You're the problem translate Turkish
828 parallel translation
I heard that with all your brains, the one thing you can't figure out, the one problem you can't solve is what you're all doing here.
Duydum ki, tüm zekanıza rağmen, anlayamayacağınız... çözemeyeceğiniz tek problem, burada ne yaptığınızmış.
Of course when you get a strike in high country, like here for instance, your big problem is getting the water to where you're digging.
Böylesine dağlık bir bölgede yalnız çalışmak çok zor olur, özellikle kazdığımız yere su götürmek en büyük dert olur.
But then you're not interested in the problem of raising a daughter.
Ama bir kız yetiştirmenin güçlüklerini dinlemek istemezsiniz.
The problem here, Mr. Bookman, is that You'd requ i re delay u nti l- -
Şöyle bir sorun var, Bay Bookman. Ne kadarlık bir erteleme gerekecek?
The problem with my work is that they're always around you.
Her zaman etrafımda olmaları işimde problem yaratıyor.
In any case, the problem is,..... you're not in love with the script.
Zaten sorun şu ki..... sen senaryoya aşık değilsin.
Charlie Brown, you're the only person I know who can take a wonderful season like Christmas and turn it into a problem.
Charlie Brown, Noel gibi muhteşem bir zamanı yaşayan ve bunu bir soruna dönüştüren tanıdığım tek insansın.
The problem is with Yan Ziqing You're right
Yan Ziqing problem olabilir öyle
- Of course, you're the problem. - Yes.
Demek ki sorun sensin.
Well, it makes you feel good that you're doing a little something from even at the time you don't think you're helping them because they have such a problem.
Aşılmaz sorunları olduğu için onlara yardım edemediğini düşünsen de az buz bir şeyler yaptığını görmek gerçekten güzel hissettiriyor.
You're either part of the problem or you're part of the solution.
Ya sorunun ya da çözümün parçası olursun.
Painless has a psychological problem, and you're the only person who can help him.
Ağrısızın psikolojik sorunu var ve ona yardım edebilecek tek kişi sensin.
Recognise the problem and you're halfway on the road to its... its solution.
Sorunu tanımladığında yolu yarılamış olursun... çözüme doğru.
How come you're not in Washington DC relating to the problem?
Nasıl oluyor da bu problemle ilgili olarak Washington DC'de değilsin?
What's the matter? You're not getting enough at home, you gotta peek around? - Is that your problem?
Evdeki yetmiyor da, etrafı gözetlemek zorunda mı kalıyorsun?
But now that you're aware of the problem of our country's independence, begin an investigation of this swarm of generous and selfless Americans - specialists, technicians, lecturers, consultants - who arrive each day under various names.
Bağımsızlığımız hakkında konuştuğundan beri Gereğinden fazla bilgilendirilmiş. Tüm şu amerikalılar nasılsa Pek bir cömert ve ve ilgili
If anybody's gonna have a problem, you're gonna be the one.
O da birinin sorunu olacaksa, o kişinin sen olacağı.
The choice is always difficult, and not only in physics, you'll have the same problem in life, that with every choice you concentrate on what you're losing but not what you're doing...
Seçim her zaman zordur. Yalnızca fizikte değil, hayatında da aynı sorunlar olacaktır. Her seçiminde kaybettiğin şeye yoğunlaşacaksın, yaptığın şeye değil.
You're the navigator. That's your problem.
Co-pilot sensin, bu senin sorunun.
You look like you're sick. - What's the problem?
Ne tereyağı?
The problem with men of steel is they're never around when you want one.
Ne zaman bir tamirciye ihtiyacın olsa ortada gözükmezler.
Yes, I was saying that my problem is the jacket that you're wearing was delivered today which would mean that you had to order it 10 days ago.
Evet, diyordum ki, benim sorunum giyindiğin ceketin bugün teslim edilmesiydi. Bu demektir ki, onu 10 gün önce sipariş etmen gerekiyordu.
We're gonna help you with your problem with the Colored.
Size yardım edeceğiz. Renklilerle probleminiz var mı?
What is the problem you're trying to solve here?
Burada çözmeye çalıştığın sorun nedir?
Then you're the fucking problem.
O halde sorun sensin.
You know the rich, they're always lonely. Well, that's their problem.
Zengin insanlar her zaman yalnızdır.
The only problem is, they miss their mother and they howl all night, and you have to pretend that you're a basset too... and howl with him'til he goes back to sleep.
Tek problemi annelerini kaybettikleri için bütün gece havlamaları, ve sende sanki bir av köpeğiymişsin gibi davranmalısın... ve uykuya dalana kadar havlıyor.
Sure. There's no problem there, Monty. You know, you're probably getting psyched up for the Yankee game.
Sorun değil.Yanki oyunuyla ilgili psikolojik birşey olmalı.
The problem is that you're not organized.
Problem şu ki : Onun gibi organize değilsiniz.
You're the problem.
Sorun sensin.
The problem is you're not delivering what you promised to me.
Sorun, bana karşı sözünde durmaman.
Dr. Von Zimmer seems to think you're the problem.
- Sorunun sen olduğunu düşünüyor. - Olabilir.
So this the room you're havin problem here with, Jess?
Sorunlu oda burası mı Jess? Evet.
I understand what you're going through but the problem is between the E.T.S. And the students.
Amacınızı anlıyorum ama bu E.T.S. ve öğrenciler arasında olan bir sorun.
Listen to me, jerk-off, if you're not part of the solution, you're part of the problem.
Dinle beni, bok herif, eğer çözümün bir parçası değilsen, o zaman problemin parçasısındır.
- You're the problem, you little shit!
- sorun sizsiniz, seni küçük bok!
You're part of the problem.
Sakin ol Barry.
So, if you're like Muffy here, heh, heh, or even if you're just fat and ugly and have a shoe problem, call me on the shoe line.
Eğer siz de Muff gibiyseniz, ya da şişman ve çirkin bile olsanız, eğer bir ayakkabı sorununuz varsa beni Ayakkabı Hattı'ndan arayın.
See, your problem is you're not tuned in to the true spirit of tap and what tap can do for you.
Gerçi kimse benimle konuşmuyor, ama aslında birisi benimle konuştu.
Now, you're frustrated, because you not only can't see the solution, you can't even define the problem.
Hüsrana uğramış durumdasınız, çünkü sadece sonucu görememekle kalmıyor, sorunu bile tanımlayamıyorsunuz.
The problem is that you're taking others with you.
Sorun diğerlerini de yanında götürmen.
If you ain't part of the solution, you're part of the problem.
Çözümün parçası değilsen, sorunun parçası olursun.
Kate's told me good things about you. The problem is you're a cop, like them.
Sorun şu ki, sen polissin.
If you're having a problem with him or you need any help... just say the word.
Onunla bir problemin yada yardıma ihtiyacın varsa... Sadece söylemen yeterli.
- If you're under the speed limit, shouldn't be a problem.
Tamam, hız limitinin altındayız.
That's what I thought, but why don't I send over some of the studies, since you're interested?
Bende öyle düşünmüştüm. Peki sen ilgilendiğine göre de neden bir araştırmacı göndermiyoruz, tektonik problem hakkında ki bazı çözümlerini değerlendirmeye alabilirdik.
If you're uncomfortable with the fact that I'm a woman, it's your problem, not mine. OK.
Bir kadın olduğum gerçeği ile ilgili bir derdiniz varsa, bu sizin sorununuz, benim değil.
The problem with you is you still think you're real.
Senin sorunun, hala yaşıyor olduğunu sanman.
And your big problem is that you're married to this gorgeous 24-year-old underwear model, who thinks that the sun rises and sets in your pants, and that's not enough for you?
Sorunun şu harika görünüşlü ve tek düşündüğü pantolonun içindeki olan 24 yaşındaki iç çamaşırı modeliyle evli olman ve bu sana yetmiyor?
I oaks like you're the one with the problem forgetting my brother.
Kardeşimi unutmana bakılırsa, burada sorunlu olan sensin.
What's the problem? You're not allowed to just keep every baby you find.
Bulduğun her bebeği tutup evine götürmene izin vermezler.
you're the best 629
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the one 134
you're the worst 63
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the one 134