You are dead to me translate Turkish
120 parallel translation
You are dead to me, like Juanito.
Juanito gibi sen de benim için ölüsün.
From this moment on, you are dead to me.
Bilmeni isterim ki şu andan itibaren, benim için bir ölüsün.
You are dead to me.
Benim için öldün.
You are dead to me, you understand me?
Benim için öldün, Anladın mı?
You are dead to me.
Benim için öldün!
You Are Dead To Me, Alex.
Benim için sen öldün Alex.
You are dead to me.
Bittin sen.
You compromise this mission, you are dead to me.
Bu görevi tehlikeye sokarsan bana göre öldün demektir.
You are dead to me... Hunter.
Yaz için, Avcının öldü.
You are dead to me!
Benim için öldün artık!
You are dead to me.
Benim için öldün artık!
You are dead to me!
Benim için öldün!
You may be immortal, Lorena, but you are dead to me.
Ölümsüz olabilirsin ama benim için ölüsün, Lorena.
You are dead to me.
Benim için ölüsün.
- You are dead to me.
- Benim için öldün.
You wouldn't want me to tell them... that you are the son of the Frankenstein that created him... that your brother made the thing live... after it had been dead for years.
Onu yaratan Frankestein'ın oğlu olduğunuzu, kardeşinizin de onu yıllar önce ölmesine rağmen... hayatta tuttuğunu... söylememi istemezsiniz.
... sculptured portals, ranks of doors, galleries... transverse corridors leading to deserted salons... encrusted with the ornamentation of another age... silent rooms, where footsteps are absorbed... by carpets so heavy, so thick... that one hears no step... as if the very ear were far away... far away from this numb, barren decor... far from this elaborate frieze beneath the cornice... with its branches and garlands... like dead leaves... as if the floor were still sand and gravel, or stone slabs... over which I advanced once again... as though to meet you... between richly panelled walls... stucco, moldings, paintings... framed prints amidst which I advanced... among which I found myself already... waiting for you... very far from the setting I stand in now... before you, waiting again... for one who will not come again... who will no longer keep us apart... tear you from me.
... oymalı girişler, sıra sıra kapılar, galeriler... başka bir çağdan kalma süslemelerle bezenmiş... metruk salonlara götüren birbirine dik koridorlar... sessiz odalar ; çok ağır, çok kalın halıların... ayak seslerini yuttuğu... adımların duyulmadığı... sanki dalıp gitmiş sırdaşlar... bu cansız, yavan dekordan çok uzaklara... kornişin altında, ölü yapraklar gibi dal ve çelenkleriyle... özenle hazırlanmış... bu frizden uzaklara... üzerinde bir kez daha yürüdüğüm zemin sanki hâlâ... kum ve çakıl veya taş döşeme... sana kavuşmak için adeta... zengin ahşap kaplamalı duvarlar arasında... ustuka, silme, tablolar... aralarından geçtiğim çerçeveli gravürler... seni beklerken içlerinde çoktan... kendimi bulduğum... şu an senin huzurunda bulunduğum mekândan... çok çok uzaklarda ; ve yine beklerken... bir daha gelmeyecek birini... artık bizi ayıramayacak birini... seni benden koparan.
- No one knows what will happen tomorrow. - Give it to me, you'll hurt yourself. Maybe the person you are going to is dead already?
- Kimse yarın bize ne olacağını bilmiyor,... ya da ne zarar göreceğini!
Three people are dead and you tell me to relax.
Üç kişi öldü ve sen bana rahatla mı diyorsun?
There are people out there who would like to see me dead, and I've told you that.
Dışarıda beni ölü görmek isteyen insanlar var. Bunu sana söylemiştim.
Are you trying to tell me someone's dead, old boy? No.
Yakınlarımdan birinin öldüğünü mü söylemeye çalışıyorsun, dostum?
What are you going to say to me if I tell you we found your money on a dead man?
Senin parayı ölü bir adamda bulduğumuzu söylersem eğer, sen bana ne söylersin?
You want me to dig up a dead body when I have real people out there whose lives are in real danger?
Tabutu çıkarmamı mı istiyorsun? Hayatları tehlike altında olan, yaşayan insanlar varken.
Are you telling me that we have walked days in the wrong direction to see a dead guy?
Günlerdir yanlış yönde yürüdüğümüzü mü söylüyorsun? Ölü biri için mi?
You are going to be dead in 30 seconds, you and your little dog too if you don't tell me.
30 saniye içinde ölmüş olacaksın. Sen de küçük köpeğin de Eğer söylemezsen.
You are officially dead to me now.
Pekala, canın cehenneme. Artık benim için resmen ölüsün.
Without me... how are you planning to get past the Command Carrier that's orbiting this dead leviathan?
Bensiz... Şu ölü Leviathan'ın yörüngesindeki Komuta Gemisini nasıl aşmayı planlıyorsun?
These things... that we have a different kind of epistemic access to the past and future... that we have a different kind of control by acting now... over the future than we do over the past... these things are so fundamental to the way we experience the world... that, um... um... that it seems to me, not to be curious about them is to be... you know, three-quarters of the way to being dead.
Geçmiş ve gelecek için farklı bilgisel erişimlere sahip olmamız, şu anki eylemimizle geleceği kontrol edip de geçmişi edemememiz bunlar hayatı deneyimlememizde öylesine temeldir ki bence bunları merak etmeyen birisinin bir ayağı herhalde çukurdadır.
Tell me, Monsieur Pennington, are you aware of anyone who wished to see Madame Doyle dead?
Bay Pennington, Bayan Doyle'un ölmesini isteyebilecek biri var mıydı?
You are the one who told me to forget him, that... that he's dead.
Bana onu unutmamı, onun ölü olduğunu söyleyen sendin.
So you're asking me to take up residence in a building... where all my neighbors are dead?
Bana, evimi tüm komşularımın ölü olduğu bir yere, taşımamı mı söylüyorsun?
What are you trying to say? Just the idea of you with him, with any man you'd be dead to me!
- Onunla veya herhangi bir adamla beraber olma fikri aklından geçse bile o zaman benim gözümde ölü sayıIırsın!
Obviously, in spite of what I said, you are not dead to me.
Hizmetkarlarım sana yardım eder. Biliyorsun ki, benim için öldüğünü söylediğimde gerçeği söylememiştim.
But believe me when I tell you there are nights, when it is good... not to sleep next to a place where the dead are laid.
Ama bana inanın, öyle geceler olur ki ; daha işi bitmemiş ölülerin yanında uyumamak hayırlı olur.
You want to tell me what your fingerprints are doing on a cup in a dead girl's car?
Eğer bana... parmak izlerinin ölmüş kızın arabası üzerinde ne aradığını söylersen.
You can't come barging in here from the future, and tell me that two of my girls are dead, without expecting me to help.
Bak, buraya gelecekten gelipte hiçbir şey yapmamı beklemeden bana iki kızımın öldüğünü söyleyemezsiniz.
You and your brother are gonna take me to where that money is or the whore gets dead real fast.
Şimdi, sen ve kardeşin beni doğruca paranın olduğu yere götürüyorsunuz, ya da kaltağı çabuğundan öldürüyorum.
Talk to me in a few years, Haley, when your dreams are dead and your child betrays you.
Bunları bana birkaç yıl sonrasında anlat, Haley... hayallerin öldüğünde... ve evladın sana ihanet ettiğinde.
"Well, if you truly are a ghost whisperer, then you'll let me talk to my dead wife!" Not now, Roger.
Merhaba, bu cumartesiye arkadaşım Roger için oyun kalesi ve sarhoş olmayan bir palyaço kiralamak istiyorum.
"Well, if you truly are a medium, then you'll let me talk to my dead wife!"
! Merhaba, Palyaço Kiralama?
Then the other morning when I thought about you dead by the side of the road- - it just rushed in how important you are to me.
Sonra, senin yol kenarında ölü olarak yattığını düşündüğüm sabah.. ilk hissettiğim şey ; benim için ne kadar önemli olduğundu.
Thanks to you all those who oppose me here are dead.
Sizin sayenizde bana burada karşı çıkan herkes artık ölü.
My bombing days are gone I need to find some Work perhaps it Would be much safer as a convenient store night clerk, oh jingle bombs, jingle bombs I think I got screwed don't laugh at me because I'm dead or I kill you
Bombacılık günlerim bitti iş bulmam lazım belki de tezgahtarlık işi kadar güvenli bombalar patlasın, bombalar patlasın Sanırım yarr.ağı yedim Ölü olduğum için bana gülmeyin Yoksa sizi öldürürüm
I haven't heard from Nash since he sent me those photos. Now you want me to just run with this and ask my questions on camera about a satellite going down, and that a bio-defense team sent in by General Mancheck to collect it are all dead?
Şimdi bununla gidip, şu düşen uydu ve Mancheck tarafından yollanan, bio savunma takımı hakkında sorularımı kameralar önünde sormamı mı istiyorsun?
Angel, bottom line, you're worth more to me dead than you are alive.
Gerçek şu ki ölümün bana yaşamından daha pahalıya patladı.
You are really going to lay the guilt of a dead wife on me?
Gerçekten de ölü bir eşin suçunu bana mı atacaksın?
I don't know when you're planning on hiring another waitress but me and Sookie are fixing to drop dead from exhaustion.
Başka bir garson tutmayı düşünüyor musun bilmiyorum ama Sookie'yle benim yorgunluktan dibimiz düştü.
You are as dead to me as my son.
Artık benim için oğlum gibi ölüsün.
As far as I'm concerned, you are as dead to me as your brother.
Bundan sonra benim için, erkek kardeşin kadar ölü sayılırsın.
Are you asking me out next to a dead person?
ölü bir insanın önünde bana çıkmamı teklif ediyorsun?
Are you ordering me to come down and see you and the dead guy?
Bana gelip ölü adamı görmemi mi emrediyorsunuz