English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You won't believe me

You won't believe me translate Turkish

443 parallel translation
- But you won't believe me.
- Ama inanmazsın.
Eddie, won't you believe me?
Eddie, bana inanmýyor musun?
I'll remind you of this one day, and you won't believe me.
Sana bir gün bunu hatırlatacağım ve sen bana inanmayacaksın.
You won't believe me when I tell you I've never before laid eyes on them.
Daha önce hiç görmedim desem inanmazsın.
- You know, I betcha Ada won't believe me when I tell her.
- Bahse girerim Ada anlatınca inanmayacak.
- Sam, why won't you believe me?
- Sam, neden bana inanmıyorsun?
Alright, I'll tell you but you won't believe me.
Pekâlâ, söyleyeceğim ama bana inanmayacaksınız.
Why won't you believe in me, DevIin?
Bana neden inanmıyorsun, Devlin?
Won't you believe me?
Bana inanmıyor musun?
I suppose you won't believe me, Johnny, but I'm sorry for her.
Belki bana inanmazsın Johnny ama o kıza acıyorum.
You won't believe me, but the old man grew where he sat.
İnanmayacaksın ama, ihtiyarın hikayesi çok iyiydi.
- You probably won't believe me.
- Herhalde bana inanmayacaksınız.
Even if they believe you, it won't go too hard with me.
Sana inansalar bile, bana o kadar sert davranmazlar.
Well, I'll tell you if you wanna know, but you won't believe me. My right first name is Buck.
eğer bilmek istersen söylerim ama bana inanmayacaksın benim ilk ismim Buck.
You won't make me believe that.
Bunu bana inandıramazsınız.
Witchcraft won't help if it gets in my sight. You won't make me believe that. Witchcraft won't help if it gets in my sight.
Hele bir göreyim, sihrin bir etkisi olmaz.
Why won't you believe me?
- Bana inanmıyor musun?
If you can't see it, they won't believe me. Let's drop it.
Sen bir şey görmüyorsan bana inanmazlar.
You won't believe me, but with my head underwater I actually heard bells ringing.
Bana inanmayacaksın, ama başım suyun altındayken gerçekten çanların çaldığını duydum.
Believe me, Zachary, you won't be sorry fo this.
İnan bana, Zachary, buna pişman olmayacaksın.
You won't understand it because you're a man, but, believe me, every mother would be on Sissi's side.
Erkek olduğunuz için bunu anlamayacaksınız ama inanın, her anne Sissinin yanında olurdu.
- You won't believe me.
- Bana inanmayacaksınız.
They won't believe me, you know?
Ne yapacağım şimdi? Bana inanmazlar..
Believe me, I'll have the deepest foxhole and the biggest helmet in the whole infantry. No you won't.
İnan bana, Tüm piyadedeki en derin siper... ve en büyük miğfer benim olacak.
She won't believe this is the first time you've seen me.
Bunun beni ilk kez görmen olduğuna inanmayacak.
You know you won't believe this. But me'n Whit went near a week before we found out what that word amnesty meant.
Bana inanmayacaksın ama Whit'le benim şu af sözcüğünün anlamını çözmemiz bir hafta sürdü.
Well, you see... you mustn't believe that they are going to burn me. That won't be true.... Nor that I'm going to be tortured.
Hayır ne beni yakacaklarına ne de işkence edeceklerine inan böyle bir şey olmayacak.
I, of all people, know this, that you won't believe me no, not at first.
herkes biliyor ama kimse bana inanmak ismemeyecektir. hayır, ilk başta belki.
Well, my dear, you won't believe this, but it turns out not only is he handsome and wildly rich, he's absolutely cuckoo for me.
Tatlım, inanmayacaksın ama sadece yakışıklı ve zengin olsa iyi, aynı zamanda benim için deli oluyor.
- You won't believe me anyway.
- Nasıl olsa bana inanmayacaksınız.
Believe Me, you won't be short of things to do.
İnanın bana pişman olmazsınız hanımefendi.
No, you won't. You won't believe me.
Hayır, inanmayacaksın.
But it'll still be the same and you still won't believe me, because you don't want to.
Ama aynı olacak ve bana yine inanmayacaksın çünkü inanmak istemiyorsun.
You won't believe me, but I don't know.
İnanmayacaksın ama bilmiyorum. Nedir soyadın?
You won't believe me, but I already know everything that's going through your head. I know you.
İnanmayacaksın ama kafandan neler geçtiğini iyi biliyorum.
Won't you ever believe me?
Bana hiç inanmayacak mısın?
Why won't you believe me?
Neden bana inanmıyorsun?
- No, Perico, it won't help you to enter, believe me.
Hayır Perico, inan bana odaya girmenin faydası yok.
You won't believe me, but I said it before you.
İnanmayacaksın ama senden önce ben söyledim.
You won't believe me.
Bana inanmazsın.
You won't believe this, Mr. Marmaduke, but he used to call me up on the phone sometimes, pretending to be other people.
Buna inanmayacaksınız, Bay Marmaduke, beni bazen arayıp, başkasıymış gibi konuşma huyu vardı.
Why not? You won't believe me.
- Bana inanmayacaksın.
I mean, I'm not saying that if you don't give me the sign... that I won't believe in you...
Bana işaret vermezsen sana inanmayacağım demiyorum.
Something happened to me just now that you won't believe.
Şimdi olanlar hakkında söyleyeceklerime inanamayacaksınız.
But no, you won't believe me.
Ama yok, bana inanmazsın.
Since you won't believe me, I suggest you ask Ellen who drove out here with me...
Bana inanmayacaksan, kızın Ellen'a sormanı öneririm... - O da benimle geldi.
You won't believe it, but a man once loved me.
İnanmayacaksın ama, bir keresinde bir adam bana aşık olmuştu.
You won't believe this. You upset me, I swear, like you're giving me an exam.
İnanmayacaksınız ama beni sınavdan geçiriyormuşsunuz gibi titretiyorsunuz.
You won't believe me, but if not for you, nothing would have happened, even if I'd met these girls some other way.
Belki inanmayacaksın ama sen olmasaydın bu kızlarla tanışmanın hiçbir yolu yoktu.
But since you won't believe me, maybe you'll believe my uncle.
Bana inanmayacaksınız ama belki dayıma inanırsınız.
- If you won't believe me...
- Eğer bana inanmıyorsan...

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]