You got to tell me translate Turkish
1,211 parallel translation
Whatever you got to tell me can wait.
Daha sonra konuşuruz.
If I ask and you are, you got to tell me.
Polissen ve soruyorsam, cevaplamak zorundasın.
You got to tell me how.
Nasıl? Bana nasıl olduğunu söylemelisin.
But you got to tell me.
Ama bana söylemelisin.
I can say anything, but you got to tell me.
Bir cevap ver, her şekilde cevap verebilirim.
I, uh... I know what it looks like to me, but, uh..... I couldn't tell you how it got there.
Ben ne olduğunu tahmin edebiliyorum,... ama oraya nasıl girdiğini bilemem.
Can you tell me what it is? It's got to be corrosion.
Bunun ne olduğunu söyleyebilir misin?
Can you tell me what it is? It's got to be corrosion.
Aşınma olmalı
Think you got something to tell me, Sergeant.
Bana anlatacak birşeylerin olduğunu düşündüm çavuş.
Are you sure you don't want to tell me how you got those scars?
Bu izlerin nasıl olduğunu anlatmak istemediğine emin misin?
You've got to tell me what's going on.
Bana neler olduğunu söylemelisin.
Robbie, I know that look. Something is really wrong... and you have got to tell me what it is.
Robbie bu bakışı bilirim, kötü bir şeyler oluyor ve neler olduğunu bana söylemek zorundasın.
Cinque, I need you to tell me how you got here.
Cinque... bana buraya nasıl geldiğini anlatmalısın.
But I got to tell you, gentlemen, none of this impresses me.
Ama şunu söylemeliyim baylar, bunlar beni etkilemiyor.
You tell Joey that he should come and talk to me... if he thinks I got no right.
Joey'e söyle buna hakkım olmadığını düşünüyorsa gelip benimle konuşsun.
As long as I got you on the phone, let me be the first one to tell you... The soup yesterday tasted like a shirt!
- Bu arada telefondaki sen olduğuna göre ilk söyleyen ben olmak isterim dünkü çorbanın tadı rezaletti.
- Hang in there, O'Neil. - You got something to tell me?
- Bana söylemek istediğin bir şey var mı?
Now that you got'em watching my ass, I'm gonna be in a titty bar waiting on Louis... to call me and tell me everything's cool.
Beni izleyeceklerini söylediğin için bir striptizci barında Louis'i bekliyor olacağım.
How many times I got to tell you? Call me Dad.
Sana daha ne kadar söylemem gerekiyor.
Alright. Now tell me how and when you got from Nice to Sils Maria?
Peki ne zaman ve nasıl Nice'den Sils Maria'ya geldiniz?
I need to tell the people something, or you've got to give me a good reason not to.
Bu şehirdeki insanlara bir şey söylemem gerek ya da söylememem için bana bir gerekçe göstermeniz.
I've got to tell you, that... this whole quantum duplicate, two Defiants thing has me feeling a little strange.
Benim söylemem lazım... Bütün bu kuantum yinelenmesi, iki Defiant gibi şeyler Bana biraz garip hissettiriyor
To tell you the truth, uh... shooting Harry... got me a little rattled.
Doğruyu söylemem gerekirse... Harry'yi vurmak... beni biraz sinir etti.
You never got to tell me why you gave it to me or what it means.
Bana neden verdiğini ve ne anlama geldiğini söylemek zorunda değilsin.
Now, you got thirty seconds to tell me where she is.
Şimdi, bana onun nerede olduğunu söylemen için otuz saniyen var.
To show how much love I've got for you, if anything were to... if anything happens to me, you could take my boat. I'll tell you what.
Bak ne diyeceğim.
Don't tell me it's because you haven't got around to it yet.
Sakın bana bunun için zaman ayıramadığını söyleme.
OB-GYN. You got something to tell me, say it.
Bir taksi çağırana kadar bana bir şey söylemeye vaktin var.
You can't come out of nowhere and tell me the bottom's dropped out of my life and I've got a week to brace for the impact.
Ama hiç beklemediğim bir anda birden altımın delindiğini söylüyorsun... ve toparlamam için bir haftam kaldığını söylüyorsun.
OB-GYN. You got something to tell me, say it.
Bir taksi çağırana kadar... bana birşey söylemeye vaktin var.
Look, you tell him he's got 24 hours to call me, or I go to print with what I've got.
Ona beni araması için 24 saati olduğunu söyleyin yoksa elimdekileri baskıya vereceğim.
I got to do what you tell me.
Söylediklerini yapmam gerek.
I got to tell you this really does put me in a better mood.
Söylemeliyim bu gerçekten moralimi düzeltti.
Let me tell you, after Beecher's dead, you and me, we got a score to settle.
Ama Beecher öldükten sonra, sen ve ben, durumu eşitleyeceğiz.
You've got a heartbeat to tell me what you're doing in here.
Burada ne yaptığını bana anlatmak için bir kalp atışın var.
You tell me you got something to go on and I'll go... but I'm not gonna walk into another Copper Creek, and neither should you.
bana bir şey söyle devam edeyim. Ama bir daha öyle bir hataya düşmem, sen de düşmemelisin.
You got anything to tell her, deal with me.
Ona söyleyecek bir şeyin yok, benimle uğraş.
I don't know how to tell you this, but while I was in bed... with one of the johns you sent me, he got very excited, and he... got a heart attack, and he dropped dead.
Bunu nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum ama bana gönderdiğin tiplerden biriyle yataktayken o çok heyecanlandı ve adam kalp krizi geçirdi ve öldü.
You've got a lot to tell me.
Bana anlatacakların var.
Come on, you've got to tell me, shoot.
Hadi, bana anlatman gerek. Söyle.
But you've got to tell me what you're looking at here.
Ama burada ne aradığını bana söylemek zorundasın.
All you got to do is tell me about this koi.
Tek yapmanız gereken bana söylemeniz.
Veronica surprised me at the office and took me out to dinner. She's so amazing. Well, we got something to tell you about Veronica, Chef!
- Veronica bir süpriz yaptı ve ofisime geldi, birlikte yemeğe gittik Çok şaşırtıcı bir kadın.
What? What you've been dying to tell me ever since you got here.
Buradan gitmeden önce söylemek için öldüğün şeyi.
Are you trying to tell me that he got inside your head?
Senin zihnine girmeyi başarmış mı?
Well, if you're going to tell me that he, uh, stopped by the side of the road to raise the dead, which I hope you're not, I've got two things to say to you.
Eğer adamın yolun kenarında durup ölü dirilttiğini söyleyeceksen ki umarım söylemezsin, sana söyleyecek iki sözüm var.
Tell me you've got more than SAT scores to show that this Tony Reed didn't commit this crime. Maybe.
Suçu onun işlemediğine dair başka kanıtın var mı?
Before you go bouncing'all over again and make me forget... What I want to tell ya is I got you a present.
Şimdi, üzerime yürüyüp bana unutturmadan önce sana bir şey söyleyeceğim.
You just got to make me tell you.
Bunu sana söylememi sağla olur mu?
Um, you tell Don, um, tell him, thanks — thanks for thinking of me, but I've got to decline his offer, no offense, but —
Don'a teklifi için teşekkür ettiğimi ama teklifini geri çevirmek zorunda olduğumu söyle.
And let me tell you this, if we catch any of you... talking to those motherfuckers, we got security... we got surveillance cameras everywhere, you can get out of here.
Şunu sakın unutmayın. Birinizi bile o p... çlerle konuşurken görmeyeyim! Güvenliğimiz var.