You don't know me translate Turkish
13,495 parallel translation
Our five years of marriage taught me, for one, that I don't know you and also that you are very far from what I imagined you to be.
Hayır. 5 yıllık evliliğimizden dersimi aldım, seni tanımıyorum ve ayrıca hayal ettiğimden çok daha uzaksın.
No, you asked me to go up there and say that I know what happened, but I don't.
Hayır, Sen oraya çıkıp bilmediğim halde olan biteni herşeyiyle bildiğimi söylememi istedin.
I don't know why I'm on the outside, but it's not cool because when you screw up, it's gonna blow back on me.
Neden dışarıda tutuluyorum bilmiyorum ama bu hiç hoş değil. Çünkü işleri batırdığınızda dönüp dolaşıp yine bana patlayacak.
There's a lot about me, you don't know.
Hakkımda bilmediğin bir sürü şey var.
You don't even know me that well.
- Beni o kadar tanımıyorsunuz bile.
Look, you already got me to admit I-I don't know.
- Emin olmadığımı söylemiştim, unutmayın.
Trust me, it feels good to know where you belong because if you don't know where you belong, then you're on the side of the road having a conversation with a coyote!
Bana güven, nereye ait olduğunu bilmek iyidir. Çünkü ait olduğun yeri bilmezsen bir yol kenarında kendini bir çakalla konuşurken bulursun!
And I realize that you don't love me, and you tried to tell me that, and I guess I wish over time that you could have learned to love me, you know, like when you hear those nice stories
Beni sevmediğini fark ettim. Bana bunu söylemeye çalıştın ama zamanla beni sevmeyi öğrenirsin sandım.
There's a lot of things you don't know about me, Mom.
Hakkımda bilmediğin çok şey var anne.
You know that girl who's, like, been, uh, talking to me and I don't understand why?
Şu görüştüğüm ve neden benimle görüştüğünü anlayamadığım kız var ya?
You don't even fucking know me.
Beni tanıyamamışsın bile.
You don't know me.
sen de beni tanımıyorsun.
And you sure as hell don't know the people who took me.
ve emin olabilirsin ki beni kaçıranların kim olduğunu bilmiyorum.
I don't know what you know or what you think you know... but if I catch you... speaking about me to anybody... I will kill you, your family... and every animal in your fields.
Ne bildiğini ya da ne bildiğini sandığını bilmiyorum ama benim hakkımda konuşurken yakalarsam seni öldürürüm aileni ve arazindeki her hayvanı da öldürürüm.
Any trouble. I don't know you. You don't know me.
Bir sorun çıkarsa birbirimizi tanımıyoruz.
You don't know anything about me.
Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun.
My goodness, it's because you kids don't know me at all.
Ah ah, hep beni tanımadığınızdan.
You don't know about me, you don't know about my life but in the Shadow World, no training and no plan gets you killed.
Beni bilmiyorsun, hayatımı bilmiyorsun. Ama Gölgeler Dünyası'nda antrenman ve planın yoksa ölürsün.
Hey, trust me, if we go there, you don't like it, just let me know, we can take off.
İnan bana, eğer oraya gidersek ve hoşuna gitmezse bana söyle, kalkarız.
she your damn daughter, and you don't know what she up to, yet you comin'all the way down here to ask me about Noah?
Daha kendi kızını tanımıyorsun ama buraya kadar gelip bana Noah'ı soruyorsun? - Sonunda bana işin düştü.
Look, I don't know what you heard about me or where you heard it from, but I don't do that anymore.
Benim hakkımda ne duyduğunu, nerden duyduğunu bilmiyorum ama artık o işleri yapmıyorum.
I don't know how else to make you believe me.
Bana inanmanı başka nasıl sağlayabilirim bilmiyorum.
I need you to tell me what I don't know.
Bana bilmediğim bir şeyi söylemen gerekiyor.
I just don't know how safe that would be for me or you.
Bunun senin veya benim için güvenli olacağından emin değilim.
You don't know what he did to me once.
Bana yaptığını biliyor musun?
Well, I don't know if the world's gonna get me, but, child, it sure feels good to know that you do.
Dünya beni beğenir mi bilemem ama senin beğenmen, iyi geldi be evlât.
I don't know. Just thought you'd want me to.
Bilmem, sen de istersin sanmıştım.
I know you don't believe me, but Diana is real.
Bana inanmadığını biliyorum ama Diana gerçek.
I know you blame me, I don't blame you.
Beni suçladığını biliyorum, haksız sayılmazsın.
But... but, don't you want to know what's wrong with me?
Ama sorunumun ne olduğunu bilmek istemiyor musunuz?
You know, if you don't believe me, you should ask Connerty.
Bana inanmıyorsan Connerty'ye sorabilirsin.
I don't know, the stuff you got going on in your life, man, that's not for me.
Bilmiyorum, böyle şeyler senin hayatında var dostum, bana göre değil.
- You don't... know me.
Sen... beni tanımıyorsun.
I know what you're doing, but you can't get to me, A.L.I.E., so don't even bother.
Ne yapmaya çalıştığını anladım. Ama beni etkileyemezsin A.L.I.E, o yüzden uğraşma hiç.
Some of you don't know me yet, but you will.
Bazılarınız beni henüz tanımıyor olabilir.
You don't know me.
Beni tanımıyorsun.
You know, you don't need me.
- Bana ihtiyacın yok.
I don't know how to thank you. Don't thank me.
- Sana ne kadar teşekkür etsem az.
I don't know, one minute you're telling me about how you killed your wife.
Bilemiyorum, bir dakika önce karını nasıl öldürdüğünü anlatıyorsun.
Wait, you're telling me you don't know anyone who's had breast cancer?
Durun, bana meme kanseri olan birini tanımadığınızı mı söylüyorsunuz?
If you can't trust me by now, I don't know what I'm doing here.
Bu zamana kadar bana güvenemediysen artık burada ne işim var bilmiyorum.
Look, ladies, I really appreciate you looking out for me like this, but I just don't think I'm ready quite yet, you know?
Hanımlar, beni böyle gözettiğiniz için minnettarım ama henüz buna hazır olduğumu düşünmüyorum, anlıyor musunuz?
Um, I don't know if you're completely out of range or what but, um, give me a call as soon as you get this.
Um, bilmiyorum, tamamen menzilin dışındasın ya da ne Ama, um, beni bulur bulmaz çağırın. Teşekkür ederim.
You know, why don't you give me your number?
Biliyorsun, neden numaranı bana vermiyorsun?
We both go to George Washington, but you don't know me.
İkimiz de George Washington'a gittik. Ama beni tanımazsın. Fotoğraf çekebilir miyiz?
You don't know anything about me, Soso.
Benim hakkımda hiçbir şey bilmiyorsun, Soso.
You don't know the real me.
Gerçek beni tanımıyorsun.
Perhaps, you'll kill me, perhaps I'll kill you, perhaps sooner, perhaps later, you know that, don't you?
Belki sen beni öldürürsün, belki de ben seni belki erken, belki geç, bunu biliyorsun değil mi?
Barbara, I don't know if you can hear me.
Barbara, beni duyuyor musun, bilmiyorum.
But now that you're sitting here right in front of me, I don't know what to say to you.
Şu an karşımdasın ama, sana söyleyecek kelime bulamıyorum.
You don't know a lot about me either, Abbie.
Sen de beni tanımıyorsun, Abbie.
you don't know me at all 48
you don't know me very well 26
you don't want to talk to me 24
you don't 4631
you don't understand me 29
you don't have to 1176
you don't understand 2732
you don't have to worry 197
you don't remember me 206
you don't know nothing 35
you don't know me very well 26
you don't want to talk to me 24
you don't 4631
you don't understand me 29
you don't have to 1176
you don't understand 2732
you don't have to worry 197
you don't remember me 206
you don't know nothing 35
you don't believe me 569
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't want to 180
you don't know what love is 17
you don't trust me 261
you don't have to be sorry 41
you don't say 567
you don't like it 361
you don't have to do that 448
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't want to 180
you don't know what love is 17
you don't trust me 261
you don't have to be sorry 41
you don't say 567
you don't like it 361
you don't have to do that 448