English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Y ] / You won't believe this

You won't believe this translate Turkish

332 parallel translation
I'll remind you of this one day, and you won't believe me.
Sana bir gün bunu hatırlatacağım ve sen bana inanmayacaksın.
You won't believe this, you've probably heard it before... but I've never known any artists.
Buna inanamayacaksınız, muhtemelen daha önceden de duymuşsunuzdur ama daha önce hiçbir sanatçıyla tanışmamıştım.
You won't believe this, but this is absolutely true.
Buna inanmayacaksın ama kesinlikle doğru.
Jim, the Lieutenant won't believe that you knew nothing about this.
Jim, teğmen bu konuda bir şey bilmediğine inanmıyor.
You know, you won't believe this, but...
Buna inanmayacaksın ama...
You won't believe this, dearie, but no matter how tight a jam he's in, that Tramp always finds some way out.
Buna inanamazsın, tatlım, ama başı ne kadar dertte olursa olsun Sokak Köpeği, daima bir çıkış yolu bulur.
I know you won't believe this... but I was thinking of different ways to kill Andre Trochard.
İnanmayacaksınız ama... Andre Trochard'ı öldürmek için çeşitli yollar düşünüyordum.
Believe me, Zachary, you won't be sorry fo this.
İnan bana, Zachary, buna pişman olmayacaksın.
You won't believe this, but I was just writing a letter to you.
Bana inanmayacaksınız ama tam şimdi size mektup yazmaya başlamıştım.
- You won't believe this.
- Buna inanamazsın.
She won't believe this is the first time you've seen me.
Bunun beni ilk kez görmen olduğuna inanmayacak.
You know you won't believe this. But me'n Whit went near a week before we found out what that word amnesty meant.
Bana inanmayacaksın ama Whit'le benim şu af sözcüğünün anlamını çözmemiz bir hafta sürdü.
And this you won't believe.
Buna inanmayacaksınız.
- You won't believe this!
- Sen buna inanmıyacaksın.
I, of all people, know this, that you won't believe me no, not at first.
herkes biliyor ama kimse bana inanmak ismemeyecektir. hayır, ilk başta belki.
Well, my dear, you won't believe this, but it turns out not only is he handsome and wildly rich, he's absolutely cuckoo for me.
Tatlım, inanmayacaksın ama sadece yakışıklı ve zengin olsa iyi, aynı zamanda benim için deli oluyor.
- Fellas, you won't believe this. But one of them is yellow.
Çocuklar, bana inanmayacaksınız ama bir tanesi sarı.
You won't believe this, but I didn't. You don't have any right to be angry not as long as that saltwater Tarzan's around.
O tuzlu su Tarzan'ı etraftayken kızmaya hakkın yok.
You may not believe it, but this state of things won't last.
Belki inanmayacaksınız ama, şimdiki durum sürekli olmayacak.
You won't believe this, but five minutes ago I left this door open... so you could find your way.
İnanmayacaksınız, ama beş dakika önce bu kapıyı açık bırakmıştım. Yolunuzu bulun diye.
You won't believe this, but alcohol and women are my weaknesses.
Buna inanmayacaksın ama alkol ve kadınlar benim zayıf noktalarım.
You won't believe this.
Buna inanmayacaksın.
You won't believe this, because you always said I wasn't the sentimental type.
İnanmayacaksın çünkü her zaman duygusal olmadığımı söyler dururdun.
You won't believe this, Mr. Marmaduke, but he used to call me up on the phone sometimes, pretending to be other people.
Buna inanmayacaksınız, Bay Marmaduke, beni bazen arayıp, başkasıymış gibi konuşma huyu vardı.
I know you won't believe this, sweetheart, but here it goes anyway.
Buna inanmayacağını biliyorum. bir tanem, Ama yine de..
Burt, you won't believe this, but somewhere in the back of his mind he thinks I'm involved with Carol's murder
Kafasının gerisinde bir yerlerde Carol'un cinayetine bulaştığımı düşünüyor. Sen mi?
I got something in this shaker you won't believe!
Bu maşrapanın içinde inanmayacağın bir şey var!
You won't believe this. You upset me, I swear, like you're giving me an exam.
İnanmayacaksınız ama beni sınavdan geçiriyormuşsunuz gibi titretiyorsunuz.
See, if you see the, show the picture in India they won't believe this is taken in America.
Görüyor musun, bu fotoğrafı Hindistan'dakilere göstersen, burasının Amerika olduğuna hayatta inanmazlar.
You won't believe this.
İnanmayacaksın.
You won't believe this but you're lucky we got you clear of her quick as we did.
İnanmayacaksın ama seni ondan bu kadar çabuk kurtardığımız için şanslısın.
PJ, you won't believe this, but the stork is really Robin Hood.
PJ, buna inanmayacaksın, ama leylek gerçekten Robin Hood'muş.
You won't believe where I found this.
Nerede bulduğuma inanamazsınız.
You won't believe this.
İnanamayacaksın.
- You won't believe this.
- Buna inanmayacaksın.
- You won't believe this, but...
- İnanmayacaksın ama...
You won't believe this, Muffy.
Buna inanmayacaksın, Muffy.
You won't believe this, Muffy.
Buna inanamayacaksın, Muffy.
You won't believe how difficult it was for me to convince Larry to come this weekend.
Larry'i bu hafta sonu buraya gelmeye ikna etmek için ne kadar uğraştım, tahmin bile edemezsin.
This is the guy that gave you the tip on your cosmic scoop, and you think I won't believe you?
Ve bu adam ; sana muazzam bir atlatma haber için bilgi veren adam oluyor, -... ve sen sana inanmayacağımı düşünüyorsun?
Now, if this guy goes off half-cocked and gets himself hurt... you're gonna get such bad publicity, you won't believe it.
Bu herif bu öfkeli haliyle kendine zarar verdirirse o kadar kötü bir kamuoyu oluşur ki inanamazsın.
Gloria, you won't believe this, but I'm growing up fast.
Gloria, inanmazsın ama, çok çabuk büyüyorum.
You won't believe this, but I'm very busy.
İnanmayacaksın ama çok meşgulüm.
Alex, you won't believe this.
Alex buna inanmayacaksın.
You won't believe this... but there are three new Lone Star cabs down here.
Buna inanmayacaksınız ama burada üç yeni Tek Yıldız taksisi var.
You won't believe this but I brought the wrong bullets.
Buna inanmayacaksın ama yanlış kurşun getirmişim.
- You won't believe this. - What?
- Sammy, buna inanamayacaksın.
You won't believe this.
Buna inanmayacağını biliyorum.
you won't believe this, but it's gone.
- Trevor, buna inanmayacaksın, ama gitmiş.
You won't believe this.
İnanamıyorum.
Great, you won't believe this, sincerely.
Buna inanamayacaksınız, doğru söylüyorum.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]