English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ Ý ] / Ýt's

Ýt's translate Turkish

49 parallel translation
Why, if we weren't tied to this half-baked Middle Western town...
Eğer bu kıytırık Orta Batı şehrine bağlanıp kalmış olmasaydık...
It's our own fault. We let cheap peddlers like you on the street.
Sizin gibi kıytırık işportacılara kapılarımızı açmak bizim suçumuz.
It's silly to listen to this mumbo-jumbo... Excuse me, Brother...
Bu kıytırık laflara inanmak aptalca, Af buyurun, abicim...
A man spends an entire lifetime trying to lead a civilised, dignified, orderly existence and then he meets a girl, five days later he's running round New York in a bath towel, riding in a truck filled with dead chickens, tracking her down to this beaverboard Taj Mahal.
Bir adam tüm ömrünü uygar, vakur düzenli bir yaşam uğruna harcasın, sonra bir kıza rastlasın beş gün sonra bornoza sarılı olarak New York'ta tur atsın ölü tavuklarla dolu bir arabada dolaşsın kızı şu kıytırık Taj Mahal bozuntusuna kadar izlesin.
Maybe Philadelphia's where you belong, making up jingles for Burma-shave.
Kıytırık, kısa şiirlerinle ait olduğun yer belki de Philadelphia'dır.
And he left a note, a simple note : "I've gone out the window."
Kıytırık bir de not bırakmış, "Ben pencereden atlıyorum" diye.
Nothing. Yt's nothing.
Bir şey yok.
No one else would get eight separate soups to taste for a lousy DAR... Sorry. A not-lousy DAR meeting.
Kıytırık bir affedersin, kıytırık olmayan bir dernek toplantısı için kimse sekiz ayrı çorba tadamazdı.
Well, now that you mention it, I think someone said something about... some cheesy ceremony for my business class.
Galiba işletme sınıfı için kıytırık bir tören yapılacağı söylenmişti.
Homosexuals are men... who, in U5 years of trying... cannot pass a pissant anti-discrimination bill through city council.
Homoseksüeller 15 yıldır çabalamalarına rağmen belediye meclisinden kıytırık bir yasa tasarısını bile geçiremeyen erkeklerdir.
The Plaza's gorgeous, it's just a bitch to secure.
- Plaza mükemmel, ama çok kıytırık bir koruması var.
Ýt's that building! Oh, okay.
Çünkü ben Tanrı değilim.
Triple over filthy, dirty Princeton. It's kicking butt.
Kıytırık Princeton'dan üç kat daha fazla.
It's not crummy!
Kıytırık değil!
Laughing gas rehab's probably more expensive than the plumber.
Gülme gazı terapisi muhtemelen kıytırık bir contadan daha pahalıdır.
It's Valentine's Day, and all you got me was this cheap-ass card?
Bugün Sevgililer Günü ve sen bana bir tek bu kıytırık kartı mı aldın?
And he's got this weak-ass, thin French moustache.
Bir de kıytırık, ince Fransız bıyığı vardı.
It's a haIf-baked style of thaumaturgy that can't make an exact duplicate of anything.
Gerçeğiyle birebir kopyalamak imkânsız yani kıytırık bir büyü sayılır.
And I'm out acting in The Shadow, The March of Time and every other piece of shit radio show in this city just to pour my money into this son of a bitch theater... -... that you're supposed to be runningl
Ve ben de dışarıda gölgelerde rol yaparken, Time'ı protesto ederken ve bu şehirdeki tüm kıytırık radyo programlarına katılırken sırf para getirebilmek için, bu senin yürütüyor olman gereken koduğumun tiyatrosuna.
Unless some idiot's trying to sell knock-off Hagen's.
Salağın biri kıytırık Hagens satmaya çalışmıyorsa tabii.
If it wasn't for that, you woulnd't have come all the way here because of an intruder in Seireitei, right, Commander?
Bu türde bir huzursuzluğun... Bu yüzden, Seireitei'in bu kötü durumu sırasında kıytırık bir Ryoka için ta buralara kadar geldiniz. Öyle değil mi, Kumandan?
Not that I ain't interested in the travails of a small-time dealer.
Kıytırık bir uyuşturucu pazarlayıcısının zahmetlerini umursamıyor değilim.
Apostolis, is a petty revolutionist... who thinks he can change the country... by poisoning children's minds.
Apostolis çocukların beynini yıkayarak... ülkeyi değiştirebileceğini sanan... kıytırık bir devrimci.
My mom went on a trip to meet her molester, and I didn't even get a lousy t-shirt.
Annem kendisine tacizde bulunan birini görmek için Kansas'a gitti gelirken bana kıytırık bir tişört bile almamış.
- Ýt's a pleasure.
- Bir zevkti.
- Ýt's Pete.
- Ben Pete.
- Ýt's Al Weaver from glo-coat.
- Glo-Coat'tan Al Weaver telefonda.
- Ýt's obviously what matters to you.
- Senin için önemli olan bu açıkçası.
No, nobody's bringing any trashy inflatable man on this boat.
Kimse tekneye kıytırık şişme adam getirmiyor.
We're gonna have fun. It's not gonna be tacky.
Eğleneceğiz, parti kıytırık olmayacak.
It's just a box! An empty box!
Kıytırık bir kutu işte, içi boş bir kutu!
And there's a shed that just has to be a clue, but it's just a shed!
Sonra bir baraka gördüm. Onun bir ipucu olması gerekiyordu ama sadece kıytırıktan bir barakaydı.
- Ýt's a really great idea.
- Harika bir fikir.
It's a scam job.
Kıytırıktan yapmışlar.
Some bean counter in Ottawa, who's never even been here, or the town mayor who knows better?
Buraya hiç adımını atmamış Ottawa'lı kıytırık bir muhasebeciye mi? Yoksa her şeyi daha iyi bilen belediye başkanına mı?
Yt seems that your heart is out of control.
Bu kalbinin kontrol dışı olduğunu gösteriyor.
The bloody washing machine's broken.
Kıytırık çamaşır makinem bozulmuş.
I'm sick of this putt-putt shit.
Bu kıytırık işlerden sıkıldım.
When you're young, it's all fillet steak, but as the years go by, you have to move on to the cheaper cuts, which is fine with me, because I like those.
Gençken hep bonfile yersin lakin yaş aldıkça daha kıytırık etlere geçiş yapman gerekir. Onları sevdiğimden benim için mahsuru yok tabii.
I read your son's paper, it is lazy, slapdash crap.
Oğlunun sınav kâğıdına baktım, kıytırık ve lakayıt saçmalıklarla doluydu.
Dude's the only vato lame enough to put dollar rims on his sorry-ass Honda.
Herif öyle görgüsüz ki, kıytırık Honda'sına dolar şeklinde jant kapakları takmış!
Who's gonna invest in a broken-down ambulance that serves wine?
Kim şarpa servis eden kıytırık bir ambulansa yatırım yapar ki?
You know, fun, considerate, and self-confident enough that they don't need to parade around like some pompous, snooty-ass bitch who is so shallow and obnoxious that it makes me wanna reach around from behind and choke her with her own badly installed implants.
Bilirsin işte, eğlenceli, düşünceli ve bazı fiyakalı ukala kaltakların gölgesine sığınmayacak kadar kendine güvenen ve bana kendi kıytırık implantları yüzünden boğulmayacak hemen ulaşabileceğim birileri lazım.
Aw, that's shit wood.
- Kıytırıktan bir odun o.
But if this kid's in some fleabag motel out there, - I swear to God...
Ama çocuk kıytırık bir moteldeyse Tanrı'ya yemin ederim ki...
Neighborhood's sketchy, but the price is right.
Mahalle bayağı kıytırık ama kiralar ucuz.
Well, if we went on some lame econo-watch, we might not see blowhole one.
Kıytırık ekonomik biletlerden almış olsak.. tek bir hava deliği bile göremeyebilirdik.
It's just a worthless piece of glass.
Sadece kıytırık bir cam parçası.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]