Zoo's translate Turkish
761 parallel translation
Xanadu's livestock the fowl of the air, the fish of the sea, the beast of the field and jungle two of each, the biggest private zoo since Noah.
Xanadu'nun canlıları Gökyüzünün kuşları. Denizin balıkları. Karanın ve cangılın yaratıkları Her birinden ikişer adet.
She probably never thought of one except in the zoo.
Hayvanat bahçesi dışında bir kaplan göreceği hiç aklına gelmemiştir herhalde.
He's a pet, he'd be miserable in a zoo.
Hayvanat bahçesinde sefil olacak. Dinle.
- David, it's the zoo truck. - Is it?
David, bu hayvanat bahçesinin kamyonu.
He might have escaped from a circus or a zoo.
Sirk veya hayvanat bahçesinden kaçmış olabilir.
It's the lions in the zoo.
Hayvanat bahçesindeki aslanlar.
We went to the zoo, that's all.
Hayvanat bahçesine gittik, hepsi bu.
Those two big cement things are the zoo bunkers, enormous pillboxes.
Şu betondan iki büyük şey, hayvanat bahçesinin sığınağı muazzam makineli tüfek yuvaları.
It's a zoo, a tour.
Hayvanat bahçesini geziyoruz.
Brother, I can take your Cook's tour around the zoo but when we get on this mental striptease and hide behind Louisa May Alcott I want a powder.
Kardeşim, Kaptan Cook turuna hayvanat bahçesinde de giderdim ama bu zihinsel soyunma işine girecekseniz ve Louisa May Alcott gibi saklanacaksanız bana bir uyku ilacı verin.
Every night I worked in that depraved place,... a human zoo.
Her gece o ahlaksız yerde çalışıyordum, o hayvanat bahçesinde.
That's a zoo!
Tam bir tımarhane!
That's a zoo!
Tımarhane!
" Followed couple out of the zoo to taxi stand.
" ikiliyi hayvanat bahçesinin dışına taksi durağına kadar izledim.
Some of you may have heard the story of a monster now confined in Rome's zoo.
Kiminiz, Roma hayvanat bahçesinde tutulan bir canavar hakkındaki hikayeleri duymuştur.
Let's visit your zoo!
Senin hayvanat bahçesini ziyaret edelim!
- Do you work at the zoo?
- Hayvanat bahçesinde mi çalışıyorsun?
Staring at me like an animal in the zoo.
Hayvanat bahçesindeki bir hayvanmışım gibi bakıyorlar.
It's Raja, the famous Bengal man-eater who escaped from the zoo this morning.
lt's Raja, the famous Bengal man-eater who escaped from the zoo this morning.
There's the zoo.
Hayvanat bahçesi burada.
But what's wrong with sending her to a zoo?
Ama onu hayvanat bahçesine göndermenin nesi kötü?
What's wrong with a zoo, anyway?
Hem hayvanat bahçesinin nesi kötü ki?
Somehow he's been using the local zoo to receive his stuff.
Malını teslim almak için bir şekilde yerel hayvanat bahçesini kullanıyor.
All the wild animals in the zoo have broken loose.
Hayvanat bahçesindeki tüm vahşi hayvanlar kaçmış.
Perhaps it's from the zoo. Which zoo?
- Hayvanat bahçesinden gelmiştir.
- Los Angeles is not a circus. It's a zoo.
- Los Angeles bir sirk değil, bir hayvanat bahçesi.
It's like a zoo.
Hayvanat bahçesi gibidir.
You can say an identical thing for every animal in the zoo
Hayvanat bahçesindeki hayvanlar için de aynısını diyebilirsin
At the zoo across the street there's this secluded spot.
Caddenin köşesindeki hayvanat bahçesinde gözlerden uzak bir yer var.
The cruelty bragged by the zoo's assistants often causes these animal's deaths.
"Hayvanat bahçesinde çalışanlar tarafından önlenen vahşilikler çoğu zaman hayvanların ölümüne sebep oluyor."
- The zoo's employees...
- Hayvanat bahçesinin çalışanları- -
The zoo's employees don't know how to stop this.
Hayvanat bahçesinin çalışanları, bu olayları nasıl durduracaklarını bilmiyorlardı.
What kind of a life is this, living like caged animals in a Second Avenue zoo that's too cold and too hot?
Bu nasıl bir hayat? Kafese kapatılmış hayvanlar gibi. İkinci Cadde'nin hayvanat bahçesi gibi?
The zoo, Chuck... the city's number one collection of white rats, rabbits, and guinea pigs.
Hayvanat bahçesi, Chuck, kentin bir numaralı sıçanlar, tavşanlar ve domuzlar koleksiyonu.
Let's liberate the zoo.
Haydi hayvanat bahçesini özgür bırakalım.
- Let's open zoo garden. I thought you scientists are able to find a way out of this situation, and then output better than this, feeding the enemy.
Bilimadamlarının mantıklı bir çözüm üreteceğini sanmıştım,
Yeah, so Clyde got real mean as hell, so they sold him to a desert zoo.
Clyde da çıngar çıkarmış. Onlar da onu bir çöl hayvanat bahçesine satmışlar.
The last recorded living individual died in a zoo in 1933.
Kayda alınmış son canlı 1933'te bir hayvanat bahçesinde öldü.
Night Shelter of the King, Royal Zoo, King's Hairdressing Salon,
Kraliyet Sığınağı, Kraliyet Hayvanat Bahçesi, Kraliyet Kuaför Salonu.
I followed a pack of wild dogs to the zoo. That's how I got there.
Sokak köpeklerini takip ederek hayvanat bahçesine gittim.
He woke up at the zoo.
Hayvanat bahçesinde uyanmış.
That's the zoo.
- Hayvanat bahçesi.
The zoo's been closed for an hour and a half.
Hayvanat bahçesi bir buçuk saattir kapalı.
How long have you worked at the zoo?
- Ne zamandır burada çalışıyorsun?
It's feedin'time at the zoo.
Hayvanat bahçesinde beslenme vakti.
- It's probably escaped from a zoo.
- Herhalde hayvanat bahçesinden kaçmıştır.
It's this thing here. We'll go to the zoo.
Hayvanat bahçesine gideriz.
It's zoo food!
Çizburger istiyorum ben.
This town's a zoo.
Bu kasaba bir hayvanat bahçesi.
2 hours ago, a rhino and warthog were stolen from the central park zoo.
İki saat önce Central Park Hayvanat Bahçesi'nden bir gergedan ve bir yaban domuzu çalınmış.
Marry a zoo-keeper.
Marry bir hayvan bakıcısı.