You got to trust me translate Turkish
274 parallel translation
Joe, you got to trust me.
Joe, bana güvenmelisin.
You got to trust me.
Bana güvenmek zorundasın.
"You got to trust me." That's my name.
"Bana güvenmek zorundasın" adım bu işte.
Guys, you got to trust me.
Çocuklar bana güvenmeniz lazım.
You got to trust me, man.
Bana güvenmelisin dostum.
Listen, if you want to live, you got to trust me.
Dinle, yaşamak istiyorsan bana güvenmen gerek.
You got to trust me.
Bana güvenmelisin.
You got to trust me on this one, Francis... or, uh, should I say...
Bu defa bana güvenmelisin Francis. Yoksa sana..
You got to trust me, all right!
Bana güvenmek zorundasın!
It's not that I'm easy or anything. It's just you got to trust me on this.
Kolay elde edilen biri olduğum için değil, ama bu doğru.
You got to trust me on this one, Jim, okay?
Bana güvenmelisin, Jim, tamam mı?
Until then you've got to trust me, that's all.
O zamana kadar bana güvenmelisiniz.
You've got to trust me, Mr. Spade.
Bana güvenmelisiniz Bay Spade.
You've got to trust me.
Bana güvenmek zorundasın.
- You've got to trust me.
- Bana güvenmelisin.
Look, you've got to trust me.
Bak, bana güvenmelisin.
- Alec, look, you've got to trust me.
- Alec, bak, bana güvenmek zorundasın.
Ben, you've got to believe me and trust me.
Ben... Bana inanmalı ve güvenmelisin.
But you've got to trust me.
Ama bana güvenmelisin.
You don't trust me, do you? But you've got to.
Bana güvenmiyorsunuz, ama buna mecbursunuz.
It's something I've got to do. And you do trust me, don't you?
Yapmam gereken bir şey var ve bana güveniyorsun, değil mi?
Alright, you've got to trust in me and Luo Xin
Peki dövüşeceğim, istediğin düello olacak
You've got to trust me.
Bana itimat etmelisin.
You've just got to trust me.
Bana güvenmelisin.
I know you got no reason to believe me, but you have to trust me, OK?
Bana inanmak için sebebin olmadığını biliyorum ama bana güvenmelisin, tamam mı?
Please, you've got to trust me.
Lütfen izin ver. Bana güvenmelisin.
You've got to trust me.
Bana güvenmelisin.
You got no reason to believe me, but you have to trust me.
Havayolunu kurtarabilirim. Bana inanmak için sebebin olmadığını biliyorum ama bana güvenmelisin, tamam mı?
Captain, I realize you don't know me and you've got no reason to trust me.
Kaptan, beni tanımadığının ve güvenmek için bir sebebin olmadığının farkındayım.
This is going to sound a little crazy from your perspective, but you've got to trust me.
Sizin perspektifinizden, bu biraz garip gelebilir, ama bana inanmak zorundasınız.
You've got to trust me when I say that I only called the police...
Sadece polisi aradım dediğimde bana güvenmelisin.
You've got to trust me. I have to do this.
Bana güvenmen gerek. Bunu yapmak zorundayım.
I know you got no reason to trust me, but... You let me walk, I'll see what I can do for Elise.
Bana güvenmek için bir sebebin olmadığını biliyorum ama izin verirsen yardım ederim.
But you've got to trust me.
Ama bana güvenmek zorundasın.
- You've got to trust me.
- Bana güvenmek zorundasın.
- You've got to trust me, man.
- Bana güvenmelisin dostum.
You've got to stop trying to shield me from things and learn to trust that I won't break, or melt or die.
Beni herşeyden korumaya çalışmayı bırakmalısın... ve kırılmayacağıma ya da erimeyeceğime ya da ölmeyeceğime güvenmeyi öğrenmelisin.
You have got to trust me.
Bana güvenmek zorundasın.
You've got to trust me, Jeffrey.
Bana güvenmen gerek, Jeffrey.
You got no reason to trust me and I know you don't want to hear any more promises so I'm just gonna tell you the truth.
Bana güvenmek için bir nedenin yok ve artık daha fazla vaat dinlemek istemediğini biliyorum. Bu yüzden gerçeği söyleyeceğim.
Look, I know you have no reason to trust me right now, but I just got a little note from the Engineer.
Biliyorum, bana güvenmiyorsun... fakat mühendisten bir mesaj aldım.
I admit it sounds strange... but you've got to trust me.
Kulağa garip geldiğini kabul ediyorum ama bana güvenmek zorundasınız.
You've got to trust me, Mary, at least a little bit.
Bana güvenmelisin Mary, hiç değilse birazcık.
You've got to trust me.
Bana güvenmen gerek.
- You've got to trust me!
- Bana güvenmelisin.
Rachel, you've got to trust me!
Rachel, bana güvenmelisin!
You've got to trust me, Scully.
Bana güvenmelisin Scully.
You've got to trust me.
Lütfen bana güven.
I know you got no reason to trust me, but I'm asking you to.
Bana güvenmek için sebebin olmadığını biliyorum, ama senden istediğim bu.
You've got to trust me too, Chloe.
Sen de bana güvenmelisin, Chloe.
So if you know why I see the things I do, if you can tell me something, then I'm willing to trust you, and I'll listen to whatever it is you got to say.
Yani gördüğüm şeyleri neden gördüğümü biliyorsan, bana bir şey söyleyebilirsen, o zaman sana güvenmeye hazırım ve artık ne söylersen dinleyeceğim.