You have to stop him translate Turkish
189 parallel translation
You have to stop him!
Onu durdurmak zorundasın!
But you have to stop him!
Fakat onu durdurmalısınız!
You have to stop him.
Onu durdurmalısınız.
- You have to stop him.
- Onu durdurmalısınız.
You have to stop him.
Onu durdurmak zorundasın.
You have to stop him.
O'nu durdurmak zorundasın.
You have to stop him.
Onu durdurmalısın.
You have to stop him.
Onu durdurman gerekir.
- You have to stop him.
- Onu durdurmak zorunda.
You have to stop him.
Onu durdurmak zorundasınız.
- Have you tried to stop him?
- Durdurmaya çalıştınız mı?
You'll have to stop him yourself.
Onu siz susturun.
A man threatens your life and you have... the means to stop him, what do you do?
Bir adam senin hayatını tehdit eder ve sen de onu durdurmak zorunda isen, ne yapardın?
Even if I have to choke it out of you. - Stop him! Or you'll all be shot.
Durdurun şunu, yoksa hepinizi kurşuna dizdiririm!
You tell him to stop missing school or I'll have you.
- Ya ona okulu asmayı bırakmasını söylersin ya da karışmam.
You have to stop wanting him at some point.
Belki de artık onu arzulamaktan vazgeçmelisin.
I have no doubt that you saw him, but what really happened is when you saw him, you were so scared shitless that you crashed your precious ten speed into the stop sign, bumped your head on the curb and probably scared him half to death in the process!
Onu gördüğünden şüphem yok, ama onu gördüğünde gerçekten ne oldu, o kadar korktun ki kıymetli 10 viteslini dur işaretine çarpıp, başınıda kaldırıma çarptın ve olasılıkla onu çok korkuttun!
You might be right, but we have been planning for this for a long time. I doubt you'll be able to stop us. Find him!
Haklı olabilirsin Bay Mot ; fakat bunu uzun zamandır planlıyorduk ve bizi gerçekten durdurabileceğinden, hatta yavaşlatabileceğinden bile şüpheliyim.
You have to make him stop.
Ona engel olmak zorundasın.
When the Constellation arrives I'll tell them that I couldn't stop you from leaving. That I would have had to kill the boy to keep him here.
Constellation geldiği zaman onlara, genci burada tutmak için onu öldürmekten başka yol kalmadığını ve bu yüzden gitmenize engel olamadığımı söyleyeceğim.
No, I'm not going to tell him to shut up, and these basketball wars between you and your father have got to stop.
Ona susmasını söylemeyeceğim. Babanla aranızdaki bu basketbol savaşı sona ermeli.
Hey, you guys, since we don't know how to vanquish the ghost, we have to try to stop him from killing his next victim.
Hey, hayaleti nasıl yok edeceğimizi bilmediğimize göre, diğer kurbanı öldürmesine engel olmaya çalışabiliriz.
And there was nothing that you could have done to stop him, Prue.
Ve onu durdurmak için yapabileceğin hiç bir şey yoktu, Prue.
You're gonna have to make good on your threat... get a court order and compel him to stop his pussyfooting.
O zaman tehdidinizi gerçekleştirmek zorundasınız. Mahkeme emri çıkarıp, onu konuşmaya zorlayın.
That man you were going to marry- - if you could have just taken a hypospray to make yourself stop loving him so that it didn't hurt so much when you were away from him, would you have done that?
Şu evleneceğiniz adam- - onu sevmeyi kesebileceğiniz bir ilaç alabildiniz ve bu sayede ondan ayrıyken hiç acı çekmediniz, yaptığınız şey tam olarak bu mu?
Still, you have to find a way to stop him before things get worse.
Yine de, işler daha da kötüleşmeden önce onu durdurmanın bir yolunu bulmalısınız.
Well, now I'm asking you to turn the other way while I do what I have to to stop him.
Ben onu durdurmak için gerekeni yaparken, gözünü başka bir yöne çevirmeni istiyorum.
Dad, you have to stop making trouble for him
Baba, ona sorun olmayı bırak.
If he'd tried to kill you, I wouldn't have been there to stop him.
Eğer seni öldürmeye çalışsaydı, onu durdurmak için orada olmayacaktım.
You don't think Gregory could have been topped to stop him broadcasting something?
Acaba Gregory'i anlatacağı şeyleri susturmak için öldürmüş olabilirler mi?
I have to find him and there's nothing you can do to stop me.
Onu bulmalıyım ve beni durdurmak için yapabileceğin bir şey yok.
I have to see him, you can't stop me...
Onu görmeliyim, beni durduramazsın...
He figures why bust his hump if he doesn't have to pay tuition, so... You gotta stop him.
Harç ödemeyecekse çalışmaya ne gerek varmış?
The fact is, the moment Sauvage gets that crown on his head, he'll be able to do whatever he likes with the country that I love, and that is why you and I have got to stop him.
Gerçek şu ki, Sauvage tacı taktığı anda.... sevdiğim ülkeye istediği herşeyi yapabilecek ve... bu yüzden sen ve ben onu durdurmalıyız.
"I am Death and I have come to take you with your husband", stop whatever you're doing and let him do what he has to do.
"Ben ölümüm ve... "... kocanla seni almaya geldim " Sonra her şeyi bırakıyorsun ve kendini tamamen ona teslim ediyorsun.
You don't have to stop his gestures, or he'll think they make no sense, while they make sense to him.
Jestlerini kesmek zorunda değilsin, yoksa anlamı olmadığını düşünecek.. .. ama onun için anlamı var.
... I'm gonna want to see him again, and you have to stop me.
Görmek isteyeceğim. Bana engel olmalısın.
You have got to stop talking about him.
Giysilerini hiç çıkarmamalıymış.
If Avon contracted him to get at you... the Brother wouldn't have stop coming until you two were bumped.
Eğer Avon seni indirmesi için onu çağırmışsa brother asla peşini bırakmazdı.
You have failed to stop him
Onu durdurmayı başaramadın.
You know sometimes when I'm in the area, I just stop here and I watch him, trying to picture how different my life might have been.
Bazen bu civarlarda olduğumda... burada durup öylece onu seyreder... hayatımın ne kadar farklı olabileceğini gözümde canlandırmaya çalışırım.
He`s killing himself... and you have to help me stop him.
Kendini yok ediyor ve onu durdurmama yardım etmelisin.
Even though your father wasn't good to you and your mother didn't have the nerve to stop him.
Baban sana karşı iyi değildi....... ben de onu durdurabilecek kadar cesur değildim.
If you don't stop him, we'll have to.
Onu bitmiyor ise, biz gerekecek.
You have to help me stop him.
Onu durdurmama yardım etmelisin.
I don't care if you have to go into the donica with him. If they have to stop the film because of this, it's gonna fall on you boys'heads. Look at him.
Tuvalete bile birlikte gitseniz, umurumda değil
Would you have the courage to try to stop him?
Onu durdurma cesaretini gösterir miydiniz?
You sure you have the firepower to stop him?
Onları durduracak cephaneye sahip olduğundan emin misin?
I'll have to ask you to stop seeing him if you want to avoid problems with your job.
İşinizden problem istiyorsanız onunla görüşmemenizi rica etmek zorundayım.
And Trask, you have to find Magneto and stop him by any means necessary.
Ayrıca Trask, ne yaparsan yap, Magneto'yu bul ve durdur.
Miss Reynolds, you have to stop protecting him.
Bayan Reynolds. Oğlunuzu korumayı bırakmalısınız.