You didn't have to do this translate Turkish
314 parallel translation
I wish you didn't have to do this kind of work but it won't be long now
Keşke böyle bir iş yapmak zorunda olmasan. Ama fazla sürmeyecek.
Why do you suppose he'd be living in this neck of the woods if he didn't have something to hide. Sure.
Tabi ya.
Mr Davies, I know you well enough to know that you didn't have anything to do with this.
Bay Davies, sizi bu işle bir alakanız olmayacağını bilecek kadar iyi tanıyorum.
But you didn't have anything to do with all this until he came to see you.
Ama o seni görmeye gelene kadar bu olayla bir alakan yoktu.
If you didn't have anything to do with it, sign this.
- Ya sen, ya o! Eğer bu işle ilgin yoksa, bunu imzala.
You didn't have to do this
Hiç gerek yoktu.
You didn't have to do this.
Bunu yapman gerekmezdi.
You didn't have to do this.
Bunu yapmana gerek yoktu.
Oh, you didn't have to do this.
Zahmet etmenize gerek yoktu.
- I'm knocked out by this. You know, you really didn't have to do this.
Bunu yapmana hiç gerek yoktu.
Mr. Miyagi, what did you do? You didn't have to do this.
Yapmak zorunda değildin.
You didn't have to do this.
Bunu yapman gerekmiyordu.
You sure you didn't have anything to do with this?
( Sevgili Carol, cuma akşamı ne yapıyorsun. Film olabilir mi? Marty ) Bunları sen yapmadığına emin misin?
You didn't have to do this.
Buna hiç gerek yoktu.
Thank you, honey, but you really didn't have to do this.
Teşekkür ederim tatlım ama bunu yapmak zorunda değildin.
You see, I have this fantasy... and it's something that I've always wanted to try, but I didn't ever think that I'd get to do it until tonight.
Bir fantezim var. ... yapabileceğimi hiç düşünmemiştim.
I understand why you have to do this but I wish you didn't have to just cause you're leavin doesn't mean I'm lettin you go there doing things that um give it the cool factor, the music
Bunu neden yapmak zorunda olduğunu anlıyorum. Ama keşke buna mecbur olmasaydın. Buralardan gidiyor olman seni bırakacağım anlamına gelmiyor.
I just want you to know I understand why you have to do this thanks but I wish you didn't have to me too she thinks she's found her first love she cant deal with losing him
Yol için küçük bir şey hazırladım. Merak etme. Kendim yapmadım.
I told you we didn't have to do this.
Sana gerek yok demiştim.
Sidney, you didn't have to do this
Sidney, bunu yapmak zorunda değildin.
You didn't have to do that. Rachel, this is Nora Baker.
Rachel, Nora Baker.
Brandon, you didn't have to apologize for wanting this as bad as I do.
Brandon, olabildiğince kötü yapmamamı istediğin için özür dilemene gerek yoktu.
Well I was thinking, this being Saturday and all if you didn't have anything better to do... you could come down with me to the barrens.
Düşünüyordum da, bugün cumartesi yapacak başka bir işin yoksa benimle araziye gelebilirsin.
- I'm tryin'to tell you, I didn't have a goddamn thing to do with this!
Sana söylemeye çalışıyorum. Bununla hiçbir ilişkim yok.
He didn't have his beard then, huh-huh, erm, and I'll tell you this, he wouldn't have been able to do whatever he was doing last night with those two extraordinary,
O zamanlar sakalı çıkmıyordu. Size şu kadarını söyleyeyim, dün akşam yaptıklarını o zamanlar hayatta yapamazdi. şu iki olağanüstü.. olağanüstü..
You didn't have to do this.
Zahmet etmene gerek yoktu.
I didn't have anything to do with this First Liberty nonsense and you know it!
Bu First Liberty saçmalığıyla hiçbir ilgim yok, bunu sen de biliyorsun.
You didn't have to do this!
Böyle şeyler yapma lütfen!
Jake, you didn't have to do this... not for me.
Jake, bunu yapman gerekmezdi hem de benim için.
Maybe you didn't have the balls to put a stop to this but I do.
Sam belki senin buna nokta koyacak taşakların olmayabilir ama ben yapacağım.
- You didn't have to do this.
- Buna hiç gerek yoktu.
I mean... you know I know you didn't have to do this for me.
Yani benim için bunu yapmak zorunda olmadığını biliyorum.
I didn't want to have to do this. What are you going to do?
Eğer bunu yaptırmak istemeseydim, ne yapacaktınız?
George, you didn't have to do this.
George, buna hiç gerek yoktu.
This... affair of yours, whatever it is the thing you're supposed to have done you didn't do it.
yapmış olman gereken... her neyse işte aslında yapmadın. Hani şu senin ilişki... Böyle bir şeyin olduğuna bile inanmıyorum.
I didn't intend to come her and have this conversation... but I do know that you hate your older brother and he hates you...
Ama ağabeyinizden nefret ettiğinizi ve onun da sizden nefret ettiğini biliyorum. - Bundan size ne?
Sidney, you didn't have to do this.
Sidney, bunu yapmak zorunda değildin.
You didn't have to do all this just to kill him.
Bütün bunları sadece onu öldürmek için yapmadın.
You're telling me that you - you didn't have anything to do with this?
Yani diyorsun ki senin bu işle bir alakan yok mu?
- You didn't have to do this.
- Yapmak zorunda değildin.
- You didn't have to do all this.
- Bunları yapmak zorunda değildin.
Miss Malena, this heart of mine, on fire, has written so many letters, and if I didn't have the courage to send them to you, it was only because I didn't want to do you harm.
Bayan Malena, ateşler içerisinde yanan gönlüm, şimdiye kadar çok mektup yazdı, ve eğer bunları size yollayamasaydım, bunun tek nedeni sizi incitmek istemeyişim olurdu..
- But you didn't have to do this.
- Ama bunu yapmana gerek yoktu.
This is great cake. You guys didn't have to do this.
- Kek harika, bunu yapmayabilirdiniz.
No, I'm gonna do it. I just... You know, there are just so many details I didn't realize... like I have to sign this contract that...
Hayır, yapacağım, sadece bu kadar çok detay olduğunun farkında değildim, mesela çocukla ilgili tüm haklarımdan ve sorumluluklarımdan feragat ettiğime dair bir kontrat imzalamam gerekiyor buna şu da dahil "fizyolojik problemlere bakılmaksızın embriyo sayısının azaltılması kararı ve mali yükümlülüklerde hiçbir söz hakkım yok."
You know, you guys really didn't have to do this, All the flowers, and the groceries.
Biliyorsunuz çocuklar bütün bu çiçeklere ve alışverişe gerek yoktu.
"Peter, you mustn't worry that you didn't have a son... " Because when this child grows up, she's going to be able to do all the things that a man can do. " She was right, Zsuzsi.
"Peter, oğlun olmadı diye asla endişelenmemelisin, çünkü kızın öyle bir sıçradı ki, o büyüyünce erkeklerin yapabileceği her şeyi yapacak." O haklıydı Suzi.
You didn't have to do this.
Zahmet oldu.
You guys didn't have to do this. This is too much.
Bunu yapmanıza gerek yoktu.
You didn't have to do this, honey.
Bunu yapmana gerek yoktu hayatım.
You didn't have to do this.
Buna gerek yoktu.