You're the only one who can translate Turkish
593 parallel translation
You're the only one who can demand of the Queen to send the Spaniard home.
Kraliçe'yi İspanyol'u evine göndermeye ikna edebilecek tek kişi sizsiniz.
You're the only one who can save Sweden from this calamity.
İsveç'i bu felaketten ancak siz kurtarabilirsiniz.
After all, you're the only one who can recognize him.
Sonuçta, onu tanıyabilecek tek kişi sensin
You're the only one who can save me.
Beni kurtarabilecek tek kişi sensin.
Dr. Svoboda, you're the only one who can save my father.
Dr. Svoboda, babamı sadece siz kurtarabilirsiniz.
Do you think you're the only one who can read the future?
Geleceği okuyabilen tek siz mi varsınız zannediyordunuz?
That house means a great deal to me, and you're the only one who can design it.
Bu ev bana çok şey ifade ediyor ve yapabilecek tek kişi sizsiniz.
I'm sorry to upset you like this, Miss Davis, but we think perhaps you're the only one who can help us.
Sizi bu şekilde üzdüğüm için kusura bakmayın Bayan Davis ama bize yardım edebilecek tek kişi siz olabilirsiniz.
You're the only one who can tell the brocades apart.
Onları sadece sen ayırt edebilirsin. Kalk artık yataktan!
I have to find a certain telephone number... and you're the only one who can help.
Ama bulmam gereken bir telefon numarası var. Ve yardım edebilecek tek kişi de sensin.
You're the only one who can make that decision.
Bu kararı verebilecek tek kişi sensin.
I love Cal, Mr. Trask, and I want him to be whole and strong... and you're the only one who can do it.
Cal'i seviyorum Bay Trask, sağlam ve güçlü olmasını istiyorum. Bunu yapabilecek tek kişi sizsiniz.
You're the only one who can do something like this.
Böyle bir şeyi yapabilecek tek kişisin.
You're the only one who can control him.
Onunla sadece sen başa çıkabilirsin.
You're the only one who can't handle them.
Onlarla bir tek sen başa çıkamıyorsun.
You're the only one who can help Simone.
Ona tek sen yardım edebilirsin.
You're not the only one who can use a rifle!
Tüfek kullanan tek sen değilsin!
You're the only one who can handle it, David.
- Bunu ancak sen....... ayarlayabilirsin, David.
I don't know, I don't know what to believe Kurt, but you're the only one who can help me don't you understand, only you can help.
Bilmiyorum, bilmiyorum, neye inandığımı bilmiyorum Kurt, ama bana yardım eden tek kişi sensin, bana sadece sen yardım edebilrsin.
You're the only one who can operate the ship.
Gemiyi yönetebilen tek kişi sensin.
He can't rightly be expecting you... seeing as you're the only one who's come so far.
Pek de bekliyor olamaz... şimdilik sizden başka kimse gelmediğine göre.
Maestro, they tell me you're the only one who can make me a torero.
Usta, boğa güreşçisi yetiştirebilecek tek kişinin sen olduğunu söylediler.
You're the only one who can help us.
Bize sadece sen yardım edebilirsin.
You're the only one who can explain what I've been doing.
Ne yaptığımı açıklayabilecek sadece siz varsınız.
And you're the only one who can help me.
Ve bana yardım edebilecek tek kişi sensin.
You're the only one who can sail the boat.
- Hayır Bu sorunu çözmeliyiz. Tekne kullanmayı bilen tek kişisin.
I think you're the only one who can.
Sadece sen söyleyebilirsin.
You're the only one who can do it.
Bunu yapabilecek tek kişisin.
Uhura, you're the only one who can do it.
Sen bunu yapabilecek tek kişisin.
I'm trying to find them, and you're the only one who can help me.
Onları bulmama sadece sen yardım edebilirsin.
You're the only one who can. If you would tell the sheriff that you was with us and how it was the white man that pulled the knife first.
Eğer şerife orda bizimle olduğunu söylersen ve bıçağı ilk çekenin beyaz adam olduğunu.
Sometimes you forget what is true and I am the only one who can remind you that you're lying.
Bazen yaptığınız şeylerin gerçek olduğunu ancak ben anlayabilirim.
- You're the only one who can.
- Bunu yapabilecek tek kişi sensin.
You're the only one who can prevent the slaughter.
Bu katliamı sen durdurabilirsin.
The French are gonna slaughter a whole outfit of your Juaristas and you're the only one who can help'em and you won't climb one lousy, stinkin'trestle.
Fransızlar bu cephaneyle bütün Juaristalılar'ı katledecek,... ve siz onlara yardım edecek tek kişisiniz. Ve siz şu lânet, rezil köprüye tırmanmıyorsunuz.
You're not the only one who's hurt.
Kes sesini. Canı yanan bir tek sen değilsin.
You're the only one who can disarm the mechanism by inserting your red key in one of the substations located throughout the facility.
Sen kırmızı anahtarını kullanarak, bu mekanizmayı etkisiz hale getirebilecek tek kişisin tesisin içindeki herhangi bir deaktive aygıtını kullanabilirsin.
You're the only one who can help me.
Bana yardımı dokunabilecek yegane kişi sensin.
You're the only one who can make peace between the governor and the bishop.
Bu, büyük bir onur.
You're the only one who can...
Siz yardımcı olabilecek tek...
You're the only one who can help me.
Bana yardım edebilecek bir tek sen varsın.
I know very well that you're the only one who can help him.
İyi biliyorum ki siz ona yardım edebilecek tek kişisiniz.
You're the only one on this plane who can possibly fly it.
Şu anda burada uçağı idare edebilecek tek kişi sizsiniz.
Arthur, I'm really sorry to wake you up, but you're the only one who can help me.
Merhaba. Arthur, seni uyandırdığım için üzgünüm, ama bana yardım edebilecek tek kişi sensin.
But I'm the only one who can touch you, and you're the only one who can touch me.
Sana sadece ben dokunabilirim ve yalnız sen bana dokunabilirsin.
And you're the only one who can keep our love alive
Sen, aşkımızı ayakta tutabilecek tek kişisin
You're the only one who can get close enough to do it.
Bu işi yürütebilecek tek kişi sensin.
You're the only one who can stop him.
Onu caydırabilecek tek kişi sensin.
And that you're the only one who can do anything.
Ve sizden başka becerikli yokmuş.
You know you're the only one who can do this job.
Bu işi yapabilecek tek kişinin sen olduğunu biliyorsun.
You're the only one who can do it.
Bunu yapabilecek tek kişi sensin.