You don't have to lie translate Turkish
227 parallel translation
You don't have to lie to me!
Bana yalan söylemene gerek yok.
You don't have to lie for me.
Benim için yalan söyleme.
You don't have to lie down, you know.
Uzanıp yatmana gerek yok.
You don't have to lie to me, darling.
Bana yalan söylemek zorunda değilsin sevgilim.
- You don't have to lie.
- Yalan söylemene gerek yok.
Well, now, marshal, I tell you uh, I don't rightly think that, uh, I have told a lie to a man for an awful long time.
Şerif, şöyle söyleyeyim uzun zamandır birine yalan söylediğimi sanmıyorum.
You don't have to lie.
Yalan şart değil.
You don't have to lie to hold your job.
Yalan söylemene gerek yok.
You don't have enough imagination to lie.
O kadar hayal gücün yoktur.
If you don't mind, I'll go to my room and lie down so that the spaceship will never, ever have any expedience on the frogs.
İzninizle ben odama gidip yatacağım böylece uzay mekiğinin kurbağalara bir yararı olmaz.
I don't want you to have to lie about me.
Benim yüzümden yalan söylemeni istemiyorum.
Don't lie. Well, you've no need to, have you?
Yalan söylemeyin, zaten gerek de yok.
I don't have to lie to you.
Sana yalan söylemiyorum.
Both of you are cowards. They trust me. I don't have to lie about this.
Korkmayın, bana güvenirler, yalan söylemeye gerek yok.
You don't have to lie to people at every store that you go into.
Girdiğin her dükkanda yalan söylemek zorunda kalmazsın.
Only have to lie on the grass at night and look straight up at some bright star and stare at it with all your might and by and by, you'll feel you're falling into the sky miles and miles from your body which you don't seem to need at all.
Geceleri çimenlerin üzerine uzanınca ve parlak bir yıldıza gözlerini dikince tüm gücünle ona bakarken gökyüzüne düşmüş gibi hissedersin. ... hiç ihtiyacın yokmuş gibi duran bedeninden, kilometrelerce uzaklaşırsın.
You don't have to lie a lot.
Çok fazla yalan söylemen gerekmez.
- You don't have the right to lie to me. - There's the door.
İşte kapı, defol.
Why don't we pop back to the hotel, and you can have a little bit of a lie-down?
Neden otele kadar gitmiyoruz, sen de biraz uzanır dinlenirsin?
This way you don't have to lie to him.
Bu ona yalan söylemeni önler.
- You don't have to lie to me.
- Yalan söylemek zorunda değilsin.
You don't have to lie. Just don't volunteer any new information.
Yalan söylemek zorunda değilsin, sadece yeni bir bilgi vermek isteme yeter.
You don't have any reason to lie to me.
- Bana yalan söylemen için bir sebep yok.
You don't have to lie.
Yalan söylemek zorunda değilsin..
You don't have to lie.
Yalan söylemene gerek yok.
You don't have to lie, but Jeff's still sneezing...
- Yalan söylemen gerekmez. Jeff hala hapşuruyor.
You don't have to lie in it.
İçine senin girmen gerekmiyor.
- I don't believe you. What motive do I have to lie about that?
Bunun için neden yalan söyleyeyim ki?
You don't have to lie, son.
Yalan söylemene gerek yok.
Listen, you don't have to lie to me... because I know that he's there.
Dinleyin, yalan söylemenize gerek yok çünkü kocamın orada olduğunu biliyorum.
If you're going to lie to me, have the decency to do a credible job so I don't look like an idiot for training you.
Eğer bana yalan söyleyeceksen, anlayışlı olup güvenilir bir iş yap ki seni eğittiğim için aptal gibi görünmeyeyim.
You don't have to lie to me.
Bana yalan söylemene gerek yok.
Wait, I don't have to lie to you, you don't live here anymore.
Bir dakika. Sana yalan söylememe gerek yok. Sen artık burada oturmuyorsun.
You don't have to lie anymore.
Artık güvendesin. Yalan söylemene gerek yok.
I want you to know that you don't ever have to lie to me about this.
Bu konu hakkında bana yalan söylememeni istiyorum.
- You don't have to lie.
- Yalan söylemen gerekmiyor.
And I don't lie to you, so have some faith in me.
Ve sana yalan söylemiyorum.
You don't have to lie to me.
Yalan söylemek zorunda değilsin.
You don't have to lie. If you're not glad, say so.
Yalan söylemek zorunda değilsin memnun olmadıysan öyle söyle.
you ´ re supposed to have fun, just please don ´ t lie to me, okay?
Bunu biliyorum. Ama bana yalan söyleme. Lütfen hayatım.
You don't understand, how I have to lie to be able to come here.
Buraya gelmek için ne yalanlar söylemek zorunda kaldığımın farkına varamıyorsun.
You don't have to lie to her...
Ona yalan söylemene gerek yok...
You don't have to lie anymore.
Yalan söylemek zorunda değilsin.
Next time you need to clear out of the love shack, you don't have to lie.
Bir dahaki sefer yalan söyleme.
You don't have to lie.
Yalan söylemek zorunda değilsin.
Tom, you don't have to lie to me, lf you have to go to the bathroom, go take a crap and come back,
Tom, bana yalan söylemek zorunda değilsin. Banyoya gitmen gerekiyorsa.ıçıp geri dönersin.
You ain't 18 and you don't have to lie to me.
Bana yalan söylemek zorunda değilsin.
You don't have to lie.
Yalan söylememelisin.
You don't have to lie anymore.
Yalana gerek yok, Ross.
No, you don't have to lie, it's all about how you present the truth.
- Yalan söylemek zorunda değilsin. Gerçeği nasıl sunduğun önemli.
Honey, you don't have to lie anymore.
Balım, daha fazla yalan söylemene gerek yok.