English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You do it all the time

You do it all the time translate Turkish

254 parallel translation
Oh, you do it all the time.
Her zaman öyle yapıyorsun.
You do it all the time.
Bunu sürekli yapıyorsun.
- But, Ed, you do it all the time.
- Ama Ed, sen sürekli yapıyorsun.
You do it all the time.
Bunu hep yapıyorsunuz.
You do it all the time.
Sen hep içiyorsun.
You do it all the time! I'm tired of it!
Başka bir şey yapmıyorsun ve bundan artık sıkıldım!
- You do it all the time.
- Bunu hep yapıyorsun.
You do it all the time!
Bunu hep yaparsınız!
YOU DO IT ALL THE TIME WITH ME.
Benim üzerimde bunu sürekli yapıyorsun.
YOU DO IT ALL THE TIME AROUND HERE! OH.
- Burada hep yapıyorsun.
Yes, you do it all the time
Sizin hayatınız profil zaten.
Everything you say and do is so true and wonderful... and you make it sound so sacred and holy... when all the time it's just a gag with you.
Söylediğin ve yaptığın her şey o kadar doğru ve harika ki ve onca zaman senin için komik olanı öyle kutsal ve kutsi gösteriyorsun ki.
Do you keep it going all the time?
Sobanın ateşini hep söndürür müsün?
They're on your mind all the time and you can't do anything about it!
Devamlı kafanızın içindeler ve onları çıkartamıyorsunuz kafanızdan.
You do nothing but talk, and talk all the time about the blue orange - it's a secret, you know!
Sürekli konuşuyorsunuz ve hep mavi portakal hakkında konuşuyorsunuz.
You add up all the time it takes to drive to and from an airport, how much time do you really save?
Havaalanına gidiş gelişte geçecek zamanı bir toplayın, gerçekte ne kadar zaman kazanırdın?
No, you don't. I do it all the time.
Gerekmez, ben hep tek başıma oynuyorum.
You know all this time that I've been away these ten years whenever I think of something, or talk about something the first thing I do is imagine it in print
Biliyor musun? Uzakta olduğum bunca zaman boyunca... yani tam olarak 10 yıl boyunca... ne zaman bir şey düşünsem ya da bir şey hakkında konuşsam... yaptığım ilk şey, onu basılmış halde düşlemektir.
And you go... and you have to make believe it's something you do all the time, you know?
Sanki hep yaptığınız bir şeymiş gibi davranmanız gerekir.
He said, "No, you didn't!" He jumped up on the side of the pool, got into a racing dive. He said, "All right, we'll do it again. Twenty laps this time."
"Hayır, kazanmadın" dedi, havuza atladı, oradan bana, "Madem öyle, tekrar deneyelim, bu kez 20 tur" dedi.
It's like huge patterns changing all the time. Do you know what I mean?
Her an değişen büyük bir model gibi.
I do it all the time. Really. Did you know Russian scientists are forcibly detained in insane asylums?
Biliyor musunuz, biz konuşurken Rus bilimcileri zorla tımarhanelere kapatıyorlar.
I mean, you see, the trouble, Wally, with always being active and doing things... is that I think it's quite possible to do all sorts of things... and at the same time be completely dead inside.
Problem şu Wally, sürekli hareketli olup bir şeyler yapılabilir ama bence bu tarz şeyleri yaparken bile kişinin aslında içi ölmüş olabilir.
Could you fix it so we could do this all the time?
Bunu hep yapabilmemiz için kalıcı hale getirebilir misin?
Do you and Sam still argue about it all the time?
Siz ve Sam hala bu konuda tartışıyor musunuz?
No, I mean why do you carry it about you all the time?
Demek istediğim, ne için hep yanında taşıyorsun?
I don't know if personal business... or the time it's taken from work has anything to do with it... but you've got this Arnold divorce all screwed up.
Kişisel işlerinle ilgili mi bilemem ama Arnold boşanmasını eline yüzüne bulaştırmışsın. - Hiçbir şeyin bulaştığı yok.
You poor, pathetic misguided creatures choking down Flaming Moes all the time wondering, "How does he do it?"
Sizi zavallı, acınası yoldan çıkmış yaratıklar Ateşli Moe ları mideye indiriyor sonra da hep "bunu nasıl yapıyor acaba?" diye düşünüp duruyorsunuz.
And then you have to kind of keep doing that, you know, so people will think it's something you do all the time.
Sonra o tarz yürümeye devam etmeniz lazım, ki insanlar sürekli öyle yürüdüğünüzü sansın.
How do you think it feels to listen to someone whine all the time?
Burada oturmak ve birinin sürekli kendisiyle ilgili mızmızlanmasını dinlemek nasıl hissettirir sizce?
Do you know, Lois, it must be tough being right all the time.
Biliyor musun, Lois, Her zaman haklı olmak zor olmalı.
But you can't envy me at the same time. If someone offered you all this money to be on some rigged quiz show, instant fame, would you do it? Jesus.
- Bana hakaret etmek istiyorsan iyi... ama aynı zamanda beni kıskanamazsın.
The first words of your story i turn the camera on myself in all my films not all the time perhaps but often but i do it in a way so nobody can see it and although i want you us to be successful in our work
Ben tüm filmlerimde kamerayı kendime çeviririm. Her zaman olmasa da çoğunlukla. Ama bunu kimsenin göremeyeceği biçimde yaparım.
Did you just make that up, or do you use it all the time?
Bu hikayeyi şimdi mi uydurdun, yoksa hep bunu mu anlatıyorsun?
Next time you're drivin'through Texas, you better stay clear of all the trailer parks, and if you are drivin'through Texas, why don't you do it fast?
Gelecek sefere Texas'tan geçerken bütün karavan parklarından uzak dur. Ve Texas'tan geçiyorsan, bunu hızlı yapmaya bak.
Do you think she's gonna make it all the way this time? I don't know.
Sizce bu sefer bunu başarabilecek mi?
You know, therapists do it all the time.
Terapistler her zaman bunu yapar.
Usually when I seal up a deal I do it on a handshake, you know... but the last time I did that all the waiters went home with the silverware... a little gift with purchase so please, sign the bottom, please.
Genelde bir el sıkışmasına anlaşırım ama böyle yaptığım son seferde, garsonlar çatal bıçakları yürüttü hizmet karşılığı küçük bir hediye gibi, şimdi lütfen, dibine imza atın.
You know, those girls at school who do it, like, all the time?
Bu kızlar okulda bütün zaman boyunca bunu yapmıyorlar mı?
'Cause if you do, I deserve to know. And if you don't... then I say we make love like it was the first time. All right?
Varsa bilmek hakkım tamam mı?
Well it would be a lot better than all this... why do you think you're in this situation... psychological bullshit you hear all the time
Bence çok iyi olur.... yani herseferinde "sence neden bu hale geldin" gibi... psikolojik zırvalıkları dinlemekten iyidir.
If you weren't so busy trolling for booty all the time you could do it yourself, like the law says you should.
Eğer sürekli kız peşinde koşmakla meşgul olmasaydın kendinde yapabilirdin, tıpkı kanunlarda söylendiği gibi.
But well, you know, Claire, the thing I admire about you is that in no time at all you can get on the wrong side of the whole group. I'm proud of you when you do that, it's not easy to be horrid.
Senin en imrendiğim yönün ne biliyor musun Claire tüm gruba istediğin şeyi söyleyebilirsin.
Maybe one day you'll have a family of your own, and you'll find out how hard it is to try to do everything right all the time.
İlerde belki bir gün, senin de kendi ailen olduğunda, her şeyi, her zaman doğru yapmaya çalışmanın, ne kadar zor olabileceğini öğreneceksin.
I do it all the time, but if you're worried... Worried?
- Bunu her zaman yapıyorum ama endişeleniyorsan...
And maybe if you're really lucky next time you won't have to hear the case at all. Maybe next time you'll do it right!
Belki çok şanslıysan, bir dahaki sefere davasını hiç dinlemezsin.
Well, I could, but you know, I get asked that all the time. And if I did it for you, I'd have to have to do it for everybody.
Ama bunu senin için yaparsam herkes için de yapmam gerekir.
Even if it's just taking the time to lie on the grass and think about all the things you still have left to do,
Sadece çimlerde uza daha yapman gereken bütün şeyleri düşün zaman geçirmek de olsa.
It this what you do all the time?
Devamlı yapar mısın bunu?
So it has nothing to do with you being lazy and watching TV all the time?
Demek ki tembelliğinle ve bütün gün TV izlemenle ilgisi yok?
You have to assess things... and people do it about you all the time... and that's life, and it's too bad.
İlişkilere değer biçmek zorundasınız... ve insanlar bunu size her zaman yapıyor... ve bu hayat. Ve çok kötü.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]