You just made that up translate Turkish
165 parallel translation
You just made that up, didn't you, dear?
Uyduruyorsun, değil mi tatlım?
You just made that up, didn't you, dear?
Bunu şimdi uydurdun, öyle değil mi canım?
Bart, there's no such thing as first bedsies. You just made that up.
Bart, yatağı senin seçmen için hiçbir sebep yok.
I don't believe you just made that up.
Bunu uydurduğuna inanmamı bekleyemezsin.
- You just made that up.
- Şimdi sen uydurdun, değil mi?
You just made that up.
Şimdi uydurdun.
- You just made that up.
- Onu şimdi uydurdun.
You just made that up.
Şimdi uydurdun bunu.
- OK, you just made that up.
- Tamam, bunları uyduruyorsun.
- You just made that up.
- Kafandan uydurma.
- You just made that up?
- Şimdi mi uydurdun bunu?
- Please tell me you just made that up.
- Lütfen bunları uydurduğunu söyle.
Right, but do you think you just made that up? Because that's already a thing.
Anladım ama bunun yeni bir şey mi olduğunu sanıyorsun?
- You just made that up.
- Şimdi uydurdun.
- You just made that up?
- Uydurdun yani?
You just made that up.
Bunu şimdi uydurdun.
You just made that up to test me, didn't you?
Bunu beni sınamak için kafadan uydurdunuz değil mi?
- You just made that up.
- Bunu şimdi uydurdun.
You just made that up.
Yangına körükle giden sensin.
You just made that up.
- Bunu şimdi uydurdun.
The smell of it got all mixed up with the flowers and the powder the ladies wore, and it made a wonderful, new perfume that made you feel good just to smell it.
Kokusu, çiçeklerle kadınların pudra kokularına karışmıştı ve ortaya bir kere kokmakla kendini iyi hissedeceğin harikulade bir parfüm çıkmıştı.
That you just made up!
Sadece sana söyleneni yap!
You mean you made up your mind just like that?
Yani aklınız buna yattı mı?
Every night, just like you'd want me to, I've put out the cat, made myself a rum toddy, and before I went to bed, said a little prayer thanking God that I was independent, that no one else's life was mixed up with mine.
Her gece, tam senin istediğin gibi, kediyi dışarı salarım, bir bardak rom alırım, ve yatmadan, bağımsızlığım için şükrederim.
Just like that. Life is made up of different moments. And sometimes you have to laugh just like that, just as with sneezing.
Gülüyorum, çünkü bak hayat değişik anlardan oluşur ve bazen de gülme anı gelir.
I just thought it was time that you and I kissed and made up.
Düşünüyordum da, şu an seninle öpüşüp barışmamızın tam zamanı bence.
- I made that up just for you.
- Bunun senin için şimdi uydurdum.
I believe that I made myself sick... after my son got sick... because I was just... You get so eaten up with guilt, really.
Sanırım oğlum hastalandıktan sonra... ben kendi kendimi hasta ettim... çünkü suçluluk duygusuyla... doluydum, gerçekten.
I just came by to tell you... that me and Strozzi made it up this morning.
Yalnızca bu sabah Strozzi'yle... barıştığımızı söylemeye gelmiştim aslında.
It's just my opinion. I mean, I just think it would be interesting to write about what's really right here instead of all that made-up stuff- - you know, with the large heads.
O uydurmaca şeyler, koca kafalar falan yerine cidden gözünün önünde olan şeylerle ilgili yazsan ilginç olur diyorum.
You just made all that up?
Bunları uydurdun mu?
What, did you think I just made that part up?
Ne, benim uydurduğumu mu sanıyorsun?
I just made that last part up for laughs, you guys.
Son kısmı gırgır olsun diye uydurdum.
You just made up that cute little nose thing?
O burun olayını uydurdun mu yani?
You think that Sherry could have sent the first letter... and made the whole thing up just to fuck with you?
İlk mektubu da sana Sherry'nin göndermiş olabileceğini mi düşünüyorsun? Ve sadece seninle dalga geçmek için bütün her şeyi uydurduğunu mu?
Is there any truth to the rumor that there is no Earth... it doesn't exist and you just made it up?
Dünya'nın var olmadığı ve sizin bunu uydurduğunuz dedikodusunda gerçeklik payı var mı?
Reese just made the classic mistake of expressing an interest in something that Mom said. All right, Reese, since you're so full of good ideas, why don't you be in charge of cleaning up the garbage from now on.
Reese, klasik olarak annemin söylediği bir şeye yorumda bulunma hatası yaptı.
Ok, you made it up here without passing out or vomiting, now just calmly and eleguantly explain that you can't open the door right now, and he'll be on his way.
Pekala. BayıImadan ve kusmadan buraya kadar gelebildin. Şimdi sâkin ve kibar bir şekilde kapıyı neden açamadığını anlat.
- You just made that name up.
- Bunu şimdi uydurdun!
It's a puzzle measuring just 3 inches by 3 inches on each side made up of multiple colours that you twist and turn and try to get to a solid colour on each side.
Bu her bir kenarı 3 inç uzunluğunda yüzeyleri farklı renklerden yapılmış, çevirip döndürerek her bir yüzeyin tek bir renk olmasını sağlamanız gereken bir bulmacadır.
You just made all that up?
Tüm hepsini uydurdun değil mi?
They were putting up posters of your boy Dollar - ones that made him look a lot stupider than just hitting on blackjack, you know what I mean?
Ölenler Dolların afişlerini asıyorlardı. Afişler uyduruk bir cinsel içerikle onu komik... duruma düşürmeye yönelikti. Ne dediğimi anladın mı?
Just--You made all that shit up?
Onu sen mi uydurdun?
But you watch time when you run and time is just numbers that people made up.
Ama koşarken zaman tutmak. Zaman, insanların uydurduğu sayılardan ibaret birşey.
You just want to tell him that we kissed and made up and now we're good?
Ona öpüşüp barıştığımızı ve şimdi iyi olduğumuzu mu söyleyeceksin sadece?
I just made that up in mid-pee. If it worked on you, it's definitely going to work On the blonde chick at the end of the bar.
Eger senin üzerinde ise yaradiysa... barin sonundaki sarisin piliçte de ise yarayacaktir.
I just wanted to tell you that all that junk that I said about my stepfather, I made it all up.
Üvey babamla ilgili söylediğim tüm o saçmalıkları uydurdum.
Just tell her that you made all that up, all right?
Ona anlattıklarını uydurduğunu söyle, tamam mı?
You just made all that up.
Her şeyi öylece uyduruverdin.
You just made all that up, didn't you?
Hepsini uydurdun, değil mi?
Get out of my office now, or I'll pick up that phone and I'll call your wife, and I'll tell her you just made a pass at me.
Derhal odamdan çık. Yoksa şimdi telefonla karını ararım ve bana kur yaptığını söylerim.