You say that every time translate Turkish
144 parallel translation
Dad, you say that every time you see me.
Baba, her görüştüğümüzde bunu söylüyorsun.
- You say that every time.
- Bunu her seferinde söylersin.
Mam, you say that every time.
Anne, Bradford'a her gidişimizde bunu söylüyorsun.
You say that every time the Defiant goes into battle.
Ne zaman Âsi'yi savaşa soksak böyle diyorsun.
You say that every time. That's pretty lame, as far as your truth goes.
Gerçek göz önüne alınırsa bu kötü bir yalan değil mi?
You say that every time.
Hep böyle diyorsun.
You say that every time, "Next time."
Her zaman aynı şeyi söylüyorsun. "Gelecek sefer."
You say that every time, and I wake up... the next morning, my wallet is gone.
Sen bunu her söylediğinin sabahı kalktığımda cüzdanım gitmiş oluyor.
Oh, you say that every time.
Hep aynı şeyi söylüyorsun.
DOOR OPENS, CLOSES You know, you say that every time you sell one.
O zaman doğru olmalı.
You know, you say that every time you sell one. I do? Well, it must be true.
536 tane internet üzerinden ve neredeyse 200 tane de buradan sattık.
You say that every time
Her zaman böyle söylüyorsun.
You say that every time
Her zaman böyle söylüyorsun
The doctors say now that with time and the right treatment there is every chance I'll see again. See you again.
Doktorlar, zamanla ve doğru tedaviyle tekrar görme şansım olacağını söylüyor..
Every time you say that, something happens.
Bunu söylediğin her sefer bir şeyler oluyor.
So all I can say is to consider that every time you look up at that building you're in a position to point with pride and... - that you'll find it is to develop your reflexes.
Tek diyeceğim o binaya her baktığınızda elinizle gösterip gurur duyabilirsiniz reflekslerini geliştirmek için olduğunu anlayacaksın.
Every time I look at you, I say : we got all kinds of natural resources back home, we ain't got that.
Sizi her gördüğümde, Teksas'ta hemen hemen herşeyimiz var ama böyle bir şey yok diye düşünüyorum.
This is the last time That I'll be able to say anything to any of you without Colossus hearing and analyzing every
Bu, sizlere rahatça bir şeyler söylebildiğim son fırsat olacak.
So every time I tell you that, don't I? I say,
" Bunu hep söylemiyor muyum?
You mean you have to do that every time I say "Macbeth"?
Yani, her'Makbet'dediğimde bunu yapmak zorunda mısınız?
Willie, every time you say that, It loses a little more impact.
Willie, bunu her tekrar edişinde, biraz daha etkisini kaybediyor.
They have me to fix things and you to say, "What's that?" every time you see an airplane.
Beni bir şeyleri tamir ettirmek için,.. ... seni de her uçak görüşünde "Bu nedir?" diye sorman için.
The total amount of information is such that, if you were to eat a steak, if you eat a steak, every time you do it your teeth are mangling, are shredding the equivalent of a billion copies
Bilginin toplam miktarı şudur : Eğer biftek yiyorsanız, bunu her yaptığınızda dişleriniz onu ezer ve Brittanica Ansiklopedisinin bir milyar kopyasına eşdeğer sayıda parçaya ayırır.
It's no good, and you know what we say... Every time something strange happens- - it's good that Bart did that.
Bu iyi değil Ve biliyorsunuz... ne zaman tuhaf bir şey olsa iyi ki Bart bunu yaptı deriz
Why do you have to use that tone of voice every time you say the word "lawyer"?
"Avukat" derken neden her seferinde sesin sanki... bu çok kötü bir şeymiş gibi çıkıyor?
You always say that, the same thing every time. 'I'm through.
Hep aynı şeyleri söylüyorsun.
Every time you say that, every time you look at me like that, Michael, I wanna come right out of my skin.
Bunu her söylediğinde... bana her böyle baktığında Michael... bedenimden kurtulmak istiyorum.
Every time you say that... every time you look at me like that, Michael... I wanna come right out of my skin.
Bunu her söylediğinde... bana her böyle baktığında Michael... bedenimden kurtulmak istiyorum.
Boy, if I had a nickel for every time I've heard you say that.
Bunu söylediğini duyduğum her sefer bir dolar ayırsaydım...
That`s what you say every time you cut school programs and funds to job programs.
Okul ve iş programı fonlarını her kesisinizde... ... bunu söylüyorsunuz.
I wish I had a nickel for every time I heard you say that.
Ben de bu söylediğini her duyduğumda 5 sent almak isterdim.
Every time you're feeling self-conscious about your thin dick, say something nice to make your woman feel sexy. I mean, is that it?
Ne zaman ince pipinden dolayı kendini güvensiz hissetsen, kadınına onu seksi hissettirecek hoş birşeyler söyle.
And you say that it hangs every time you try and print?
Ve her çıktı almayı denediğinizde durduğunu mu söylüyorsunuz?
You might say that each and every one of us is a crew member here on Spaceship Earth. When would we say that? Any time.
Aslında her birimizin dünya mekiğinde birer tayfa olduğunu söyleyebiliriz.
How come every time some scary shit happens... that we need to stick together... you white people always say, "Let's split up"?
Siz beyazlar ne zaman ayrılalım dese, neden biz siyahlar bir arada kalıyoruz ve bütün belalar bizim başımıza geliyor?
I say that every time I look at you.
Sana her baktığımda bunu diyorum.
You have to say that every time?
Bunu her zaman söylemek zorunda kalıyor musun?
Do you remember that summer when we didn't see each other for a bit and you thought I'd fallen out with you cos every time you came round, my mother would say I wasn't playing out.
Birbirimizi hiç görmediğimiz o yazı hatırlıyor musun? Sana küstüğümü düşünmüştün, çünkü ne zaman gelsen annem sana dışarıda oynadığımı söylüyordu.
Because every time I'm ready to do the smart, sensible thing you go, and you say something that makes me....
Çünkü ne zaman akıllıca ve mantıklı olanı yapmaya hazır olsam öyle bir şey söylüyorsunuz ki...
- I laugh every time you say that.
Sosisli sandviç gibi.
Every time you say that, an angel gets their wings. It's a sweet ride, but as JD has made clear, I could never afford this car.
Harika sürüştü fakat JD biraz temizlik yaptı Bunu karşılayabilecek mali gücüm yok.
- Every time you say that, it's a month and a half of trouble for me.
Bunu her söylediğinde başıma bir aylık bela açıyorsun.
You know every time you say that they come back with a vengeance.
Eğer onlar bir intikamla geri gelmek söylemek her zaman biliyorum.
Eva, I need you to throw a bundle of the dynamite into that hillside every time I say. Comprende?
Eva, sana her söylediğimde bir lokum dinamiti tepeye doğru at.
Don't imply, every time you say that you are going to do something, you are implying I am not the one doing it.
Ne zaman bir şey yapacağını söylesen... o işi benim yapmadığımı ima ediyorsun.
Eva, I need you to throw a bomb of the dynamite in that side every time I say!
Eva, her söylediğimde o tarafa bir dinamit fırlatmanı istiyorum.
Every time we see them you say that.
Onlarla ne zaman görüşsek bunu söylüyorsun.
Give it up, nigga- - that's what I'm gonna say to you every time we meet.
Sökül, zenci- - Bundan sonra benden sadece bunu duyacaksın.
Are you going to say that every time I...?
Her kelimemden sora bunu mu..?
That's what you say every time you show up on my doorstep.
Her zaman kapımda görünüp bana söylediğin de buydu.
So that every time your stupid brothers pick on you, or call you a white geek, dipped in chocolate, or every time my old man tells me I'm not worth the shit on his shoe, at least we can both say we're not Billy Redford.
Senin o aptal ağabeyin üzerine her gelişinde, sana, çikolataya batırılmış beyaz ahmak dediğinde ya da babam bana, ayakkabısına bulaşan çamur kadar değerim olmadığını söylediğimde onlara, "Hiç olmazsa Billy Redford gibi değiliz." diyebilmek için.