You're the worst translate Turkish
685 parallel translation
You're the worst.
Aşağılık herif.
You know, you're not the worst I've seen, either.
Sen de gördüklerimin en kötüsü değilsin.
You're the worst old fishwife ever came out of County Kildare.
Sen Kildare içesine gelen en kötü yardımcısın.
- You're the worst kind there is an intellectual snob. - What do you mean, snob?
- Züppe mi?
I've checked a lot of students in my time, but you're about the worst.
Zamanïnda çok ögrenciye baktïm, sen en kötülerdensin.
But worst of all you're the one and only man who shares with me... the only claim I have on her.
Ama hepsinden kötüsü, onun üzerindeki tek hakkımı benimle paylaşan tek adam sensin.
You're worse than the worst inmates of this prison.
Sen, bu hapishanedeki en kötü mahkûmdan daha betersin.
You're the worst family in Trezza!
Gururunuz sizi Trezza'nın en kötü ailesi yaptı!
I'd say, you're all the worst kind of cowards.
Bana göre senin gibilerden korkağı yok.
And you're the worst son.
En kötü oğlu da sensin!
You're wondering why I'm so eager to help. Or maybe you're wondering why I'm so willing to believe the worst of Jane.
Yardım etmeye neden böylesine hevesli olduğumu merak ediyorsunuz yahut da neden Jane'e dair en kötüsüne inanmaya hazır kıta olduğumu.
Because you're just as bad as the worst of them.
Çünkü sen de en az onlar kadar kötüsün.
I don't like to be judgmental, but you're meddling in the worst, self-serving way.
Yargıda bulunmak istemem ama sen kendi çıkarına göre işlere burnunu sokuyorsun.
Do whatever you want to, but... after we've come this far, we're over the worst - -.
Ne istiyorsan onu yap, ama... buralara kadar geldikten sonra, vazgeçmemiz çok yazık olur.
You're all the way hung over... the worst hangover ever.
Her şey geçen akşamdan kalan içki yüzünden olmalı.
And then I wanna tell you you're the worst double-crosser I ever met!
Ve sana söylemeliyimki ihanet ederek çok kötü birşey yaptın, ben asla yapmadım!
You're direct, sincere, uncomplicated, the type of woman who brings out the worst in a man - his conscience.
Açık sözlü, samimi, net bir kadınsın, bir erkeğin vicdanını sergilemesini sağlıyorsun.
Oh, you're looking at the worst of it.
En kötü olasılığa bakıyorsun.
You ineffectual sons of bitches, you're the worst.
Senin gibi başarısız orospu çocukları, en kötüleridir.
You're making the worst mistake...
Hayatının en büyük hatasını...
You're the worst!
Berbat bir herifsin!
If I don't the worst that can happen is that you kill me and you're gonna do that anyway.
Yapmazsam en kötü ihtimalle beni öldürürsün ve bunu da zaten yapacaksın.
When you're asleep, they come in your dreams! That's the worst.
Sizin rüyalarınıza gelecekler!
You're the worst.
Senden beteri yok.
But, now you're in the worst trouble you've ever been in.
Ama şu anda hayatının en büyük belasının içindesin.
Who? Well, you're the worst liar I ever came across, John Henry.
- Şimdiye kadar gördüğüm en kötü yalancısın John Henry.
And you're an intelligent villain, the worst there can be!
Ve sen akıllı kötü adam, en kötüsü olabilirsin!
You're the worst poker player I ever saw, Mallory.
Gördüğüm en kötü poker oyuncususun, Mallory.
You get me the worst publicity ever, you get me suspended for a year, and now you're asking me for a job?
Kötü reklam yapıyorsun, işten uzaklaşmama neden oluyorsun, ve şimdi de benden iş mi istiyorsun?
You're the worst soldier I ever seen!
Gördüğüm en berbat askersin!
You're not the worst fuck I've ever had.
Sen yattığım en iğrenç adam değilsin.
The worst is that you're using your illness to deceive me.
En kötüsü ne biliyor musun? Bana yalan söylemek için hastalığını kullanıyorsun.
You're a wonderful tennis player... and you're the worst driver I've ever seen in my life.
Çok iyi bir tenisçisiniz Ve hayatımda gördüğüm en kötü şoförsünüz. Hayatımda, yani, her yerde.
And that's the worst. You're trying to appear different from who you are.
Bu da daha kötü bir şey olduğundan farklı görünmeye çalışıyorsun.
You're the worst of them all.
Siz daha da iğrençsiniz.
This could be the greatest night of our lives... but you're gonna let it be the worst.
Bu, hayatımızın en muhteşem gecesi olabilir... ama siz en kötü geceniz olmasına izin veriyorsunuz.
The worst is you're just too young.
En kötüsü, daha çok gençsin.
I mean, left-handed fighters they're the worst, you know.
Sol elli dövüşçüler kötüdür.
You're worse than the worst pimp.
En kötü pezevenkten bile daha kötüsün.
You know, you're the worst loser, in a sense.
Biliyorsun, en çok kaybeden sen oldun, bir bakıma.
You're the worst thing that happened to me.
Sen benim başıma gelen en kötü şeysin.
You're talkin'about 140 feet down in the worst possible conditions.
En kötü şartlar içerisinde 140 feet derinliğe dalmaktan söz ediyorsun.
I don't mean you, you're the worst
Seni kast etmiyorum, sen en kötüsüsün.
You're all mixed up and nervous, and you're the worst cook.
Karmakarışıksın ve sinirlisin, ve berbat bir aşçısın.
You're always assuming the worst.
Her zaman en kötüsünü varsayarsın.
You're not the worst player they've got.
Demek istediğim, ellerindeki en kötü oyuncu sen değilsin.
Hey, man, they're the worst! They'll sell you out for a nickel bag!
Seni bir torba eroin için satarlar.
You're the best of the worst around
Buralardaki kötülerin en iyisi sensin
But the worst dream, Erick, is when you're the one standing on the tracks...
Ama en kötüsü Erick, raylarda senin durduğunu gördüğüm rüyalarım...
Damn me, sir, if you're not the worst kind of swine!
En pis domuz değilseniz, kahrolayım, bayım!
Listen, Mr. Offenhouse, we're in a very important conference. I'm sick of being put off by you and your staff! This is the worst-run ship I've been on!
Amirlerimden birisi daima tepemde de.
you're the best 629
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the one 134
you're the first 50
you're the boss 305
you're the love of my life 40
you're there 132
you're the devil 36
you're the father 25
you're the only one 89
you're the man 199
you're the one 134
you're the first 50