You don't have to stay translate Turkish
503 parallel translation
So, you don't have to worry anything, Madame, and as usual, you can stay here and...
Endişe etmenize gerek yok. Siz burada kalın yeter.
You don't have to stay here nine years.
Dokuz yıl burada kalmak zorunda değilsin.
Listen, I don't want you playing around with that guy if I have to stay here rest of my life.
Dinle, hayatımın kalanını burada geçirecek olsam bile senin onun etrafında dolaşmanı istemiyorum.
All right, if you don't stay with me, then I'll have to continue my fight.
Peki, eğer benimle kalmazsan gezime devam ederim.
Stay where you are! We don't have time to lose!
Kaybedecek vaktimiz yok!
- No, you don't have to stay.
- Hayır, kalmana gerek yok.
If you don't like me in civilian clothes, we'll just have to stay here all the time.
Sivil elbise giymemden hoşlanmıyorsan, sürekli evde oturmak zorunda kalırız.
You don't have to stay around here anymore, do you?
Artık burada kalman gerekmiyor değil mi?
You don't have to stay any longer, Miss Johnson.
Burada kalmanıza lüzum kalmadı Bayan Johnson.
Besides, if you're not happy, you don't have to stay.
Zaten halinden mutsuzsan, burada kalmak zorunda değilsin.
I have to go now, so I don't miss the boat and have to stay here with you.
Şimdi gitmeliyim, yoksa feribotu kaçıracağım sonra seninle burada kalmak zorunda kalırım.
You don't have to stay with me. He'll leave you alone now.
Benimle kalman gerekmez, artık seninle uğraşmaz.
You don't have to stay.
Kalmak zorunda değilsiniz.
Don't you see, if they could come here and live with us, then we'd only have one house to run, and you wouldn't have the expense of paying Mrs. Connolly to come and stay with me while you're away and...
Görmüyor musun, buraya gelip bizimle yaşasalardı, çekip çevireceğimiz sadece bir tek evimiz olacaktı, ve sen burada değilken Bayan Connolly'inin gelip benimle burada kalması için... ona ödeme yapmayacaktın
You don't have to stay there.
Burada kalmak zorunda değilsin.
You don't have to stay.
Başında beklemene gerek yok.
Please, you don't have to stay and be polite.
Burada kalıp nazik davranman gerekmiyor.
But why? - Say you don't have a place to stay.
- Kalacak yerim yok demiştin.
We don't have to get rid of the guesthouse, if you all wanted to stay here.
Misafirhaneyi bozmak zorunda değiliz, eğer hepiniz burada kalmak isterseniz.
I don't have personal reasons to stay, like you do.
Kalmak için, senin gibi hiçbir kişisel nedenim yok.
I don't want you to feel you have to stay.
Kendini mecbur hissetmeni istemem.
Governor, i don't have time to explain, but i want you to grant a stay of execution in the case of adam grant.
Vali, açıklayacak vaktim yok ama Adam Grant davasında idamı ertelemenizi istiyorum.
Tommy, you don't have to stay here, do you?
Tommy, hiçbir şey söylemek zorunda değilsin.
We don't have much to offer, but now that you're here, I hope you can stay a while.
Teklif edecek çok fazla bir şeyimiz yok, fakat artık burdasın, umarım bir süre daha kalırsın.
And we don't have to move to America. You will stay here with us.
Artık amerika uzak değil. ama burası bir kale.
You don't have to stay there.
Orada kalmamalısın.
I suppose you'll just have to stay then. But just don't talk to me.
Sanırım o zaman kalmak zorundasın ama benimle sakın konuşma.
You don't have to stay there.
Orada durmana gerek yok.
You don't have to stay with me if you don't want to.
Benimle kalmak istemiyorsan, gidebilirsin.
Don't lose it or you'll have to stay here.
Onu kaybetmeyin yoksa burada kalırsınız.
You don't have to stay.
Kalmana gerek yok.
Don't feel you have to stay down here.
Burada beklemek zorunda hissetmeyin kendinizi lütfen.
- You don't have to stay with me.
- Benimle kalmak zorunda değilsin.
And I don't really feel I have time to explain it all to you so just do as I say, and you'll stay healthy and everything will be all right.
Size açıklamak için gerçekten zamanım yok o yüzden dediğimi yapın ve sağlığınızı koruyun ve her şey yolunda gitsin.
- You don't have to stay.
- Kalmak zorunda değilsin. - Zorundayım.
You don't have to stay any longer.
Artık kalmak zorunda değilsin.
You don't have to stay. You take off.
Ben kalmak zorundayım.
You don't have to stay.
- Kalmana gerek yok.
- I'm going to stay with the wine. I'll just have my beer out of your wine glass, if you don't mind.
Peki öyleyse, sanırım bir mahzuru yoksa şarap bardağından biramı...
If you don't have the right to stay and you don't have the right to let us through
Burada kalmaya yetkiniz yoksa bize izin vermeme yetkiniz de yok
I don't have to stay here and listen to you yell at me.
Burada kalıp... bana bağırmanı dinlemek zorunda değilim.
You don't have to go home but you can't stay here.
You don't have togo home butyou can't stay here.
Boy, you just don't have enough sense to stay down do you?
Evlat, sen hiç akıllanmaz mısın?
You don't have to stay together.
Birlikte kalmak zorunda değilsin.
You don't have to stay here, you know. I could find you a place in town.
Size kent içinde de bir oda arayabilirim.
You're getting out of here tomorrow, and you don't have to stay here again.
Çıkıyorsun ve burada kalmana gerek yok.
You don't have to stay with me.
Benimle kalman gerekmez.
Look, you don't have to come in if you don't want to. You wanna stay out here?
İstemiyorsan girmek zorunda değilsin Burada beklemek ister misin?
( Man ] And you don't have any place to stay, do you?
Kalacak bir yerin yok, değil mi?
Don't you have a place to stay?
Kalacak bir yerin yok mu? Yok.
You have good doctors, you don't have to stay.
İyi doktorlar var, kalmak zorunda değilsin.