Zora translate Turkish
689 parallel translation
( officer ) You want it the hard way?
İşi zora sokmak mı istiyorsun?
He troubles me.
Beni zora sokuyor.
Fine pals that scram when the going gets tough and leave you to take the rap.
Zora gelince arkadaşlarını bırakıp sıvışanlar!
- I wouldn't want to impose.
- Sizi zora sokmak istemem.
I wouldn't like to take the chance of staying any longer.
Daha fazla kalýp ţansýmýzý zora sokmak istemem.
The Halloween outside has the police standing on its ear.
Cadılar Bayramı polisi zora sokuyor.
Old hard way McGuire.
Seni zora koşturan McGuire.
I wouldn't want to push him out.
- Onu zora sokmak istemem.
Vacation busted up, marriage on the rocks.
Tatilim mahvoldu, evliliğim zora girdi.
It would be terrible to lose it.
Kim olsa, böyle âni bir durumda zora düşerdi.
The wedding has packed things up a bit. But then, there are ways.
Düğün işleri biraz zora soktu ama her zaman bir yol vardır.
- Might make it dangerous venture.
- Şansımızı zora sokabilir.
Don't roll with the punches.
Zora gelmiyorlar.
I just don't want all this mystification to make things too awkward for you.
Bu sırların sizi zora sokmasını istemem.
Awkward for me?
Zora sokmak mı?
- I really needed her and she didn't come.
- Beni de zora soktu. - Ona gerçekten ihtiyacım vardı ama gelmedi.
And you're the guy who keeps lumbering along.
Ve işleri zora sokan sensin.
You're making it tough on yourself, kid.
Her şeyi zora koşuyorsun evlat.
A man likes to know his woman will back him when he's down and you didn't.
Bir erkek, zora düştüğünde kadınını ona dönmesini ister ve sen bunu yapmadın.
Well, it makes it all the harder for Henry when he comes back.
Şey, döndüğünde Henry'yi daha fazla zora sokar.
Surely not edible.
Zaten hazmı zora benziyor.
He sees her every day and wants her, but not a chance.
Ama kız onun hayatını zora soktu. Her gece kızı görüyor, arzuluyor. Ama yapacak bir şey yok.
IF THINGS GO DOWN HARD, YOU JUST WALK AWAY, HUH, ANDY?
Zora gelince çekip gidiyorsun, değil mi, Andy?
I hope I'm not intruding.
Seni zora sokmadığımı umarım.
The longer we wait, the more acute our security problem.
Ne kadar beklersek emniyet meselesi de o kadar zora girer.
If she does anything stupid, your career is at stake.
Eğer aptalca bir şey yapacak olursa, özellikle terfiniz zora girer. - Öyle mi?
You are signing in full awareness that excising your right to remain silent can be disadvantageous to you.
Bilincin yerinde olarak.. sana tanınan sessiz kalma hakkını kullanmayarak kendini zora sokuyorsun.
Oh, Shooter... tell me... is this young man of yours gonna give me any trouble?
Shooter söylesene şu senin delikanlı beni zora sokar mı?
He's gonna give you trouble.
Seni zora sokacak.
Well, apart from our non-violent picket line, we have no plans.
Zora başvurmadan oluşturduğumuz grev hattını bir kenara bırakırsak,..
- What's gotten into you? - For just one delivery we're risking to cut off the revolution's weapons supply.
- Bu durum devrim için gerekli olan silahları tedarik etmemizi oldukça zora sokabilir.
I went through a lot of trouble to bring you here.
Seni buraya getirebilmek için çok zora girdim.
If your scheming fails to squeeze the peasants dry then my business will suffer as well.
Eğer senin köylülere karşı entrikaların suya... düşerse, bizim işimizde zora girer.
You don't realize what he had done He has falsely accused... a 14 year old boy of theft
Sen onun gerçekte ne yaptığını bilmiyorsun 14 yaşındaki bir çocuğa... iftira attıp, ailesini zora soktu
Now the chips are down, but why grumble?
Şimdi zora düşünce şikâyet etmek niye?
Do save us all a lot of unnecessary trouble and issue the appropriate orders.
Bizi zora sokmadan gerekli emirleri hemen ver.
For a man to take a job and then when the going gets a little rough, he just sneaks out in the dead of night?
Yani, bir şerifin işler zora bindiğinde tası tarağı toplayıp, gecenin bir vakti kaçması.
That'll teach you to play hard to get.
Zora koşmanın bedelini öğrendin.
Those of you who wish to play it the hard way stand upside down with your head in a buck et of piranha fish.
İşi zora koşmak isteyenleriniz piranha balığı dolu bir leğende amuda kalkın.
Zora, who experimented with the body chemistry of subject tribes on Tiburon.
Tiburon'da kabilelerin vücut kimyalarıyla deney yapan Zora.
" She was incurring one debt after another, and I could not stand it any longer, so I strangled her with a piece of rope and took her down to the flat below the same night whilst the old man was in hospital.
" Zorda olan bütçemizi iyice zora sokuyordu... buna daha fazla katlanamadım... bir parça iple onu boğdum... aynı gece onu aşağı kata indirdim... yaşlı adamın hastanede olduğunu biliyordum...
I thought I had her in real trouble with the right hand.
Sağ elini çok zora soktuğumu düşündüm.
I wouldn't want to trouble you, Brother Fan.
Sizi zora sokmak istemem Fan Birader
Why does he want me to remember all these things that make it harder?
Neden devamlı hatırlatarak her şeyi daha da zora sokuyor ki?
You can afford the loss Don't worry
Siz zenginsiniz, kaybetiğiniz sizi çok zora sokmaz merak etmeyin ama
And there were many occasions... in the 10-day period after the decision was made... when I wondered whether this country really supported it.
Bu kararı vermemde beni zora sokan bu 10 günlük süreçte verdiğim kararın halkımız tarafından gerçekten destek görüp görmeyeceğinden şüphe etmemdi.
- And you're blowing it, you know.
- Hayatını zora sokuyorsun.
He put us up to a lot of trouble, little rascal.
Küçük maskara, bizi biraz zora soktu.
The minute things get rough, you close your eyes and try to drive us off a cliff.
İşler zora gidince, gözlerini kapatıp bizi uçurumdan atmayı deniyorsun.
Have you never read Bakunin? On the first difficult name, you "report sick".
Zora gelince hemen kuyruğunuzu kıstırıyorsunuz.
Zora.
Zora!