You mean you don't know translate Turkish
3,464 parallel translation
Dash it, Sylvia, I don't know what you mean. I've been waiting ages.
Lanet olsun, Sylvia, ne demek istediğini bilmiyorum.
People talk, you don't even know how mean people are.
İnsanlar konuşur. Ne kadar fena olabileceklerini bilemezsiniz bile.
Well, I mean, I don't know about you, I'm not gonna let them walk away with $ 5,000 of our money.
Seni bilmem ama ben 5.000 dolarımızı onların yanına kâr bırakacak değilim.
And then humans, you know, even if they love you or... I mean, if they try, you know, they don't get it.
Ve insanlar, seni seviyor olsalar da yani, sevmeye çalışıyor olsalar da onlar da anlamıyor.
I wish you'd stop saying terms that I don't know what they mean... bobtailing?
Anlamlarını bilmediğim terimleri... kullanmaktan vazgeçsen artık... kısa kuyrukluymuş?
I know you don't mean to, but sometimes you give off a vibe like you don't want to be here.
Öyle demek istemediğini biliyorum ama bazen senden burada olmak istemiyor gibi bir elektrik alıyorum.
I mean, I, you know, Internet date so I don't have to sleep with people I work with.
Yani bilirsin çalıştığım insanlarla yatmamak için internetten buluşma ayarlıyorum.
I mean, I'm looking at you right now, and it's like I don't even know who you are anymore.
Şuan karşındayım ama artık kim olduğunu anlayamıyorum.
you're gonna screw up. Just keep going, but don't let Blake the performer fade, you know what I mean? Yeah.
Kafa yormaya devam et, ama bu derece batırma işleri.
I'm sorry, I don't know what you mean.
Affedersiniz, neden bahsettiğinizi bilmiyorum.
And you know, I mean, I don't-I don't like knowing, and sometimes, you know, it-it drives me crazy.
Ayrıca, biliyor olmak hoşuma gitmiyor. - Hatta bazen beni deli ediyor.
Penny, I know you mean well, offering the skills of the hill folk, but, um, here in town, we don't churn our own butter, we don't make dresses out of gunny sacks, and, uh, we sure as shootin don't get our hair cut by bottle-blonde...
Penny, köylü yeteneklerini teklif ederken iyi niyetli olduğunu biliyorum ama biz şehirde kendi tereyağımızı çalkalamaz çuval bezinden elbise yapmaz ve kesinlikle saçlarımızı sarışın bir kıza...
I mean, I don't know what's in there, but on the off chance it might have made you think of him, in case it put a smile on your face...
İçinde ne var bilmiyorum ama sana onu hatırlatacak yüzünde küçük bir tebessüm oluşmasını sağlayacak bir şey olabilir.
I mean, I don't know if I could build a crib that wouldn't fall apart as soon as you put a kid in it, but... a friendly ear or, uh, some babysitting so you can make an A.A. meeting or...
Yani beşik kurabilir miyim bilmiyorum. Kursam da sen bebeği koyunca ayakta kalır mı bilmiyorum. Ama bir arkadaş olarak, bazen bakıcı olarak yanında olurum.
What do you mean you don't know?
Nasıl bilmiyorsun?
What do you mean, you don't know?
- Ne demek bilmiyorum?
Hey, George, I don't know if you can hear me, but... I didn't mean for this to happen.
Merhaba George, beni duyabiliyor musun bilmiyorum ama bunların olmasını istememiştim.
You know, Rusty, I could come back tomorrow, if... I mean, if you don't mind having another dinner.
Rusty, aslında yarın tekrar gelebilirim yani ikinci bir yemeğin senin için sakıncası yoksa?
What do you mean you don't know?
Ne demek bilmiyorum?
I don't know what you mean.
- Seni anlamadım vallahi.
What do you mean you don't know how?
Ne demek bilmiyorsun?
I don't know. You know, I mean, what's the point?
Yani ne anlamı var ki?
I mean, it's like when I see guys at the bar that don't drink, you just know they got a pocket full of roofies.
Yani şey gibi, barda içmeyen erkekler görürsün, ve bilirsin ki cepleri tecavüz hapıyla doludur.
I mean, I don't feel gay. But then how do you know?
Gay gibi hissetmiyorum.
I mean I don't know what you know or how you know it...
Ne bildiğini ya da nasıl bildiğini bilmiyorum...
I mean, I don't really know what you're talking about.
Neden bahsettiğini gerçekten anlamadım.
I don't know what you mean.
- Anlamıyorum.
Oh, uh, I don't know what this will mean to you, but I found a mixture of calcium carbonate titanium oxide and pigment fillers in the nail beds.
Bu sizin için ne ifade eder, bilmiyorum, ama tırnak yataklarında kalsiyum karbonat, titanyum oksit ve boya maddeleri karışımından buldum.
- What do you mean, you don't know?
- Ne demek istiyorsun, bilmiyorum ne demek?
I mean I don't even know if you still check this number.
Bu numaraya bakıp bakmadığını dahi bilmiyorum.
You don't know how much you mean to me.
Benim için çok şey ifade ediyorsunuz!
I don't... I don't know what you mean.
Ne demek istediğini bilmiyorum.
I still don't know why I'm being mean to you.
Hala neden sana kötü davrandığımı bilmiyorum.
I mean, I don't know who you think I am, but don't talk to me like I am a disappointing child.
Kim olduğumu sanıyorsun bilmiyorum ama benimle bekleneni verememiş bir çocuk gibi konuşma.
I don't know what you mean.
Ne demek istediğini anlamıyorum.
So obviously you don't know what I mean.
Belliki ne demek istediğimi anlamadılar.
I mean, you want to know why people don't like the police?
İnsanlar neden polisten hoşlanmıyor bilmek ister misin?
I mean, you're like a Russian me- - although I don't know if I would be so cool about letting Joe go out with the guys tonight.
Benim Rus halim gibi. Bu akşam Joe'nun erkeklerle dışarı çıkması konusunda bu kadar rahat olabilir miydim bilmiyorum.
Huh. No. I mean, I just don't know that you're the right fit.
Demek istediğim, bilemiyorum ben sadece uygun olduğunu düşünmüyorum.
I don't know, Frank, why don't you sex it up a little? What do you mean?
Bilemedim ki Frank, sen neden biraz seksileştirmiyorsun?
You know, I know recovery can be hard, and I know this isn't easy, and I don't mean to make you feel uncomfortable, but there's just some details of the case that I want to go over with you, okay?
İyileşmenin zor olduğunu ve bunun sizin için kolay olmadığını biliyorum. Sizi rahatsız etmek istemezdim ama sizinle konuşmak istediğim bazı detaylar var, tamam mı?
I don't--I don't know what you mean.
Ne demek istediğinizi anlamadım.
I don't want any trouble. You know what I mean?
Sorun istemiyorum, anlıyor musun?
Well, I mean, I don't know, you know.
Bilmiyorum işte.
I mean, I don't know if it's what you want.
- Yani, tabii istediğin buysa.
I must mean something to you alive, but I don't know what, and I don't care.
Canlı kalmam senin için bir şey ifade ediyor demektir ama ne olduğunu bilmiyorum ve ilgilenmiyorum.
I don't know what you mean?
Ne demek istediğini anlamadım?
I mean, these guys know you're not gonna report the robbery, because you don't want to take the hit on tax evasion.
Yani bu herifler, vergi kaçırdığın için suçu ihbar etmeyeceğini biliyordu.
I mean, are you sure you don't wanna just, you know... take a minute before you make, uh, any big changes?
- Yani, biraz ara versen daha iyi olmaz mı? Birden büyük bir değişiklik yapmasan?
I don't know what you mean.
Ne demek istediğinizi anlamadım.
I mean, you don't know anything for sure?
Yani, kesin olarak bilmiyorsun?