You don't want to die translate Turkish
582 parallel translation
If you don't want to die.
Soğuktan donup ölmek istemezsin, değil mi?
So you don't want to die?
Ölmek istemiyorsun demek?
I don't want you to die!
Senin de ölmeni istemiyorum.!
Believe me, my dear fellow, I don't want you to die.
İnan bana sevgili dostum, ölmeni istemiyorum.
Go and ask him for some if you don't want Maria Candelaria to die.
Maria Candelaria'nın ölmesini istemiyorsan gidip biraz iste. Hadi git.
At first it looks that way, but little by little, if you don't want to die, you have to get it down.
Yenir, yenir. Başlarda hep iğrenç gelir ama sonra yemek zorunda kalırsın, açlıktan ölmek istemiyorsan tabi.
I don't want to die. I want to live with you.
Ben ölmek istemiyorum, birlikte yaşayalım istiyorum.
You want to die, now that you're Miss Mermaid? Don't say that, even as a joke!
Seni "Miss Denizkızı" seçtikleri gecede mi?
I don't want you to die
Ölmeni istemiyorum.
I don't want to die and leave you, but I I get so tired of it and I feel I'm going to die.
Ölüp senden ayrılmak istemiyorum, ama ama çok yoruldum ve öleceğimi hissediyorum.
You see, Phillips, you don't want to die.
Görüyorsun ya, Phillips, ölmek istemiyorsun.
I mean, you wouldn't want anyone to think this guy who's gonna die is someone you don't particularly like.
Demek istiyorum ki, birinin ölecek bir kişinin özellikle hoşlanmadığın biri olduğunu düşünmesini istemezsin.
- You don't want him to die, do you?
- Ölmesini istemiyorsun, değil mi?
I'll bet you recruits don't want to die either.
Bahse varım, siz alt devreler de ölmek istemiyorsunuz.
I don't want you to die, any more than I want our own soldiers to die.
Ölmenizi istemiyorum. Kendi askerlerimin ölmesini istemediğim kadar.
- I don't want you to die.
- Senin ölmeni istemiyorum.
Stick with me if you don't want to die.
Ölmek istemiyorsanız benimle gelin.
I don't want you to die.
Ölmeni istemiyorum.
I don't want my brother to die because of you.
Senin yüzünden kardeşimin ölmesini istemiyorum.
You want to die, don't you?
- Ölmek istiyorsun, değil mi?
But you don't want to die of thirst either.
Tabiki öncelikle susuzluktan ölmek istemiyorsanız.
I don't want you to die now.
Şimdilik ölmeni istemiyorum.
Get down here fast, redskin, if you... don't want this squaw to die.
Bu kadının ölmesini istemiyorsan, buraya gel seni kırmızı derili pislik
But I don't want you to die.
Fakat ölmeni istemiyorum.
- You don't want to die, do you?
- Ölmek istemiyorsun, değil mi?
You don't want to die now, do you?
Şimdi ölmek istemiyorsun, değil mi?
Now, you don't want him to die, do you?
Ölmesini istemezsin, değil mi?
Well, when I get dead drunk, fall in a muddy street, I expect you to come get me, cos I don't want to die muddy drunk.
Körkütük sarhoş olup, çamurlu bir sokağa düştüğümde,... gelip, beni almanı istiyorum çünkü körkütük sarhoş ölmek istemiyorum.
You may laugh at me. But, honestly... I don't want to die.
Bana gülebilirsiniz ama dürüst olmam gerekirse ölmeyi hiç istemiyorum.
But you don't want to die?
Sen ölmek mi istiyorsun?
I don't want you to die on an empty stomach.
Ben aç karnına ölmek istemiyorım.
You may want to die, but I don't.
Ölmek isteyebilirsin, ama ben istemem.
If you don't want to die, kill your money.
Ölmek istemiyorsanız, paranızı öldürün.
I don't want you to die.
Senin ölmeni istemem.
They don't even want to help you die.
Sizi öldürmeme yardım etmek bile istemiyorlar.
I don't want you to die here.
Burada seni öldürmek istemem
If you don't want to die.
Ölmek istemiyorsan,
You don't want to die, do you?
Ölmek istiyor musun peki?
I don't want you to die
Ölmeni istemiyorum
Sorry, but I don't want you to die in this jungle.
Üzgünüm, ama bu ormanda ölmeni istemiyorum.
I don't want you to die but it is cruel to make me responsible for your living.
Ölmeni istemiyorum ama yaşıyor olmanın sorumluluğunu bana yüklemen çok gaddarca.
I mean, you know, here's an 82-year-old man who's very emotional... and you know, and if you go in one moment, and you see the person's dying... and you don't want them to die, and then a doctor comes out five minutes later... and tells you they're in wonderful shape... I mean, you know, you can go crazy. - Yeah.
82 yaşında ve çok duygusal bir insandır yani biraz önce içeriye girmişsin ve ölmesini istemediğin birisinin ölmek üzere olduğunu görmüşsün, beş dakika sonra içeriden bir doktor çıkıyor ve hastanın çok iyi durumda olduğunu söylüyor, bu insanı delirtebilir.
I don't want to see any more of you boys die.
Başka çocuğun öldüğünü görmek istemiyorum.
I don't want to let you die... because I want to teach you
ölmene izin veremem... çünkü sana öğretmem gerek!
You don't want to die, do you?
Ölmek istemiyorsun, değil mi?
I don't want you to die here... because if you die here, that'll mean I have to do all of that paperwork.
Burada ölmeni istemiyorum, çünkü kağıt işleri bana kalır.
- I don't want you to die.
- Ölmeni istemiyorum.
I don't want to die, I don't want you to die either.
Ne ölmek istiyorum ne de senin ölmeni istiyorum
Don't you want to see the Colosseum before you die?
Ölmeden önce Colosseum'u görmek istemez misin?
I... I don't want you to die!
Ben, ben senin ölmeni istemiyorum!
Don't you want to die like dogs?
Köpekler gibi gebermek istemiyor musunuz?