You know that as well as i do translate Turkish
279 parallel translation
You know that as well as I do.
Benim kadar siz de biliyorsunuz.
There could only be one reason why your room should be searched, and you know that as well as i do.
Biraz açık konuşalım, Bay Leyden, lütfen. Odanızın araştırılmasının bir tek sebebi olabilir.
Nothing's been going on, you know that as well as I do!
Olan bir şey yok. Bunu sende benim kadar iyi biliyorsun.
You know that as well as I do.
Sen de bunu iyi biliyorsun.
You know that as well as I do.
Benim kadar bunu siz de biliyorsunuz.
You know that as well as I do.
Bunu benim kadar iyi biliyorsun.
You know that as well as I do.
Bunu benim kadar sen de biliyorsun.
They'll find us and kill us, you know that as well as I do.
Bizi bulup öldürecekler, bunu sen de biliyorsun.
- You know that as well as I do.
- Bunu benim kadar iyi biliyorsun.
You know that as well as I do.
Bunu sen de benim kadar biliyorsun.
You know that as well as I do.
Sen de biliyorsun bunu.
You know that as well as I do.
# Bunu sen de benim kadar iyi biliyorsun.
You know that as well as I do.
Biliyorsun ancak elimden bu kadarı geliyor.
I know that as well as you do.
Bunu ikimiz de biliyoruz.
You know as well as I do that you are committing a criminal offence.
En az benim kadar sen de şu an suç işlediğini biliyorsun
You know as well as I do... that the monster died in the sulphur pit under Frankenstein's tower... and that Ygor, his familiar... was riddled with bullets from the gun of Baron Frankenstein himself.
Siz de biliyorsunuz ki... o canavar Frankenstein'ın kalesinde kükürt çukurunda öldü... ve dostu Ygor... Baron Frankenstein onu kendi eliyle delik deşik etmişti.
You know as well as I do that you can't hold a man for more than forty-eight hours
Benim kadar sen de biliyorsun ki, bir adamı 48 saatten fazla tutamazsınız.
You know as well as I do I don't have that kind of money.
O kadar param olmadığını sen de benim kadar biliyorsun.
You know as well as I do that in no case will a fence...
Çünkü siz de benim kadar iyi biliyorsunuz ki, hiçbir aracı, hiçbir durumda...
You know just as well as I do that Will Isham... can't bear to have anything stand in his way.
Sen de çok iyi biliyorsun ki, Will Isham... yolunun üzerinde bir engel görmek istemez.
But you know as well as I do that a single girl, a girl alone in the world... has got to keep a firm hold on her emotions...
Ama ikimiz de biliyoruz ki, yalnız yaşayan bir kız duygularına hakim olmalıdır, yoksa kaybolur gider.
I know that virtue to be in you, Brutus, as well as I do know your outward favor.
İçindeki bu yiğitliği görüyorum Brutus, yüzünün çizgilerini gördüğüm kadar.
You know, Cary, as well as I do that situations like this... bring out the hateful side of human nature.
Sen de benim kadar biliyorsun, Cary. Bu gibi durumlar insan doğasının nefret yönünü ortaya çıkarır.
You know as well as I do that anti-aircraft will knock down any planes lower than 5,000.
1000 feet. Sen de biliyorsun ki bir uçaksavar 5,000 feetten alçaktaki her uçağı vurabilir.
You know as well as I do that Mr. Roberts is a man who keeps his word.
Sizde benim gibi, Bay Roberts'ın sözlerini tutan... biri olduğunu biliyorsunuz.
I suppose you know as well as I do, Mr. Robeson, that when a doctor is called to treat a gunshot wound, he's obliged to notify the police.
Benim kadar sen de biliyorsun ki, Bay Robeson, bir mermi yarasını tedavi etmek için bir doktor çağırıldığında, polise bildirmek zorunda.
Look, you know as well as I do, it's motive, motive that counts.
Bak, benim kadar sen de biliyorsun, sebep, önemli olan sebeptir.
You know as well as I do that they ain't gonna face me.
Sen de benim kadar biliyorsun ki Benimle yüz yüze gelmeyecekler.
As well as I know that you do not enjoy enduring it.
Yine biliyorum ki, sen buna katlanamazsın.
But you know as well as I do... that men who have not been fully conditioned... to the tropical climate simply cannot fight.
Ama elimden gelenin en iyisini yapacağımı bilirsiniz bu adamlar eksik donanımla tropik iklimde savaşamazlar.
Mr Van Ryn, you know as well as I do that neither of us is free to give our lives to such things.
- Bay Van Ryn hiçbirimiz hayatlarımızı böyle şeylere vermekte serbest olmadığımızı biliyorsun.
You know as well as I do that the decision of the Executive Committee is irrevocable.
Sen de benim kadar biliyorsun, İcra Komitesinin kararı değiştirilemez.
What do you mean? You know as well as I do that you're the first citizen of Yonkers. Your wife would have to be a somebody.
İkimiz de biliyoruz ki, sen Yonkers'ın ilk yurttaşısın, ve senin karın da ona göre biri olmalı.
And you know as well as I do that Colorado's not going to share the gold with anybody.
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki... Colorado altınları kimseyle paylaşmaya yanaşmayacak.
You know as well as I do that anti-Semitism and Anglophobia are never hard to stir up in France.
Siz de benim kadar biliyorsunuz ki anti-Semitizmi ve İngiliz düşmanlığını Fransa'da başlatmak hiç de zor değil.
I know as well as you do that my plan is a gamble.
Sizin kadar ben de planımın bir kumar olduğunu biliyorum.
You know as well as I do their brain system is not developed in either the vocal or abstract-thinking area. Yes, sir, but they do have the power of speech, and it is for you gentlemen to assess how far that power can be exercised intelligently.
Evet, efendim ; fakat bunlar konuşma yeteneğine sahipler ve bu yeteneklerinin ne kadar zekice kullanıldığını ölçmek siz beylere düşüyor.
You know the answer to that just as well as I do.
Sen de benim gibi cevabı biliyorsun.
All right, you'll get your pills, only you know as well as I do that they're only half-measures.
Tamam, ilaçlarını vereceğim, benim kadar iyi biliyorsun ki onlar sadece geçici önlem.
You know as well as I do, the chances are 100 to 1 that everybody in that building is dead!
Benim bildiği siz de biliyorsunuz. İnsanların burada geçme şansı ancak yüzde bir.
Now, Billy, you know as well as I do that Dravot's no god.
Dravot'ın tanrı olmadığını benim kadar sen de biliyorsun.
I couldn't very well stop you from finding out and now that you do know, I would very much appreciate your telling as few people as possible.
Sizi keşfetmekten yeterince alıkoyamazdım ve şimdi bunu bildiğinize göre, olabildiğince az kişiye söylemeniz beni minnettar kılacaktır.
You know as well as I do that there are orders that no Russian prisoners are to be taken
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki hiçbir Rus'un esir alınmayacağı konusunda açık emirler var.
You know as well as I do that no court would deny me the right to see him.
Hiçbir mahkemenin, onu görme hakkımı alamayacağını sen de biliyorsun.
You know as well as I do that in Moscow there're five single women for every forty-year-old bachelor.
Siz de en az benim kadar Moskova'da 40 yaşındaki her bekar erkeğe beş bekar kadın düştüğünü biliyorsunuz.
You know as well as I do that bitch has no rights.
Sen de benim kadar iyi biliyorsun ki o sürtüğün hiçbir hakkı yok.
You know as well as I do that a direct impact take out the main shaft and Boyle and Starr too.
Direk bir darbe, Boyle ve Starr'da dahil her şeyi yok edecektir.
You know as well I do that it's my job to deal with informants.
Biliyorsunuz ki bu benim işim ben muhbirlerle çalışırım.
Well, as a matter of fact, I do, but how did you know that?
İşin aslı, biliyorum, ama bunu sen nereden biliyorsun?
You know as well as I do that you're in no condition to play.
Sen de benim kadar biliyorsun ki, oynayacak durumda değilsin.
Look, you know as well as I do, you got film freaks who'd go down on you for a bootleg print of that.
Senin bir korsan baskı için emrine amade film ucubelerinin olduğunu benim gibi sen de biliyorsun.