You just say the word translate Turkish
289 parallel translation
You just say the word.
Söyleyin yeter.
You know, you just say the word and I'll have her wash up and come down.
Sen söyle yeter onu yıkatıp getirtirim.
Ma'am, you just say the word, and I'll fly you up to the moon.
Han'fendi, isteyin yeter, sizi aya bile uçururum.
You just say the word and we'll change the plea.
Söylemen yeter, savunmayı değiştiririz, hepsi o.
I've got a checkbook on that desk. You just say the word...
Çek defterim masamın üzerinde duruyor.
You just say the word and we're with you.
Söylemen yeter, hemen hallederiz.
So you just say the word, sir, and we'll do what we should have done in the first place.
Bu yüzden siz söyler söylemez efendim yapıIması gereken her şeyi yapacağız.
We are a team, Frasier ; you just say the word and I'll stay...
Ne de olsa bir ekibiz. Tek bir kelimenle burada kalırım.
- You just say the word and I'm there. - Mushu...
Söylemen yeter, hemen giderim.
You just say the word and I'll retake their ship, and slaughter the lot of them.
Sen sadece söyle ve ben onların gemisini alıp hepsini katledeyim.
You need anything, you just say the word.
Birşeye ihtiyacın olursa, söyle yeter. Tamam mı?
Yeah, wait. Did you just say the word "boinked"?
Evet, dur. "Atladım" mı dedin?
You want me to hook you up with him, you just say the word.
Seni onunla beraber bağlama mı istiyorsun, sadece kelimeyi söyle.
If there's anything we can do for you, you just say the word.
Senin için yapabileceğimiz bir şey varsa, söyle.
Flowers, champagne, or whatever else you need. Just say the word, and I'll get it for you.
- Çiçek, şampanya, her şeyi hazırladım.
If there's anything I can do to help you, just say the word.
Yardımım dokunacak bir şey varsa söylemen yeter.
If you want the sword... the pistol... or strangulation, just say the word.
- İsterseniz kılıçla veya tabancayla... veya boğularak... Söylemeniz kâfi.
Every time the liquor was passed, you just couldn't manage to say the word "no".
İçelim sözünün geçtiği her defasında sen, "hayır" demesini beceremiyordun.
Just say the word, and all the guys are behind you.
Tek bir sözün yeter. Tüm çocuklar arkandayız.
Of course, if you get tired of feeding me and housing me free, just say the word and I walk out that door a free man.
Elbette, eğer beni burada yatırıp beslemekten bıktıysan, sadece o kelimeyi söyle ben de şu kapıdan özgür bir adam olarak çıkıp gideyim.
No, Toby, you don't repeat the word, you just say what the word suggests to you.
Şimdi, üçüncü sözcük. - Çalmak. - Ev.
If you ever should need me, just say the word and I'm at your command.
Olur da bana ihtiyacın olursa,.. ... bir sözünle emrine amade olurum.
Well, as I say, you'd just be talking And out'll pudenda the wrong word And ashtray's your uncle.
- Evet dediğim gibi, konuşurken çıkar ferç yanlış kelime ve küllüğünün amcası.
The word I get is that maybe the best thing for everybody to do unless you have a tent or some place specific to go to just carve yourself out a piece of territory say goodnight to your neighbor...
Söylemek istediğim, belki herkesten yapmasını istediğim, sığındığın bir çadır ya da başka birşeyin içinde olsan da, şahsiyet çemberinin dışına çıkıp, komşuna iyi geceler de.
You just had to say the word! I'd have arranged it!
Niçin bana söylemedin?
We both know all you have to do is just say the word.
İkimizde bunun senin ağzından çıkacak tek söze bağlı olduğunu biliyoruz.
Now, if there's anything you need, anything at all, just say the word.
Herhangi bir şeye ihtiyacınız olursa, söyleyin yeter.
If I'm overstepping my position, you just have to say one word, and I shall resign my post as President of the Duma.
Haddimi aşıyorsam, tek bir sözünüz Duma Başkanlığı görevimden istifa etmeme yeter.
You ever want a transfer to something easier... ... or you need anything... ... just say the word.
Daha kolay bir işe transfer olmak istersen veya bir ihtiyacın olursa söyle, yeter.
Well, all right, would you please just go upstairs and tell the man not to say the word "Cochise" around his dog.
O halde lütfen yukarı çıkın ve ona köpeğinin yanında "Cochise" kelimesini kullanmamasını söyleyin.
If you're having a problem with him or you need any help... just say the word.
Onunla bir problemin yada yardıma ihtiyacın varsa... Sadece söylemen yeterli.
Just say the word if you can't take it - and I'll try to get some replacements.
Eğer başa çıkamayacaksanız, söylemeniz yeter. Ben yerinize başkalarını bulmaya çalışırım.
Just say the word, and I can get you transferred to Florida.
Sadece söyle, seni Florida'ya tayin ettirebilirim.
Just say the word and you're a prince again.
Söylemen yeter, yeniden prens olursun.
If I never told you before, it's because... I just wasn't the sort of girl that could say the word... "sexual" without blushing.
Eğer daha önce hiç söylemediysem nedeni, "seksüel" kelimesini utanmadan söyleyecek türde bir kız olmadığım içindir.
Charlie, if you don't sing now, you're gonna end up, not only shelving biscuits in some convenience store in the Oregon'burbs, but probably the last word you'll ever hear yourself say just before you croak, gonna be,
Charlie şimdi itiraf etmezsen ömrünün sonuna kadar Oregon'un bir kasabasındaki bir bakkal dükkanında raflara bisküvi paketi dizersin. Ölmeden önce de şu cümleyi söylersin...
So she just left the office didn't say a word to you about anything?
Ofisini terk etti ve sana başka bir konu hakkında tek kelime etmedi mi?
You didn't just say the word "years", did you?
"Yıllar" kelimesini söylemediniz, değil mi?
All you have to do is just... say... say the word, say it.
Tek yapman gereken sadece... söylemek... o sözcüğü söylemek, söyle.
If you want me out of here, just say the word and I'm gone.
Buradan gitmemi istiyorsanız söyleyin yeter. Hemen kaybolurum.
If there's ever anything I can do for you, just say the word.
Yardım edebileceğim bir şey olursa, söyleyin yeter.
The next time someone has something nice to say about you maybe you should just take them at their word and feel good about yourself.
Gelecek sefere, birisi senin hakkında güzel bir şeyler söylediğinde, sadece sözlerinin içeriğini alıp kendini iyi hissetmen gerekir.
If you want out, just say the word.
Bitirmek istiyorsan söylemen yeterli.
You get in trouble, just say the word "happiness."
Başın belaya girerse, sadece "mutluluk" de.
Anytime you want to head back, just say the word.
Geri dönmek istersen söyle.
You want me to prosecute Kelton, just say the word.
Kelton'ı kovuşturmamı istiyorsan, söyle yeter.
Did you just say the F-word?
- Eric! Sen kötü bir şey mi dedin?
In that case, we'll just have to take your word for it when you say that the money you stole
Bu durumda, çaldığınız parayla,
Could you say just one sentence without using the word "fuck"?
"Bok" demeden cümle kuramaz mısın sen?
Any time you wanna give up just say the word.
Pes etmek istediğinde, söyle yeter.
Well, if you need me to do it for you, just say the word.
Senin için çekmemi istersen söylemen yeter.