You've got it translate Turkish
10,052 parallel translation
It's not like you've got anything to lose.
Kaybedecek bir şeyin yok sonuçta.
I'm confident you've got a plan for every imaginable scenario, but it's the scenarios you can't imagine that bite you in the ass, Luther, like me here.
Eminim tüm olası senaryolara karşı bir planın vardır ama tahmin edemediğin senaryolar senin aleyhine olanlar, Luther. Benim burada oluşum gibi.
A friend of mine told me, when it comes to love, you have your windows in life, and you got to take advantage of them while they're there.
Bir arkadaşım şöyle demişti. Konu aşksa, hayat sana bazı fırsatlar verir ve bu fırsatları kaçmadan değerlendirmelisin.
You're my friend, and I love you like a brother, which is why I got to keep it real with you right now.
Sen benim arkadaşımsın ve seni kardeşim gibi seviyorum bu yüzden de şimdi seninle gerçekleri konuşacağım.
You've got it all wrong.
Yanlış anlıyorsunuz.
Louis, you got everything you wanted, and you are done taking it out on him, because no matter what you do, I'm not letting him quit.
Louis, istediğin her şeyi aldın, ve artık onun üzerine gitmeyeceksin çünkü ne yaparsan yap, onun gitmesine izin vermeyeceğim.
It's just... you know, it pissed me off, OK, because I don't like the guy, and now I got to look at that... that face and that dumb smile every day.
Yani, beni çok kızdırdı, anladın mı, çünkü o adamı sevmiyorum ve şimdi de her gün o salak surata bakmak zorundayım.
So, why don't you just come out and say whatever it is you got to say?
Kıvırmayı bırak ve ne söyleyeceksen söyle artık.
And you do whatever it is you got to do.
Ve ne yapman gerekiyorsa yap.
How do you think it is that Boyd has such a good handle On what you've got and where you've got it?
Boyd'un neye sahip olduğunu ve nerede sakladığını nasıl bu kadar iyi bildiğini sanıyorsun?
So, to that end, you are gonna leave off chasing after that money... you, your shit-heel cop army, anybody else you got involved, and you are definitely gonna abandon any thoughts you got of causing harm to the lady stole it.
Sonuç olarak, paranın peşine düşmeyi bırakacaksın sen, ahlaksız polis ordun, işe dâhil ettiğin her kim varsa ve kesinlikle paranı çalan bayana zarar verme ile alakalı bütün düşüncelerini bir yana bırakacaksın.
What I've got is a caricature of my life for everyone to see! And you've got it.
Öyle zaten.
You got him? So, I took Garrett's mom's side and told her after our behavior today, it was the least I could do for them.
Garrett'ın annesini bir kenara çektim ve "bugünkü davranışımızdan dolayı hiç olmazsa bunu yapayım" dedim.
♪ It's like... ♪ I've got a surprise for you.
Sana bir sürprizim var.
But it does, and you aced your SATs, and you got good grades this year, and you inherited your father's ridiculous charm, so I'm sure you'll nail the interview just like he did.
Ama var. SAT'den mükemmel sonuçlar aldın, bu sene notları iyiydi. Ve babanın tuhaf cazibesini miras almışsın.
The thing that absolutely got me and stayed with me forever was the very first thing i read when you open the course pack, and it said... I'm paraphrasing... " Don't believe any of this.
Beni etkileyen ve hiç unutmadığım şey kitabı açtığımda ilk okuduğum şey, aşağı yukarı böyle bir şey diyordu " Bunların hiçbirine inanma.
But he got injected with a lot of confidence, and then you get this phobia inducement that "if I leave, it's all going to go down the tubes."
Ama ona çok özgüven aşılandı ve sonrasında bir korku yerleşiyor "eğer şimdi ayrılırsam, bundan sonrası yokuş aşağı".
And then you got the sheer shock of it.
Ve dehşete düşüyorsun.
It's OK. You've still got the most bad-ass big sister in the world.
Sen hâlâ dünyadaki en çetin ceviz kız kardeşsin.
You've got to do it harder.
Daha sert burman gerek.
You've got to do it harder.
Daha sert.
- Oh, you know you've got to watch out, what you put your ring in. It's white gold so...
yüzüğünü neyin için koyduğuna dikkat etmen gerekiyor biliyoırsun beyaz altın olduğu için...
And if you don't do it, I'm gonna go out on the street and tell everybody how you cried like a baby when you got in here.
Ve eğer yapamazsan, dışarı çıkıp herkese, buraya geldiğinde nasıl bebekler gibi ağladığını anlatacağım.
Parish : Oh, no, you've got it wrong.
Beni yanlış anladınız.
So this grandstanding op you got going on in the Philippines, it's reckless and stupid and you're gonna get a bunch of people killed, including one of my guys.
Hayranlık toplamak için Filipinler'de sahnelenen şu operasyon. Özensiz ve aptalca. Bir dolu insan öldüreceksiniz.
If I got a "B" in college, I'd frame it and send it home. I'll see you.
Üniversitede B almış olsaydım çerçevelettirir ve evime yollardım.
So anyone in Blooming Grove could've gotten their hands on enough amitriptyline to put Scott E under, then slit his wrists and make it look like a suicide. They just got the dosage a bit too high. Now, you might want to have some serious pharmaceuticals on hand yourself for when Scott E's brains kick in.
- Yani Blooming Groove'daki herhangi biri Scott E'yi öldürdükten sonra bileklerini kesip intihar süsü verebilir.
We got norco, benzo, oxy, purple drank, you name it.
Elimde Norco, Benzo Oxy, ve Purple drank var.
It will help with that cough you've got.
su öksürügüne iyi gelecek, fakat...
Because, you know, the book said that the sperm takes a half-hour to thaw and then you've got to put it up me and then I have to sit still for one hour- -
Çünkü kitapta yazdığına göre spermler yarım saatte çözülüyormuş. Sonra onları içime yerleştirmen gerekiyormuş, ben de bir saat oturacakmışım.
It's Friday, you've all got plans.
Bugün Cuma, hepinizin planları var.
I've got to say, Jerry, you've helped us out before, but you took it from, like, a four to an 11 on this one. Thank you.
Söylemek zorundayım Jerry, daha önce de bize yardımın oldu ama bu sefer olayı başka bir boyuta taşıdın.
But I don't know if it could cure this little lump of coal you've got in your narrow little chest.
Ama senin şu ufacık göğsündeki bu kömür parçasına iyi gelir mi emin değilim.
Mol, look, I know that it's scary, but sometimes you just got to give up control and let what happens happen.
Mol, bana bak, bunun ürkütücü olduğunu biliyorum. Ama bazen her şeyi kontrol etmeyi bırakmak zorundasındır. Ve ne olacaksa da olmalıdır.
You've got to admit, it's a good one.
İyiydi ama, kabul et.
You know, for most of my friends, it was just fun, but for me, once I got started, once I knew I could shut down all my feelings, there was no going back.
Çoğu arkadaşım için bir eğlenceydi ama benim içinse başladığımda ve duygularımı kapatabileceğimi bildiğimde geri dönüşü olmayacağını biliyordum.
That's so cool. It's like you've got a little alien in there.
Sanki içinde küçük bir uzaylı var.
Depends on what you've got to say, how valuable it is to the case.
- Tamamen ne diyeceğine bağlı dava için ne kadar değerli olabileceğine.
Hanna, look, if you really want this, you've got to feel it on a cellular level.
Bak Hanna, gerçekten kazanmak istiyorsan bütün hücrelerinle hissetmelisin.
If you could just describe it, I've got it from here.
Sen tarif et bana, kendim devam ederim.
And I absolutely loved it because we'd go there, train, for, like, 40 minutes, or whatever, and then we got to play on the Saturday or the Sunday for the boys club and go away with them, and just mixing with other guys who were decent footballers, you know?
Kesinlikle seviyordum idmana gitmeyi, 40 dakika, ya da neyse, altyapı için Cumartesi ve Pazar oynamayı, deplasmana gitmeyi, diğer saygın futbolcularla kaynaşmayı.
I've got the winner, so I thought, well, you know, how good it would be to do that in front of, like, the Gallowgate End, in St James'Park.
Kazandıran golü atıyorum, bunu Gallowgate End'in önünde St James Park'ta yapmanın ne kadar iyi olduğunu anlatamam.
It mightn't have been the best of games but he lifted everyone when he got the ball and you could feel an anticipation.
En iyi maçlarından biri olmasa da, topu aldığında herkesi ayağa kaldırırdı ve bir beklenti hissedersiniz.
It's why you've got this Trouble.
O yüzden bu soruna sahipsin.
You've got to make it so the last one's out further so it looks like she worked her way down but she could still get into them.
Ama, yanlış yapıyorsun. En sonuncusu en dipte olmalı ki, aramış, aramış ama, bir türlü bulamamış gibi görünsün.
Okay, well, we've got an extremely difficult climb tomorrow, guys, so you might wanna take it easy on the...
Pekâlâ, yarın çok zor bir tırmanış bizi bekliyor. Bu yüzden alkolü fazla...
It's Rosie and Gary, love. You've got to represent us.
Rosie ve Gary var, aşkım Bizi temsil etmen gerekiyor.
If you've got something to say, say it.
Bir şey diyeceksen, durma.
It's all working out. I've got something else for you.
Evet.
You got a real Dudley Moore thing going on right now, and I like it.
Şu anda üzerinde Dudley Moore şeyi var ve çok hoşuma gitti.
If you think that's where you're headed, then you've got it ass-backwards.
Eğer o yolda olduğunu sanıyorsan her şeyi tersinden anlamışsın demektir.
you've got it all wrong 111
you've got it wrong 56
you've got this 65
you've got a point 16
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got a lot of nerve 17
you've got the wrong guy 51
you've got it wrong 56
you've got this 65
you've got a point 16
you've got mail 34
you've got a friend in me 28
you've got a deal 21
you've got a choice 16
you've got a lot of nerve 17
you've got the wrong guy 51
you've gotta be kidding me 133
you've got to stop this 21
you've got some nerve 35
you've got a nerve 27
you've got to be kidding me 389
you've got 378
you've got to do it 16
you've got me 84
you've got to admit 36
you've got to go 70
you've got to stop this 21
you've got some nerve 35
you've got a nerve 27
you've got to be kidding me 389
you've got 378
you've got to do it 16
you've got me 84
you've got to admit 36
you've got to go 70