English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You won't be alone

You won't be alone translate Turkish

228 parallel translation
- You won't be alone long.
- Yalnızlığın uzun sürmez.
You'll be all alone in the world when Mother leaves you... won't you, sweetheart?
Dünyada yapayalnız kalacaksın. Annen seni terk edecek. Üzgünüm, bir tanem.
You won't be alone.
Sen yalnız kalmazsın.
You won't be alone.
Yalnız olmayacaksınız.
Whatever the species might be, if you let it alone, it won't bother you.
Bu türler ne olursa olsun, onları rahatsız etmezsen, onlar da seni rahatsız etmez.
- You won't be upset at being alone?
- Yalnız bıraktığım için üzülmeyesin!
Mrs. Connolly should be here pretty soon, so you won't have to be alone long.
Bayan Connolly birazdan burada olacak, uzun süre yalnız kalmayacaksın.
I'll be waiting for you, Allison. And he won't be coming alone!
Allison senin için burdayım, Ve yalnız da beklemiyecek!
You won't be alone anymore.
Artık yalnız değilsin.
One more to die, and then you won't have to be alone.
Öldürülecek bir kişi kaldı, sonra yalnız kalmak zorunda değilsin.
You won't be alone any more because I'll be with you always.
Artık hiç yalnız kalmayacaksın. Ben yanında olacağım.
I'll soon be back. Then you won't be alone.
Kısa süre sonra dönmüş olurum.
Well, I'm sure you won't be alone.
Yalnız olmayacağına eminim.
You and Moira won't be alone.
Merak etme, uzun sürmez.
With us you won't be alone any more!
Bizimle birlikte olduğun için artık yalnız olmayacaksın!
You won't be free of that feeling of being alone until you look death right in the face.
Yüzün ölü birinin yüzüne dönmeden bu yalnızlık duygusundan kurtulamayacaksın.
I hear you but, without knowing what they look like knowing their names alone won't be much help.
Seni anlıyorum ama, neye benzediklerini bile bilmeden sadece isimlerini bilmenin bir yararı olacağını sanmıyorum.
incidentally, you won't be going out alone.
Öte yandan, tek başına çıkmayacaksın.
If the chairman of the board of your company... had been running your business... the way Washington has been running our business, you'd be asking a lot of questions, and you would find out what you already know... we have some problems that money alone won't solve.
Eğer şirketinizin yönetim kurulu başkanı şirketinizi Washington'un şirketlerimizi yönettiği gibi yönetiyorsa ona bir sürü soru sorar ve zaten bildiğiniz bir gerçeği öğrenirsiniz. Sadece para ile çözülmeyecek problemlerimiz var.
Eh? - At least you won't be alone if you crash.
Böylece hiç yalnız bırakmazlar seni.
I won't be leaving you alone much.
Seni fazla yalnız bırakmam.
You won't be alone.
Yalnız olmayacaksın.
You won't be able to avoid thinking of it once you're alone.
Yalnız kaldığında onu düşünmekten kaçamayacaksın.
You won't be alone
Yalnız olmayacaksınız
But you won't be all alone now.
Fakat, şimdi yalnız kalmazsınız.
You won't be alone, Kelly.
Yalnız olmayacaksın Kelly.
You won't be alone.
Yalnız kalmayacaksın.
But if they won't leave you alone... the way you handle it is you have to be the one who hits first, Pelle.
Eğer seni rahat bırakmazlarsa ilk vuruşu yapan sen ol Pelle.
Now, well, since you claim to be alone in the house, Mrs Popey, I'm sure you won't mind if we have a quick look around?
Madem evde yalnızsınız Bayan Popey etrafa hızlıca bir baksak rahatsız olmazsınız herhalde?
I hope you won't mind but... I need to be alone.
Umarım alınmazsın, ama... yalnız kalmak istiyorum.
You go back to jail and you won't be alone.
Hapse geri dönecek ve yalnız olmayacaksın.
But you won't be alone anymore.
Ama artık yalnız kalmayacaksın.
Well, honey, if it's any comfort at all no matter how bad it gets, at least you won't be alone.
İçini rahatlatır mı bilmem ama durum ne kadar kötü olursa olsun en azından yalnız değilsin.
You won't be alone tonight.
Senin için sorun değil.
You won't be able to carry him all alone.
Onu tek başına taşıyamazsın.
If you want to be alone or want to be just with your family today I won't be offended.
Eğer bugün yalnız olmak ve ailenle kalmak istiyorsan buna gücenmem.
I think you two are gonna make a really terrific couple, and, uh, I ´ m really glad that you won ´ t be alone anymore.
Bence ikiniz mükemmel bir çift olacaksınız, ve, şey, gerçekten bir daha yalnız kalmayacağın için çok mutluyum.
It depends For righteousness, you won't be alone Even we are abandoned it can be claimed as a training
rahat ol dürüst olmak için, sen kazanmış degilsin hatta bizi bırakıp egitecek kadar iddialı olabilirsin tek'ler daha fazla kuvvetim var kazanalım kullanılan el yalnız degil, ama her iki el gazetedeki ruhumuz bu!
Oh, you'll look alone, but you won't be alone.
Yalnız görüneceksin ama yalnız olmayacaksın.
He was trying to make sure you won't be left alone tomorrow night
Yarın akşam senin evde yalnız kalmayacağından emin olmak istiyordu.
At least you won't be sleeping alone.
En azından yalnız yatmayacaksın.
You won't be alone, dear.
Yalnız olmayacaksın, tatlım.
See, you won't be alone.
Bak, yalnız olmayacaksın.
I'll be there for you! I won't leave you alone.
Rem, senin için orada olacağım!
However, if you should decide to stop being selfish... and accept your responsibility... you won't be alone.
Yine de, eğer bencil olmaktan vazgeçersen... ve sorumluluklarını kabul edersen yalnız olmayacaksın.
If you would like, I can go with you, so you won't be alone.
İstersen sana eşlik ederim, böylece yalnız kalmazsın.
Soon you won't be able to type or answer the phone... let alone organize things.
Düzenli işler bir kenara, yakında yazı yazmanız, telefonu cevaplamanız bile pek mümkün olamayacak.
And you won't be alone forever.
Ve sonsuza kadar yalnız kalmayacaksın.
You won't be alone.
Geceyi yalnız başıma geçirmeye katlanamıyorum.
If you give Mel your opera ticket, then you won't have to be alone.
Eğer biletini Mel'e verirsen, o zaman yalnız kalmak zorunda kalmazsın.
But be prepared. When you return I won't be alone.
Ama hazır olun döndüğünüzde yalnız olmayacağım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]