You owe it to yourself translate Turkish
105 parallel translation
We think you owe it to yourself to come back.
Kendin için dönmen gerektiğini düşünüyoruz.
Really, my dear, you owe it to yourself.
Gerçekten canım, bunu kendine borçlusun.
- You owe it to yourself and your wife.
- Kendine ve karına borçlusun.
You owe it to yourself.
Bunu kendine borçlusun.
You owe it to yourself to live a little, Harry.
Sen de biraz yaşamalısın, Harry.
You owe it to yourself...
Bunu kendine borçlusun...
# Just look around, You owe it to yourself to check it out #
# Etrafımınıza bakın o artık senin #
"lf you're in this much pain, you owe it to yourself to leave"?
"Bu kadar acı çekiyorsan, kendin için gitmen gerek."
"lf you're in this much pain, you owe it to yourself to leave"?
"Bu kadar acı çekiyorsan, kendin için gitmen gerek?"
You owe it to yourself.
Buna alışsan çok iyi olur.
And you owe it to yourself to hear what I have to say.
Ve söylemem gerekenleri duymayı, kendine de borçlusun.
Oh, well. Anyway, before you do, you owe it to yourself to do something that pleases you.
Neyse, bunu yapmadan önce seni, memnun edecek bir şeyi yapmak en doğal hakkım.
You owe it to yourself.
Beni bütünüyle tanıman şart.
You're angry, Mr. Ansell, and you owe it to yourself to feel that way.
Kızgınsınız, ve bu şekilde düşünebilmek için buna ihtiyacınız var.
I think you owe it to yourself.
Bence bunu kendine borçlusun.
- Because with talent comes responsibility, and you owe it to yourself not to let this talent go to waste.
Çünkü, yetenekle birlikte sorumluluk da gelir. Ve kendine bu yeteneğin boşa gitmemesini borçlusun.
You owe it to yourself, to your writing, to go to college.
Üniversiteye gitmeyi, kendine ve yazılarına borçlusun.
You owe it to yourself to hear him out.
Kendi iyiliğin için onu dinle.
You owe it to yourself and whoever she is.
Bunu kendine ve o kişiye borçlusun.
You owe it to yourself.
Bunu kendi kendine borçlusun.
YOU KNOW, YOU OWE IT TO YOURSELF TO GET OUT, HAVE SOME FUN.
Dışarı çıkıp biraz eğlenmeyi kendine borçlusun.
If you're attracted to someone there's a reason for it... and you owe it to yourself to find out what that reason is.
Eğer biriyle bir ilişkide isen bunun bir nedeni vardır... ve nedeni öğrendiğin için kendine minnettarsındır.
You owe it to yourself, as a modern bachelor to develop some sort of rudimentary cooking skills.
Modern bir bekâr olarak temel aşçılık yeteneklerini bir miktar geliştirmende fayda var.
You owe it to yourself to take a break... have a little bit of fun.
Bir mola vermeyi kendine borçlusun birazcık eğlenmeyi de.
Baby, you owe it to yourself.
- Bunu kendine borçlusun.
You owe it to yourself!
Bunu müziğine borçlusun!
The point is, you owe it to yourself to at least know whether or not she likes you.
Önemli olan, onun senden hoşlanıp hoşlanmadığını bilmeyi kendine borçlu olman.
Just look about, you owe it to yourself to check it out
Sadece bir bak, bunu kendine borçlusun
If you have any feelings for him at all, don't you owe it to yourself to stop, take a day, take a week, look into your heart?
Eğer ona karşı hala bir şeyler hissediyorsan, bunu kendine yapma Bir gün bekle, Bir hafta kalbinin sesini duyuyor musun?
You owe it to yourself to get out and enjoy life.
Şöyle dünyaya açılıp hayatın tadını çıkarmayı kendine borçlusun.
Well, you owe it to yourself to go and have some fun. Talk, laugh.
Bunu kendine borçlusun Gül, eğlen, güzel vakit geçir
I think that you owe it to yourself to at least try.
Bir daha denemeye mecbursun.
Then you owe it to yourself to tell her that.
- Hayır. Madem öyle, bunları ona söylemeyi kendine borçlusun.
Right? Now, you owe it to yourself if you're good at something to pursue it.
İyi olduğun bir şeyin peşinden gitmeyi kendine borçlusun.
And you owe it to yourself and to posterity to protect the genetic integrity of your sister's future offspring.
Bunu kendine borçlusun ve kardeşinin muhtemel çocuklarının genetiğini korumak tamamen senin işin.
Don't you think you owe it to yourself to see whether there's anything there?
Burada bir şey olup olmadığını bilmen gerektiğini düşünmüyor musun?
- Think long and hard. You owe it to me, even before yourself.
Ne olur öncelikle benim kararıma saygı göster.
You owe it to your friends at school to stand up for yourself.
Kendini savunman okuldaki arkadaşlarına borcundur senin.
You owe it to them, sir, to keep yourself pure in heart and body.
Kendinizi manen ve bedenen temiz tutmak, onlara karşı vazifenizdir.
You owe it to yourself... yourself.
Kendine.
if any of these episodes should happen again, you owe it to your family, your friends, yourself to come to me.
Bu olaylar yine olursa. ... ailen, arkadaşların ve kendin hatırına bana gelmelisin.
No, no, no. Fuck you. You don't owe it to yourself.
- Kendine hiçbir şey borçlu değilsin.
- You really owe it to yourself to see...
- Hayır. - Gerçekten görmelisin
if there's any chance this is real... you owe it to us and to yourself to find out.
Maxwell, eğer bu gerçekse... Biraz gerçek olma ihtimali varsa... Bunu öğrenmeye bize ve kendine borçlusun.
Every day, ese. You owe it to her to make something of yourself.
Ona borçlusun!
Then you owe it to your mate and your children to keep yourself alive for as long as possible, hmmm?
Çocukların ve eşin için yaşaman ve kendini koruyabildiğin kadar koruman gerekiyor değil mi?
I don't feel like I fit here in Tarzana. You owe it to yourself.
Bunu kendine borçlusun.
You see, once you commit yourself to something, however bizarre it may seem to other people, you kind of owe it to yourself to enjoy the experience.
Yani, bir kere bir şeye bağlanınca, diğer insanlara ne kadar garip gelirse gelsin, tadını çıkarmaya devam ediyorsun.
I mean, you might owe it to yourself and Colby. to try to understand why he did what he did before you actually close the book on him.
Yani ona ulaşmadan önce yaptığı şeyi neden yaptığını anlamaya çalışmak kendine ve Colby'ye borcun olabilir.
- You owe it to yourself to stop hating what you are and understand your fear. Who says I'm afraid?
Korktuğumu kim söylüyor?
And you owe it to them To be the very best version of yourself, man, The version where you fight for what you want,
İşte tam da bu yüzden onlara, kendinin en iyi halini,... istediğini almak için mücadele eden ve harika biri olmaktan korkmayan halini borçlusun, adamım.