English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You don't have to say it

You don't have to say it translate Turkish

433 parallel translation
You know, I don't believe in young folks waiting. I always say a man needs help on his place, Stick out your tongue. And the only way to get it is to have children, especially boys.
Ben genç çiftlerin beklemesi gerektiğini düşünmüyorum, her zaman söylerim bir erkeğin kendi yerinde çalışırken yardıma ihtiyacı vardır ve bunun en kolay yolu çocuk sahibi olmaktır, özellikle de erkek çocuklar.
What I mean to say, uh, dag-blame it, is... don't you think you ought to have some older lawyer with more experience... to help you out tomorrow?
Demek istediğim, nasıl söylesem yarın sana yardımcı olması için yaşlı ve tecrübeli bir avukatla neden görüşmüyorsun?
You don't even have to say it.
Söylemen gereksiz.
You don't have anything to say about it.
Böyle konuşamazsın.
You don't have to say it, Captain.
Size bunu söylemek istemezdim, yüzbaşı.
You don't have to say it.
Söylemek zorunda değilsin.
It's fortunate we don't have to depend upon you for our security, I must say.
İyi ki güvenliğimiz için sana güvenmek zorunda değiliz.
- You don't have to say it.
- Söylemene gerek yok.
Don't you have anything to say about it?
Söz söyleme hakkın yok mu?
Stavros, please don't take offense at what I'm gonna say but it seems to me that you have some worry. Some secret that you're not...
Stavros, lütfen söyleyeceklerime gücenme ama bana öyle geliyor ki sen biraz kaygılısın sanki gizli bir şey var ve sen...
- You don't have to say it.
- Böyle söylemen gerekmiyor.
You have to say that to get it on expenses, don't you?
Böyle söylüyorsun, çünkü masraflarına ekleyeceksin, öyle değil mi?
And I don't really feel I have time to explain it all to you so just do as I say, and you'll stay healthy and everything will be all right.
Size açıklamak için gerçekten zamanım yok o yüzden dediğimi yapın ve sağlığınızı koruyun ve her şey yolunda gitsin.
Well, why don't you stop making jokes and say it so that I can say I have to think it over, or ask my mother, or turn you down.
O halde espri yapmayı bırakıp söyle ki, ben de : "Düşünmeliyim, anneme sorayım." diyeyim ya da reddedeyim.
You don't have to say you did it out of love.
Sevgiden yaptığını söylemen gerekmez.
If you don't like it, you have to say you don't like it and why.
Beğenmezsen, bunu söylemeli ve nedenini açıklamalısın.
Why don't you have the guts to say it?
Neden bunu söylemeye cesaretin yok?
You don't have to call the cops and say we're doing it.
Polisleri çağırıp, işi pişirdiğimizi söylemen gerekmez.
Well, I hate to say I told you so, but some men have it, and some men don't.
Sana söylemiştim demekten nefret ediyorum ama bazı erkeklerde vardır, bazılarında yoktur.
You hit a guy from 500 yards out, say, why, the suddenness of it, he don't have a few seconds to make his act of contrition.
Bir adamı 457 metreden vurabildiğinizi söylediniz, bu ani ölümden ötürü, adama teslim olması için birkaç saniye bile vermemiş oluyorsunuz.
- You don't have to say it.
- Söylemen bile gereksiz.
You don't have to say it twice :
İkinci kez söylemen gerekmeyecek.
- You know, you don't have to say that. - I know I don't have to say it. But I feel that way.
Tamam, gerek yok, ama böyle hissediyorum işte.
You don't have to say it.
Söylemen gerekmez.
- You don't have to say it. Go.
- Söylemene gerek yok.
I'm waiting for you to say what's behind it, so I don't have to stop recpecting you.
Gerçeği açıklamanı bekliyorum yoksa sana hiç saygım kalmayacak.
It's easy for you to say so, you don't have any burns.
Senin için söylemesi kolay ; nasılsa yanığın falan yok.
- It's easy for you to say! You don't have to sit out here in the brine with your perm frizzing to oblivion.
Deniz suyunda saçları donarak oturmak zorunda olan sen değilsin.
- You don't have to say it.
- Böyle dememelisin.
JUST SAY, "I HAVE TO THINK ABOUT IT" IF YOU DON'T KNOW, ALL RIGHT?
Al. Bilmiyorsan sadece, "Bir düşüneyim" de. Tamam mı?
Kids, I have a little family announcement to make but since I don't have an actual family, I'll say it to you.
Çocuklar, aileye küçük bir haber vermek istiyordum, ama bir ailem olmadığı için sizlere söylemem gerekecek!
You don't even have to say it, man.
- Boşuna söyleme.
Okay, Bart. you don't have to say it, but you do have to have a loving attitude.
Peki, Bart. Söylemek zorunda değilsin, Fakat sevgisel bir yaklaşımda bulunmalısın.
Don't you have anything better to say? It's true!
Daha iyi bir şey söyleyemez misin?
You're not my doctor, and you're not my wife... so I guess you don't have very much to say about it.
Doktorum değilsin, karım da. Söyleyecek fazla bir şeyin yok.
You don't have to say it back.
Tekrarlaman gerekmez.
You don't have to say it like that.
Böyle söylemen gerekmez.
You don't have to say anything, I just wanted to get it out.
Hiçbir şey söylemen gerekmez, sadece içimi dökmek istemiştim.
If you have anything to say, say it gently, I don't want you upsetting the child.
Benimle usulca konuş, çocuğu üzmeni istemiyorum.
You don't have to say it.
Söylemene gerek yok.
Don't say you have to sing it.
Şarkılı mesaj değil herhalde.
You don't have to say it. I know.
Ve söylemene gerek yok.
If you have something, give it to me, but don't act coy... and say'Fuck you,'because it's a waste of our time.
Bana verecek bilgin varsa ver, ama naz yapıp... "siktir git" deme, çünkü zaman boşa akıyor.
Then you say that you have to go because you don't wanna start the year with me if you can't finish it.
Sonra tam yılbaşında, gitmek zorunda olduğunu söylersin çünkü eğer benimle bir yılı bitiremeyeceksem, başlamak istemiyorsun
It's perfect, and you don't have to think of anything to say... to him because no one can hear anybody.
Ayrıca ona söyleyecek birşey düşünmene gerek yok çünkü kimse birbirini duyamayacak.
I say lucky it's an automatic cos you don't have enough hands to shift and drive at the same damn time.
Bence otomatik olduğu için şanslısın çünkü aynı anda hem kullanıp, hem de vites değiştirecek kadar elin yok.
- You don't have to say it.
- Baba söylemek zorunda değilsin.
Well, you don't have to say "outside" because it can't rain inside.
"Dışarıda" demene gerek yok çünkü içeride yağmur yağmaz.
Don't say that, please. It will not matter to you. I have neither fame nor fortune, so I offer nothing.
- Bu sizin için fark eder mi... bilmiyorum ama benim bir servetim yok, size hiçbir şey vaat edemem.
Look, you don't have to say it.
Bak, söylemek zorunda değilsiniz.
You don't have to say it because I said it.
Yani senin de söylemen için söylemedim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]