You came to see me translate Turkish
549 parallel translation
My mum said you came to see me when I was in hospital.
Annemin dediğine göre, ben hastanedeyken ziyarete gelmişsin.
Yes, you came to see me.
Evet, beni gelip beni buldun.
When you came to see me as a spirit... you told me that I shone brightly as the sun.
Bir ruh olarak beni görmeye geldiğinde güneş gibi parladığımı söyledin.
You remember that first day you came to see me?
Bana ilk kez geldiğin gün, hatırladın mı?
You came to see me because you are lonely... because it is lonely sitting like an outsider... in so happy a house as your brother's- - lonely riding on the moors with no one at your side.
Beni görmeye geldin çünkü yalnızsın... çünkü ağabeyininki gibi mutlu bir evde bir yabancı gibi oturmak yalnızlık... yanında kimse olmadan ata binmek yalnızlık.
Exactly 2 weeks ago you came to see me and spoke of a battle.
Tam 2 hafta önce yanıma gelip savaştan bahsetmiştin.
Eiko, tell me why you came to see me.
Eiko, neden beni görmeye geldin, söyle.
Is that why you came to see me?
Beni bu yüzden mi görmeye geldiniz?
I'm glad you came to see me.
Beni görmeye gelmene sevindim.
You're a pianist. You came to see me a year ago.
Piyanistsiniz ve bir sene önce, beni görmeye büroma geldiniz.
You came to see me without being invited.
Davet edilmediğin halde beni görmeye geldin.
I didn't notice him. So... so you came to see me about this case.
Demek buraya geldin.
You came to see me only when you needed it.
Sadece ona ihtiyacın olduğunda geliyordun.
The point is, Mrs Savage, I don't know why you came to see me and not the police.
Olay şu ki Bayan Savage, neden polis yerine beni görmek istediğinizi anlamış değilim.
Listen, professor, you came to see me?
Bakın, Profesör, beni görmeye gelin!
It's really beautiful you came to see me.
Beni görmeye gelmiş olman gerçekten hoş bir hareketti.
You came to see me act, I thought I'd come see you act.
Sen beni sahnede görmeye geldin. Ben de seni sahnede görmeye geldim.
No wonder you came to see me
Demek o nedenle peşimdeydin
You came to see me this morning.
Bu sabah beni görmeye gelmiştiniz.
It would be an honour if you came to see me.
Beni görmeye gelmeniz beni çok onurlandırır.
Are you saying that he won't remember the moment when he came to see me?
Bana geldiği zamanı hatırlamayacak mı diyorsun yani?
I haven't told you because your aunt told me not to say anything. But Tae Gong Shil came to see you every day that you were in the hospital.
Halan söyleme dediği için çenemi tuttum ama sen hastanedeyken Tae Gong Shil her gün geldi.
Glad you came to see me.
Benimle görüşmeye geldiğiniz için memnun oldum.
You came up to see me about a year ago.
Bir yıl önce beni görmeye geldin.
Well, you see, as I said, he'd been working for us for some time, when one day he came to me and said,
Söylediğim gibi... bir süredir bizimle çalışıyordu, sonra bir gün yanıma geldi ve...
So you came home just in time to see the trouble, eh? - Me?
Tam da bu karmaşanın üzerine eve geldiniz, değil mi?
I thought you came here to see me.
Beni görmeye geldigini saniyordum.
This man came to see me yesterday and told me he sold you a black horse.
Şimdi, bu adam dün bana geldi. - Size siyah bir at satmış.
I came to see the house. But you asked me to show you over the garden.
Ama benden bahçeyi göstermemi istediniz.
I came to tell you this and to tell you that you'll never see me again.
Sana bunu ve beni bir daha asla göremeyeceğini söylemeye geldim.
! I came home just to see you, you bring me here, and now, you feel sorry for me!
Sırf seni görmek için eve geldim ve sen de beni buraya getirdin şimdi de üzgünsün!
You didn't want to see me anymore... but I came.
Beni artık görmek istemiyordun... ama geldim...
I came from Deadwood City to see you and talk you into going back with me.
Deadwood City'den buraya sizi görmeye ve yanımda götürmeye geldim.
Now, don't you think it'd be a good idea to tell me what you really came to see me about?
Şimdi, beni ne için görmeye geldiğinizi neden söylemiyorsunuz?
Miss. Hudson, you ask me why I came to see you.
Bayan Hudson, bana neden sizi görmeye geldiğimi sordunuz?
They came to see me, not you.
Beni görmeye geldiler, seni değil.
You see, she came expecting me to help her.
Aldırmasını bekliyorum.
You came all the way just to see me?
Onca yolu beni görmeye mi geldin?
- I think you came up to see me.
- Bence beni görmeye geldiniz.
Papa, you never came to see me.
Baba, beni görmeye hiç gelmedin.
Oh, please believe me I only came here to see if I can help you.
Sadece size yardımcı olabileceğim bir şey var mı diye düşünerek geldim, lütfen bana inanın.
And you came at once to see me?
Hemen de beni mi buldunuz?
And when I came to see you and said : Commander, wouldn't there be a job for me on that Babylon tower of yours now called "a monument", what did you tell me?
Peki ya sana gelip, komutanım, şimdi anıt denen şu Babil Kuleniz'de bana da bir iş var mı dediğimde, bana ne cevap verdin?
I came to ask him to let me see you.
Seni görmeme müsade etmesini rica etmeye gelmiştim.
I came to watch you sleep, to see you without your seeing me.
- Uyumanı izlemeye geldim.
Say you came back to see me.
Beni görmeye geldiğini söyle.
You sound upset Columbo came to see me at the studio today
Kolumbo beni bugün stüdyoda görmeğe geldi.
I suppose you came here to see me.
Sanırım buraya beni görmeye geldiniz.
I told you you had talent when you first came to see me, remember?
İlk geldiğinde sende yetenek var demiştim. Hatırladın mı?
How long has it been since you last came to see me.
Beni görmeye gelmeyeli ne kadar oldu?
Do you know why Bobbi came to see me in the first place?
Peki Bobby'nin neden bana geldiğini biliyor musunuz?