You don't know what you're saying translate Turkish
452 parallel translation
Honey, I don't know what you're saying this for but I know you don't mean it.
Canım, neden böyle yapıyorsun bilmiyorum ama söylediklerinde ciddi değilsin.
- You don't know what you're saying.
- Ne dediğini bilmiyorsun sen.
Shut up. You don't know what you're saying.
Boş versene, ne dediğinden haberin yok.
- You don't know what you're saying.
- Ne dediğinin farkında değilsin.
Don't you know what they're saying about me?
Benim hakkımda söylenenleri bilmiyor musunuz?
- You don't know what you're saying.
- Ne söylediğini bilmiyorsun.
You don't know what you're saying!
Ne dediğini bilmiyorsun.
You don't know what you're saying.
Ne dediğinizin farkında değilsiniz!
You don't know what you're saying.
Ne söylediğini bilmiyorsun.
You don't know what you're saying!
Ne dediğini bilmiyorsun! Hem niyetin bu değil.
Jonathan, you don't know what you're saying.
Jonathan, ne dediğini bilmiyorsun.
I don't know what you're saying.
Ne dediğini anlamıyorum.
You don't know what you're saying!
Ne dediğini bilmiyorsun!
You don't know what you're saying.
Ne dediğinin farkında değilsin.
You don't know what you're saying.
Ne dediğini bilmiyorsun.
You don't know what you're saying.
Neden bahsettiğini bilmiyorsun.
We don't know what you're saying, but don't stop talking. It sounds great.
Ne dediğinizi bilmiyoruz ama kulağa hoş geliyor.
Young man, I don't quite know what you're saying, but I know I don't like it.
Genç adam, söylediklerini tam olarak anlamıyorum, fakat hoşlanmadığımı biliyorum. Beni geri götür!
You don't know yourself what you're saying.
Sizin kendinize ne söylediğinizi bilmiyorum.
You don't know what you're saying.
- Ne söylediğini bilmiyorsun.
You don't know what you're saying.
Sen ne söylediğini bilmiyorsun.
- You don't know what you're saying!
- Sen ne söylediğini bilmiyorsun!
If you don't know what you're saying, keep quiet,
Eğer ne dediğini bilmiyorsan sessiz ol.
I don't know what you're saying.
Ben... neden bahsettiğinizi anlamıyorum.
You don't know what you're saying.
Ne dediğini bilmiyorsun!
- I don't know what you're saying.
- Ne dediğini bilmiyorum.
You don't know what you're saying.
Ağzından çıkanı kulağın duymuyor senin.
Gabriel - you don't know what you're saying.
Gabriel sen ne dediğini bilmiyorsun.
I don't know what you're saying, but whatever it is, the answer is no.
Ne söylediğini anlamıyorum. Ama her neyse cevabım hayır.
- I don't know what you're saying.
- Ne bahsettiğinizi anlamıyorum efendim.
Don't you know what I was saying? You're not listening to me.
Ne diyordum ben, biliyor musun?
- You don't know what you're saying.
- Sen ne söylediğini bilmiyorsun.
- You don't know what you're saying.
- Söylediklerinin bir anlamı yok.
You don't give a gas, do you? No, I really don't know what you're saying.
Gazla bayıltmıyorsunuz, değil mi?
I know what you're really saying even when you don't say it.
Sen ağzını açmasan da ben aslında ne söyleyeceğini biliyorum.
- You don't know what you're saying!
- Ne dediğini bilmiyorsun!
- You don't know what you're saying.
Bayan Barret ne dediğiniz farkında değilsiniz. Evet, farkındayım.
- You don't know what you're saying.
- Neden bahsettiğini bilmiyorsun.
You don't know what you're saying.
Ne söylediğinin farkında değilsin.
You don't know what you're saying!
Sen ne söylediğini bilmiyorsun.
I don't know, Miss, if you appreciate... the seriousness of what you're saying.
Söylediğiniz şeyin ne denli ciddi olduğunun farkında mısınız, bilmiyorum hanımefendi.
Well, I don't know what you're saying.
Ne demek istediğini pek anlamış değilim.
- You don't know what you're saying.
- Ne dediğini bilmiyorsun.
My poor child, you don't know what you're saying.
Zavallı çocuğum, ne dediğini bilmiyorsun.
- I don't know what you're saying.
- Ne söylediğini anlamıyorum. - Hadi ama.
You don't know what you're saying, Violet.
Ne söylediğini bilmiyorsun, Violet.
No. I don't know what you're saying,
Hayır, ne dediğini anlamıyorum,
You don't know what you're saying!
Sen ne dediğinin farkında değilsin!
Shel, you're very excited. I don't know what you're saying.
Shel, çok heyecanlısın.
- You don't know what you're saying.
- Saçmalama. - Ağır geliyor.
Mother, you don't know what you're saying.
Anne, sen ne dediğini bilmiyorsun.