You don't have to do it translate Turkish
853 parallel translation
Hey, uh, listen, do you guys happen to have a video of you, I don't know, DJing or whatever it is you do?
Baksana, sizin ne bileyim Dj'lik ya da yaptığınız şeyle ilgili bir vidyonuz var mı?
Now, Martin, you don't have to drink it all tonight, do you?
Martin, bütün gece içmek zorunda değilsin ya?
Now, let me tell you, Mr. Gibson... I'm not going back to Detroit before I have my vacation and if you don't like it, you can take my job and you know what you can do with it?
Size bir şey söyleyeyim bay Gibson, tatile çıkmadan Detroit'e dönmüyorum beğenmiyorsanız alın onu, ne yapacağınızı biliyorsunuz?
Whatever you do, don't think you have to do it for me.
Ne yapıyorsan yap, benim için yapmak zorunda olduğunu düşünme.
- You don't have to do anything about it.
Bu konuda hiç bir şey yapmak zorunda değilsin.
Duty is what you have to do even when you don't want to do it.
Görev, yapmak istemesen bile bir işi yapmak zorunda olmandır.
Don't you think perhaps your costume might have something to do with it?
Bunun kıyafetinle bir ilgisi olabileceğini hiç düşündün mü?
Max, you have to do this for me and I don't want any arguments about it.
Max, bunu benim için yapmalısın, bir tartışma istemiyorum.
Bein'as we're all Callums here, I don't have to tell you what we're gonna do about it.
Tüm Callum'lar buradayken, ne yapılması gerektiğini söyleyecek değilim.
And what's more, you don't have to do anything about it.
Ve dahası, o konuda bir şey yapmak zorunda da değilsin.
I don't want to have to kill you, unless you make me do it.
Seni öldürmek istemiyorum. Bana bunu yaptırma.
Let's just hope I don't have to see it! What do you know about it?
Bunun hakkında sen ne biliyorsun ki?
You don't have to convince me of anything. You don't care what I think as long as I don't do anything about it.
Bu konuda hiç bir şey yapmadığım sürece ne düşündüğüme de kulak asma.
I don't have to ask you to leave me alone, but do it.
Beni yalnız bırakmanı istemek zorunda değilim, ama yapacağım.
If you don't do it, I'm gonna report you to the Chamber of Commerce and have your license revoked.
Yapmazsan seni Ticaret Odası'na şikâyet ederim lisansın iptal olur.
You don't have to like it, Mr. Sears. Just do it.
Sevmek zorunda da değilsiniz Bay Sears.Sadece yapın.
Rhoda, did you have anything... I don't care how small it was. Did you have anything to do with the way Claude got drowned?
Rhoda, Claude'un boğulmasıyla ufak da olsa bir ilgin var mı?
If you have to slobber, don't do it over me.
Eğer ağlayacaksan, benim önümde yapma.
He'd have to have some reason to do it, don't you think?
- Ama bir nedeni olmalı, değil mi?
If you don't trust me, it's all right. I'll just have to do it on my own.
Bana güvenmiyorsun, kendi başıma hallederim.
You don't have to do it for a living.
Hayatını kazanmak için bunu yapmak zorunda değilsin.
I don't have to look at it. You do.
Bakmak zorunda değilim.
Thanks for saying it, but you don't have to do that.
Söylediğin teşekkürler, ama bunu söylemek zorunda değilsin.
Now, if you don't mind, I have some work to do and I prefer to be alone to do it.
Şimdi, kusura bakmazsan yapacak bazı işlerim var ve yalnız yapmayı tercih ederim.
Do you pretend you have nothing to do with it? I don't pretend anything.
- Hiç mi suçunuz yok?
You've gotta watch this because if Stevens don't come, you'll have to do it.
İyi izle çünkü Stevens gelmezse sen yapacaksın.
You don't have to do it in there.
İçeride yapmak zorunda değilsin.
You'll have to do it all by yourself... and I don't know how you'll manage.
Bütün işler size kalır ve nasıI yaparsınız bilmiyorum.
Show him in I'm sure the magician spotted you I'll have to put someone else on it I don't know what to do with you.
İçeri gelsin. Sihirbazın seni kandırdığından eminim. Bu işi başkasına vermek zorundayım.
And I don't really feel I have time to explain it all to you so just do as I say, and you'll stay healthy and everything will be all right.
Size açıklamak için gerçekten zamanım yok o yüzden dediğimi yapın ve sağlığınızı koruyun ve her şey yolunda gitsin.
You don't have to do anything for it.
Bunun için ekstradan bir şey yapmana gerek yok.
You can do it when you want to and you don't have to score to be able to do it.
Ne zaman isterseniz yapabilirsiniz. ve bunun için özel bir maharet gerekmez.
But you don't have to do it.
Yapmak zorunda da değilsin.
but you don't have to do it.
Yapmak zorunda değilsin.
You don't have to do it.
Zahmet etmeyin.
You don't have to do that, Mr. Pilgrim, but it's very generous of you.
Buna zorunlu değilsiniz, Bay Pligrim, ama gerçekten eli açık birisisiniz.
You don't have to do it all.
Bunu yapmak zorunda değilsin.
You do whatever you have to do and I'll just tag along and don't you worry about it.
Ne yapmanız gerekiyorsa onu yapın, bense sadece sizin peşinize takılacağım. Siz bunu dert etmeyin.
You have to be the one to do it, don't you?
Bunu yapan kişi olmak istiyorsun, öyle değil mi?
Lenny, look, I don't have to spell it out for you, do I?
Lenny, açıkça söylememe gerek yok değil mi?
Oh please, you don't have to do it.
Oh lütfen, buna gerek yok.
You don't have the guts to do it.
Sende o cesaret yok.
Dorothy, you don't have to do it!
Dorothy, bunu yapmak zorunda değilsin!
Why don't you grow cabbages over there, to have it all year round? You're right, we'll do it.
Şuraya lahana ekip bütün yıl kullansanıza.
Now you don't have to be a detective to figure it out, do you?
Bir sonuca varmak için dedektif olmak gerekmiyor, değil mi?
Later I knew that he was the one who wanted to do so I don't want to let this rascal get away with it so easily I can only promise you that we will settle our grudges after we have eliminated Cao Feng
Sonradan anladım ki asıl güç delisi oymuş aslında Yaptıkları cezasız kalmamalı! ona ödetmek gerek!
If it's different, something that might shock your snooty friends in the least, you don't want to have anything to do with it.
Eğer farklıysa, kibirli dostlarınızı biraz olsun şok edebilecek bir şeyse, onunla ilgili bir şey yapmak istemiyorsunuz.
I don't have to point out to you that... if we can prove it had nothing to do with Israel, we could be averting one mother of a major flare-up.
Bunu açıklamak zorunda değilim... Eğer, İsrail'le alakası olmadığını kanıtlayabilirsek, ateşi söndürmüş oluruz.
You don't have the guts to do it.
Sende bunu yapacak göt yok.
It's a good thing to do because then you don't... You don't have to think about anything.
İyi oluyor, çünki o zaman o zaman hiçbir şeyi düşünmek zorunda kalmıyor insan.
Look, lady, it don " t have anything to do with you. Marriage.
Bak bayan, bunun seninle ilgisi yok.