You got something for me translate Turkish
283 parallel translation
You got something for me, too?
Senin de bana bir hediyen var mı?
- You got something for me?
- Benim için birşeylerin var mı?
- Bruno, you got something for me?
- Bruno, bana bir şey getirdin mi?
You got something for me?
- Benim için bir şey mi var?
Babsie, have you got something for me?
Babsie, benim için birşeyin var mı?
You got something for me?
Benim için bir şey getirdin mi?
Hey, Sal. You got something for me?
Hey Sal, benim için bir şeylerin var mı?
- You got something for me?
- Benim için bir şeylerin var galiba?
You got something for me?
Benim için bir şeyin var mı?
You got something for me?
Bana vereceğin bir şey var mıydı?
I hear you got something for me. A little present.
Benim için birşeyin varmış, küçük bir hediye.
You got something for me?
Yeni haberler var mı?
You got something for me?
Bana bir şey mi anlatacaksın?
- You got something for me?
- Benim için bir şey var mı?
I think you got something for me.
Sanırım benim için bir şeyin var.
Well, I'll tell you, Bill, we already got a president, but any time you want to run for mayor or sheriff or something like that, you just let me know.
Şunu diyeyim Bill, zaten bir başkanımız var.. ama belediye başkanlığı ya da şerifliğe adaylığını koymak istersen... haberim olsun.
And then you told me off for being fragile... but I still said, he's got something up his sleeve he wants to sell.
Sonra bana fazla çıtkırıldım olduğumu söyledin... ama ben hala koltuğunun altında satmak istediğin bir şey olduğunu düşündüm.
You got to do something for me.
Benim için bir şey yapmalısın.
Suppose you got sore at me some morning for something?
Bir sabah bana bir şeyden dolayı kızdığını düşün.
Now then, you've got to do something for me in return.
Şimdi de karşılığında sizin benim için bir şey yapmanız gerekiyor.
If you got something taped, let me in on it, maybe I can make it easier for you.
Bir şey varsa söyle belki sana yardım ederim.
If you want to get up you've got to do something for me.
Ayağa kalkmak istiyorsan benim için bir şey yapmalısın.
I've got something I want you to do for me.
Benim için yapmanı istediğim bir şey var.
And you, sir, you got something here for me?
Ya siz bayım?
Here, you got something nice for me?
Benim için iyi bir şeyler var mı?
Call me tomorrow, I've got something extra for you.
Yarın beni ara, ekstra çekim yaparsın.
- You've got something for me.
- Ver bakalım şu emaneti.
Now, sir, I know that you've got a plane waiting for you, but if you could indulge me, I'd like to show you something.
Efendim, sizin için bekleyen bir uçağınız olduğunu biliyorum... Fakat, eğer bana izin verirseniz, Size bir şey göstermek istiyorum.
She tells me, "you want something, you got to ask for it."
- Buna dayanamayacağım. ... istediğin bir şey varsa sormalısın.
When you've got something for me, make an X at the junction of Juárez and Peralta.
Bana bir şey vereceğin zaman ayın ilk pazartesi günü Juárez ve Peralta kavşağındaki direğin bir metre yukarısına bir çarpı işareti koy.
You came through for me, and it all work out, and now, I got something for you.
- Beni desteklediniz, ve işe yaradı. Şimdi... - Ben sizin için bir şey aldım.
You know, this is really hard for me to say, but I got to tell you something, man.
Biliyorsun, bunu söylemesi benim için gerçekten zor. Ancak sana birşeyler söylemeliyim.
Marty, I've got something important I want you to keep for me.
Marty, benim için saklaman gereken çok önemli bir şey var.
If you'll excuse me for just one minute, I wanna finish something I started before you got here.
Bir saniye izin verirsen, sen gelmeden başladığım bir şeyi bitirmek istiyorum.
He asked me to tell you he's got something for you on a guy named Terez.
Evet. Sizin için elinde Terez adında bir adamla ilgili bilgi varmış.
You got something special for me tonight, huh?
Bu gece bana özel bir şey hazırladın, değil mi?
- I gather you've got something for me.
- Bana bir sorun var sanırım.
Then I've got to ask you to do something for me.
Benim için yapmanı istediğim bir şey var aklımda.
I've been seeing someone, and we got something going, I don't know what, but it just really wouldn't be right for me to go away with you.
Birisiyle görüşüyordum ve bir şeyler yaşadık. Ve ne olduğunu bilmiyorum ama, şu anda seninle çıkmak benim için pek doğru olmayabilir.
Now, there must be something I can do for you... some dream that you got. Let me sweeten the pot.
Olayı biraz neşelendireyim.
I've got nothing against shilling for Detroit, Frank, but you gotta give me something worth selling.
Detroit'in para kazanmasına karşı değilim ama... bana satmaya değer bir şeyler vermelisiniz.
You got something better for me?
Benim için daha iyi bir işin mi var?
- I think we got something for you. - Ah. Excuse me.
Sanırım burada sizin ilginizi çekecek bir şey var.
I got something else I want you to do for me.
Benim için bir şey yapmanı istiyorum.
What have you got for me? Anything, something?
- Bana neler buldun, iyi bir şeyler var mı?
- You've got something for me?
- Bir hediye.
You've still got straw for brains but something tells me...
Hâlâ beynin saman dolu ama bir şeyler bana diyor ki...
I got something I want you to do for me.
Benim için yapmanı istediğim bir şey var.
You got something good for me this morning?
Bu sabah bana bir sey verecek misin?
You got something here for me, have you?
Burada benim için bir seyin var, degil mi?
- You got something for me? - What you got?
Göster bakalım.