English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You've got to go

You've got to go translate Turkish

1,823 parallel translation
You go tell him that you've been shitting all over yourself all day, shitting in your pants, you can't make it to the toilet, you got shit running down your leg.
Git ve de ki bütün gündür sıçıyorum, altıma bile sıçtım, tuvalete yetişemedim, hatta paçamdan aktı.
And now, because of you, I've got to go do what I do when my partner is in trouble.
Ve şimdi, senin yüzünden ortağım tehlikede olduğu zaman ne yapmam gerekiyorsa onu yapacağım.
You've got to go outside, call Bridgette.
Dışarı çıkıp Bridgette'i araman gerek.
See you. I've got to go give an endocrinology lecture.
Görüşürüz, endokrinoloji semineri vermeye gitmem lazım.
Go! You've got no right to be here!
Git, burada olmaman gerekiyor.
You've got to go home.
Eve gitmen gerekiyor.
Now, I know it's last minute and I know you've got your whole special Gilmore hoopla treatment planned, so we don't have to go if you don't wanna go.
Son dakikada haber verdiğimi ve Gilmore eğlencesi planladığını biliyorum yani istemezsen gitmek zorunda değiliz. Hayır, gitmeliyiz.
Juries go easier on pregnant women, and you know I got a deaf lawyer, and I'm guilty, so I need all the help I can get, and Darnell's not giving it to me, so I need it from you.
Jüri hamile kadınlara esneklik gösteriyor, ve bildiğin gibi sağır bir avukatım var ve suçluyum. Yani yardıma ihtiyacım var, fakat ihtiyacım olan yardımı Darnell'den alamadım. Bu yüzden sana ihtiyacım var..
If you've got something to watch, Cindy, go watch it!
İzleyecek bir şey varsa, buyur izle Cindy!
And it would pain me to see you go down because... you got entangled in some silly case.
Ve aptalca bir davaya karıştığın için yenilmen bana acı verir.
You've got to let her go!
Bırak onu!
Before you know it, trains are backed up all the way to Berlin, and you got a bunch of angry Germans with nowhere to go.
Siz farkına varıncaya kadar, tren Berlin yolunu yarılamış olur ve elinizde sadece gidecek bir yerleri olmayan kızgın Almanlar kalır.
You know how Mel got around campus? She'd just jump on some random dude's back and then make him take her wherever she wanted to go.
Kampüsteyken, rastgele bir çocuğun sırtına atlar, ve onu istediği yere götürmesini sağlardı.
You've got to let them go, haven't you?
Gitmelerine izin vermek zorunda mıydın?
I'm sorry, Solomon, you've got to scatter, go anywhere, get on to the railroads, travel across state, just get out of New York.
Üzgünüm ama dağılmak zorundasınız, Solomon! Başka bir yere gidin. Demiryolunu kullanın eyaletin öbür tarafına geçin.
You've got to learn to go to the bathroom by yourself.
Banyoya kendi başına gitmeyi öğrenmen gerekiyor.
You've got to go to Austin!
Austin'e gitmelisin!
That's sweet, parker, but we've got everything under control here if you want to go play.
Bu çok hoş Parker, ama burada herşey kontrolümüz altında. İstersen gidip oyna.
You-You've Got To Go.
Gitmen lazım. Seni kaybetmek istemiyorum.
When you killed the feed to my office, I got an automatic signal, okay, So i guess i decided to go commando.
Ofisime ulaşan görüntüleri kestiğinizde otomatik bir mesaj aldım ve cengâverlik tasladım.
You got to feel the flow and go.
Kendini duygularının akışına bırak ve devam et.
All I got to do is snap my fingers, and you go bye-Bye.
Tek yapmam gereken parmaklarımı şıklatmak ve sen yok olacaksın.
So if you want to be saved, you've got to go to hell first.
Yani, eğer arınmak istiyorsan, önce cehenneme gitmen lazım.
Then you've got to go to them and work this song-and-dance stuff out.
O halde onlara gidip bu şarkıcılık, dansçılık meselesini çözüyoruz.
Well, you can let me in because this is my apartment, and I got a right to go into my apartment.
Verirsiniz, çünkü bu benim evim.. ve evime girmeye hakkım var.
You've got 20 seconds to come down, my love, or I'll go up for you. OK?
Aşağı gelmek için 20 saniyen var aşkım, yoksa ben yukarı gelirim tamam mı?
I've got to go get my stuff anyway, so I'll see you in a bit?
Benim de elbiselerim vardı zaten, birazdan görüşürüz o zaman.
So if you're hunting for a covert operative, and all you've got to go on are the names of a few dozen suspects, you're out of luck unless you know where to look.
Yani bir gizli ajanı avlıyorsanız, ve tüm yapmanız gereken, bir düzine ismi ve adresi kontrol etmek olacaktır. bunun için şansdan çok, nereye bakacağınızı bilmeniz önemlidir.
But you've got to promise, we've got to go after him now.
Bana hemen onun peşine düşeceğinize söz verin.
Besides, if zack killed terrence because you didn't like him, that means you've got a protective shield of narcissism around you to go with your normal, everyday shield of narcissism.
Ayrıca, Zack, Terrence'i, sen ondan hoşlanmadığın için vurduysa, bu, artık narsistik kalkanına yeni bir, koruyucu narsistik kalkan eklendi anlamına gelir.
- You've got more time to go than I do.
- Benden daha çok zamanın var.
Look, I know I said I'd come in and help today, but you had a message to your front desk that my son's had an asthma attack, so I've got to go.
Bak, gelip yardım edeceğim dedim ama oğlumun bir astım krizi geçirdiğini ön büronuza not bırakmıştım. Bu yüzden gitmem gerek.
I've got a philosophy like many- - when you go to war you go to kill.
Çoğu kişide olduğu gibi benim de bir felsefem var- - savaşa gidersen öldürmeye gidersin.
You've got to think this through before you go through with it.
Bir sonuca varmadan önce oturup bir düşün.
But before we go any further, you've got to know what happened.
Buna geri döneceğiz. Ama devam etmeden önce neler olduğunu bilmeniz gerek.
I want to sit down and talk to you at length about this but we need to sit down together in the same room and we'll go through this shit first but we've definitely got...
Ama bunun için, bir araya gelmemiz lazım ve konuşalım. Ama şunu söyleyebilirim ki...
You've got to go against everything that you've learnt as a kid.
Çocukluktan beri öğrendiğin tüm iyi şeyleri bir kenara bırakman gerekiyor.
You've got to go.
Gitmelisin.
You've got to get the liquid to go all the way into your lungs, okay?
Sıvının ciğerlere kadar inmesini sağlamak zorundayız, tamam mı?
You've got to go back!
Geri dönmelisin!
And I got to go to God, just like you, and say,'God, please help me.'
Ve Tanrıya yakardım, senin gibi ve dedim ki, "Tanrım, yardım et bana."
George Coulouris, start the oration lower. You've got nowhere to go.
George Coulouris, çok yüksek sesle konuşma.
Yo. I got Duds, Chunks, Twix, Cadbury's, any way you want to go.
Sen, Duds'ım, Chunks'ım Twix'im Cadbury'im ve kafanı iyi yapacak her şeyim var.
I've got it all here. Everything's here ready to go, to be sent to everyone who knows you.
Her şey burada gitmeye hazır Seni tanıyan herkese gönderilecek
So we got a car for you and it will take you to the airport or wherever you need to go to get home.
Senin için bir araba ayarladık ve havaalanına ya da evine bir şekilde gitmeni sağlayacağız.
Iqbal, wake up Iqbal last warning.. or l`ll pour water on you I can`t go to school, l`ve got a stomach-ache
Iqbal, uyan Iqbal son uyarım... yoksa Su dökeceğim Ben okula gidemem, Midem ağrıyor.
I've got not much left to do, you could come here... or I could go there.
Yapacak pek bir şeyim kalmadı buraya gelebilirsin... ya da ben gelebilirim.
You've got nowhere to go!
Gidecek yerin kalmadı.
You've got to go back, turn left.
Geri dönüp sola dönmelisin.
A lot of people go with cupid, but you got to remember, the bow and arrow melts first, and what you're left with is a fat kid dancing in shrimp.
Bir çok insan Aşk Tanrı'sına eşlik eder, ama unutmayın ki, ok ve yay önce erir, ve sonra size kalan, karideste dans eden şişman bir çocuk olur.
I'm sorry, but you've got to go outside.
Üzgünüm ancak dışarı çıkmalısın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]