You don't say translate Turkish
15,220 parallel translation
- Not to your mother. - You don't get to say that.
- Annen için yabancı değillerdi.
You don't get to say that like you knew her.
- Sen bu lafı edemezsin. Onu tanıyormuş gibi konuşamazsın.
Well, you know what they say, just'cause you're paranoid don't mean they ain't all out to get you.
Ne derler bilirsin paranoyak olsan da bu, herkes seni arıyor anlamına gelebilir.
Like I say, you don't need to worry about them.
- Dediğim gibi ; endişe etmene gerek yok.
You've said it before, so why don't you say it again?
Daha önce de demiştin, niye şimdi söylemeyesin?
You really don't need to say anything, Rose.
Bir şey söylemek zorunda değilsin, Rose.
If you say, look, I don't want to kiss you, his head is not going to explode.
Onu öpmek istemediğini söyleyince kafası havaya falan uçmaz.
- Patty, you don't have to say that...
- Paddy, bunu söylemene gerek yok.
Ok, well, don't say I didn't warn you.
Uyarmadın deme bak.
They say a man who can tickle your humor - can tickle your... - You don't have to do this.
Derler ki bir adam ruhunu eğlendirebiliyorsa eğlendirebileceği başka...
You just say, "Hi, what's up? - No. - Don't come to the bachelor party."
Bekarlığa veda partisine gelme. " dedim de.
I don't know what you want me to say.
Ne dememi istiyorsun bilmiyorum ki ya.
So why don't you get over there and say somethin'? Look, this is Ed's fuckin'deal right now, all right?
Oyleyse git de bir şey soyle Bunu yapamam şımdı tamam mı?
If he's as bad as you say he is, you don't have a choice.
Eğer o adam söylediğin kadar kötüyse başka şansın yok.
You don't have to say anything.
- Bir şey söylemene gerek yok.
Mr. Parker, you don't have to say anything more.
Bay Parker, bunları anlatmak zorunda değilsiniz.
You don't have to say that.
Böyle konuşmamalıydın.
You don't want to say anything?
Bir şey söylemeyecek misin?
And as popular as the president is, number could even go up higher, so don't worry if you catch a little heat in these hearings.
Ve böyle Başkan kadar popülerken, bu sayı daha da artabilir, bu tür söylentilere aldırma
It isn't over and I don't know, but the sense that you get here, although they won't say it publically, is that they're pretty gloomy.
Bu daha bitmiş değil ve bilmiyorum, ancak söylemeseler de, onların üzüntülü olduğu, açık ve netçe görülüyor.
Now you say you don't think you've harmed anyone.
Şimdi kimseye zarar vermediğini söyleyebilirsin.
You say you want me, but you don't know what it is that you want.
Seni istiyorum diyorsun ama ne istediğini bilmiyorsun. Ben biliyorum.
Then I say you're fucking right, I don't understand anything about love.
Haklısın derim, aşktan hiç anlamam.
You say I don't love my brother. I...
Kardeşimi sevmediğimi söylüyorsun.
And, you know, they say that when you're in shock, you don't know you're in shock till you're not in shock anymore.
"Tek yaptığım onu taklit etmekmiş."
You don't have to say anything.
Bi şey söylemene gerek yok.
You say that like I know who I am, but I don't, because I am no longer a person.
Kim olduğumu biliyormuş gibi söylüyorsun bunu ama değilim, artık bir kişi değilim.
Okay, so, when you meet my boss, you don't have to say much, okay?
Patronum gelince çok bir şey söylemene gerek yok, tamam mı?
You don't have to say it.
Söylemeyecektim.
You don't say it.
Söyleme.
You don't get to say that!
Bunu söylemene gerek yok!
And I don't know what else to say, really, but thank you.
Ve başka ne diyeceğim bilmiyorum, gerçekten Ama teşekkür ederim.
You don't have to say anything.
Bir şey söylemek zorunda değilsin.
It's awful when you don't say anything.
Hiçbir şey söylememen çok kötü!
I'd like to say something nice to you, but I don't know how.
Sana güzel bir şey söylemek istiyorum ama nasıl yapacağımı bilmiyorum.
You don't say.
Deme ya.
Somebody told me you don't debate with people who say the Holocaust didn't happen.
Biri bana soykırım olmadığını söyleyen insanlarla tartışmadığınızı söylemişti.
Mmm-hmm. However, since at one point in your book you say that Irving seems to conceive of himself as continuing Hitler's work, I don't think we can say he's misinterpreting anything.
Ancak, bizim bulunduğumuz durumda kitabında Irving'e kendini Hitler'in işlerini devam ettirmeye adamış demişsin o yüzden bence yanlış anladığını söyleyemeyiz.
Don't you fucking say that.
Sakın böyle söyleme.
And then, after an indefinite number of dinner dates, assuming that no pregnant ex-girlfriends show up, and no one shoots at us, and if I don't catch you in any more lies, you can somehow manage all of that, then maybe, just maybe, I'll give you a reason to fuck with the lights on.
Ardından sayısız akşam yemeğinden sonra ortaya çıkmayan hamile bir eski sevgili ve kimsenin bize ateş etmediğini varsayarsak tabii bir de hiç yalanını yakalamadığımı düşünürsek bütün bunları bir şekilde başarabilirsen o zaman belki, ama sadece belki diyorum sana ışıklar açıkken seks yapabilme imkânı veririm.
Now, I don't have anything nice to say to anyone, but I have to tell you, I just love you.
Kimseye söyleyecek güzel bir sözüm yok ama şunu söylemem gerekiyor, sizi çok seviyorum.
You know I don't like you working in that prison, but I don't say anything.
O hapishanede çalışmanı istemiyorum, ancak yine de sesimi çıkarmıyorum.
A little tip : when you're using reverse psychology, don't say you're using it.
Küçük bir tavsiye : ters psikoloji kullandığın zaman, bunu kullandığını söyleme.
Why don't you and I just do a drive-by, we'll run in and say hi to everybody, and then say we have to be somewhere else?
Neden sen ve ben arabaya atlayıp oraya gidip, herkese merhaba diyip ve sonra başka bir şey yapacağımızı söylemiyoruz?
Don't you walk away before you meet my kids.
Sakın çocuklarımla tanışmadan önce sıvışayım deme.
Yeah, you're a drunk, and you are confused. So don't ever, ever say anything like that again.
Evet, bir ayyaşsın ve kafan karışık bu yüzden bir daha asla böyle şeyler söyleme.
I don't have anything to say to you. No.
Size söyleyecek bir şeyim yok.
You don't have to say anything, but please listen.
Hayır. Bir şey söylemeniz gerekmiyor ama lütfen dinleyin.
- You don't say my wife's name.
- Karımın adını anma.
Why don't you say it?
- Neden söylemiyorsun?
No, you asked me to go up there and say that I know what happened, but I don't.
Hayır, Sen oraya çıkıp bilmediğim halde olan biteni herşeyiyle bildiğimi söylememi istedin.
you don't say much 22
you don't say anything 30
you don't say that 17
you don't want to talk to me 24
you don't 4631
you don't understand me 29
you don't understand 2732
you don't have to worry 197
you don't have to 1176
you don't know me 657
you don't say anything 30
you don't say that 17
you don't want to talk to me 24
you don't 4631
you don't understand me 29
you don't understand 2732
you don't have to worry 197
you don't have to 1176
you don't know me 657
you don't remember me 206
you don't know nothing 35
you don't believe me 569
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't trust me 261
you don't know what love is 17
you don't have to be sorry 41
you don't want to 180
you don't like it 361
you don't know nothing 35
you don't believe me 569
you don't know anything 267
you don't mean that 235
you don't trust me 261
you don't know what love is 17
you don't have to be sorry 41
you don't want to 180
you don't like it 361