You make me so happy translate Turkish
91 parallel translation
You make me so happy, Your Majesty.
- Beni çok mesut ettiniz, Majesteleri.
Oh, Cotton, you make me so happy... you and the eggman.
Oh, Cotton, Beni çok mutlu ettin... sen ve yumurtacı.
You make me so happy.
Beni o kadar mutlu ediyorsun ki...
You make me so happy!
Beni çok mutlu ediyorsun.
You make me so happy. Watch those two.
Beni ne kadar, mutlu ediyorsunuz.
You make me so happy.
Beni çok mutlu ediyorsun.
You make me so happy.
Beni o kadar mutlu ediyorsun ki.
It rhymes You make me so happy lm a poet now
Beni o kadar mutlu ediyorsun ki, artık şair oldum.
- You make me so happy
- Beni çok mutlu ediyorsun.
You make me so happy, you know?
Beni çok mutlu ediyorsun.
I can spend my whole life, scared and alone... rowing around with some priest... or I could tell you how much I love you... that you make me so happy... and if it takes our whole married life to make it up to you...
Ya tüm hayatımı, korkmuş ve tek başıma rahiplerle kavga ederek geçireceğim yada seni ne kadar çok sevdiğimi ve bunun beni ne kadar mutlu ettiğini söyleyeceğim. Kendimi affettirmem tüm evliliğimiz boyunca sürse bile...
You make me so happy.
Beni çok mutlu ettin.
I can spend my whole life, scared and alone... rowing around with some priest... or I could tell you how much I love you... that you make me so happy... and if it takes our whole married life to make it up to you...
Ya tüm hayatımı, korkmuş ve tek başıma,... rahiplerle kavga ederek geçirebilirim... yada seni ne kadar çok sevdiğimi... ve bunun beni ne kadar mutlu ettiğini söyleyebilirim... and if it takes our whole married life to make it up to you...
It's just that... you just... you make me so happy.
Bu sadece... sen sadece... sen beni çok mutlu ettin.
Because you make me so happy.
Çünkü sen beni çok mutlu ediyorsun.
Lindsey...... you make me so happy.
Lindsey... Beni gayet mutlu ediyorsun.
Everyday you make me so happy.
Beni her gün o kadar mutlu ediyorsunki.
Dear Lisa, you make me so happy really, really, really happy. Sorry, they told me I needed 144 letters What was my point again?
Sevgili Lisa beni çok mutlu ediyorsun gerçekten, gerçekten, gerçekten mutlu... pardon, bana 144 harfe ihtiyacım olduğunu söyledi meselem neydi ki...
You don't know me, but you make me so happy.
Beni tanımıyorsun. Ama beni çok mutlu ettin.
You make me so happy, Gitti.
Beni çok mutlu ediyorsun.
You make me so happy I never had any of you.
Sizlerden bir tane yapmadığım için çok seviniyorum.
You make me so happy
Beni çok mutlu ediyorsun.
Oh, my goodness, you make me so happy.
Beni oldukça mutlu ediyorsun.
Here I have been laboring under the delusion that you and I were so in sympathy, so one that you'd know what would make me happy.
Yekdiğerimizin ne hissettiğini bilecek kadar uyumlu ve bir olduğumuz yanılgısı içindeymişim. Beni neyin mutlu edeceğini bilirsin sanmıştım.
You can depend on me. That would make me so happy
Bana güvenebilirsen, beni çok mutlu edersin.
Oh, Gengobe, you just make me so happy...
Gengobe... beni o kadar memnun ettin ki...
You make me feel so happy.
Beni öyle mutlu ediyorsun ki.
Did you have to make me so happy?
Beni bu kadar mutlu etmek zorunda mıydın?
And he looked at me... real funny, sort of sad like... and he said, "So this is all it takes to make you happy."
Ve yüzüme garip bir bakış attı. Bir çeşit hüzünlü bir bakış. Ve "Yani bütün bunlar seni mutlu etmek için mi?" dedi.
♪ You make me feel so happy
# Beni mutlu ediyorsun # Çok güzel, Lucy.
You said, "Miles, you make me feel so happy."
"Miles, beni çok mutlu ediyorsun" demiştin.
You could not make me happy, and I am the last woman who could make you so.
Siz beni mutlu edemezsiniz. Ayrıca bu dünyada sizi mutlu edebilecek en son kadının ben olduğundan eminim.
Don't you know, that it takes so little, to make me happy?
Benim ufacık şeylerle mutlu olabileceğimi bilmiyor musun?
In my head, I asked you why you'd left me... when I loved you so much... and I had tried so hard to make you happy.
Kafamda sana, ben seni bu kadar çok severken, ve seni mutlu etmek için bu kadar uğraşırken, neden beni terk ettiğini sordum.
You guys make me so happy!
Beni çok mutlu ediyorsunuz çocuklar.
Sack, I've always liked you so I put up with your stories about scallops and otters and it's all good because you seemed to make her happy and that's what matters to me most.
Sack, seni her zaman sevmişimdir bu yüzden hikâyelerine katlandım et ve su samuru hikâyelerin ve herşey iyi görünüyordu çünkü kızımı mutlu ediyor görünüyordun ve benim için en önemlisi de buydu.
Sack, I've always liked you... so I put up with your stories about scallops and otters, and it's all good because you seemed to make her happy and that's what matters to me most.
Sack, seni her zaman sevmişimdir bu yüzden hikâyelerine katlandım et ve su samuru hikâyelerin ve herşey iyi görünüyordu çünkü kızımı mutlu ediyor görünüyordun ve benim için en önemlisi de buydu.
Seeing you up there on the stage, so happy... used to make me happy.
Seni sahnede o kadar mutluyken görmek beni de mutlu ederdi.
So, then I said to my doctor... can you just give me something strong, really strong, that will just make me happy, is that too much to ask?
Sonra doktoruma dedim ki daha güçlü bir şeyler veremez misin? Beni mutlu etsin, çok mu şey istiyorum?
Please, it would make me so happy if you'd took it.
Lütfen, alırsan beni çok mutlu edersin.
It makes me wonder that if you love me the same way and being together make us so happy, then what the hell are we waiting for?
Sen de beni aynı şekilde seviyorsan ve beraber olunca mutlu oluyorsak o zaman ne bekliyoruz?
You couldn't make me happy, so you won't let me be happy with someone else, is that it?
Sen beni mutlu edemedin diye başkasıyla da mutlu olmayayım mı?
- I'm so happy. I could make you happy, too, if only you'd give me a chance.
Bana da bir şans verseydin, ben de seni mutlu ederdim.
I am gonna have so much fun that I'm gonna track you down, call you, and make you sing Happy Birthday to me.
O kadar eğleneceğim ki sana telefon edip kendim için Mutlu Yıllar Sana şarkısını söylettireceğim.
So, if you just tell me the make and the model number, I'm happy...
Eğer bana markasını ve model numarasını söylerseniz bunu yapmaktan mutluluk duyacağım.
So you went out and ordered one for me to make me happy.
Siyah orkideleri gördün ve beni mutlu etmek için Hemen gidip bir tane sipariş ettin..
And you... you so often make me happy.
Ve sen..... bana çok sık mutluluk veriyorsun.
So if you need me to make that a regular thing, I'd be more than happy to.
Eğer bunu düzenli olarak yapmamı istersen seve seve yaparım.
What would really make me so happy is to hear from you a great, big, giant, fat : "Thank you, Ali."
Beni gerçekten memnun edecek şey senden duyacağım şöyle kocaman, içten bir "Teşekkür ederim, Ali" olacak.
So what you're saying is, you do want to make me and my father happy.
babamı ve beni mutlu edeceksin yani.
To be so super nice that I would just handle this the way you wanted me to, - to make you happy.
Süper iyi davrandın ki ben de seni mutlu etmek için, senin istediğin gibi davranayım.