English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Acl

Acl translate Turkish

8,090 parallel translation
Hambre.
Açlık.
Déjame comer mis sentimientos en paz.
Bırakın da duygusal açlığımı bastırayım.
El conejo puede haber muerto de hambre, o de una terrible infección, o puede habérselo comido un lobo... porque yo no fui lo suficiente hombre para terminar lo que había empezado.
Tavşan zaten açlıktan veya pis bir enfeksiyondan ya da bir kurt tarafından yenerek ölecekti. Çünkü başladığım işi bitirecek kadar erkek değildim.
Correcto, hermano es una guerra hambrienta lo tengo!
Doğru, kardeşim, Açlık savaşı. Buldum!
Vamos a morir de hambre!
Açlıktan öleceğiz!
He estado muriendo de hambre desde entonces.
O zamandan bu yana açlıktan yok oluyordum.
Me muero de hambre.
Açlıktan ölüyorum.
Las personas están muertas de hambre en la costa y a 200 millas tierra adentro, todo es Bon Jovi y papas fritas.
İnsanlar kıyıda açlıktan ölüyor, sadece Bon Jovi ve kızartma var.
Es ayudar a acabar con el hambre y la pobreza en el mundo.
Dünya çapındaki açlık ve sefaleti kökünden halletmek.
Yo mismo se lo que es pasar hambre.
Bizzat kendim açlığın nasıl bir şey olduğunu bilirim.
Pero tu sabes, que va a morir de hambre.
Ama açlıktan ölüyor.
Morir de hambre.
Açlıktan ölüyor.
Un día se morirá de hambre.
Bir gün açlıkta ölecek.
Alimentó a las personas que se morían de hambre.
Açlıktan ölen insanlara yemek götürdü.
Está hambriento.
Açlıktan ölmüş bu.
Voy a preparar el almuerzo porque estoy muerta de hambre y seguro que tú también.
Tamam, ben yemek yapacağım çünkü açlıktan ölüyorum. Eminim sen de öylesindir.
Todos estos años de castigo... por su infidelidad y todavía hay vergüenza!
Yıllardır çektiğin işkence ve açlık... sana yeterli gelmedi mi, kendinden utanmıyor musun?
Sí, de acuerdo, León. Quiero decir, que apenas tiene una olla a mear en.
Açlıktan nefesin kokuyor.
QUIEN PERSIGUE EL PARAÍSO TERMINARÁ EN EL INFIERNO.
Cennete duyulan açlık seni cehenneme götürür.
Me muero de hambre.
- Açlıktan ölüyorum.
Dejadlos allí hasta que los devore la fiebre y el hambre.
Bırak kalsınlar orada açlık ve sıtma yiyip bitirene kadar onları.
Los culpables son aquellos... que se robaron las gacelas de los lobos. Los dejaron con hambre.
Bu olanların suçluları bütün ceylanları çalarak kurtları açlığa mahkûm edenlerdir!
Viejo Bilig. ¡ Hay gente muriéndose de hambre en el este!
İhtiyar Bilig bu insanlar Doğu'da açlık çekiyor.
Gracias a dios, Me muero de hambre.
Çok şükür, açlıktan ölüyorum.
Excepto mis patillas que ya me están empezando a picar y me muero por una hamburguesa con queso.
Bunun dışında biraz bıyıklarım kaşınmaya başladı. ve bir çizburger ve ya bunun gibi bir şey için açlıktan ölüyorum.
Lejos de casa, muerto de hambre y arrastrando una maleta como un pollito.
Evinden uzaktasın. Açlıktan ölüyorsun ve civcivmiş gibi yanında çanta taşıyorsun. Aç değilim bayım.
Oye, estoy muerta de hambre.
Açlıktan ölüyorum.
El hambre es la más difícil de soportar, pero el quería bañarse.
Dayanması en güç olan şey açlıkken, sen yıkanmak istemiştin.
Está en huelga de hambre ahora.
Şu anda açlık grevinde.
MAUD WATTS - HUELGA DE HAMBRE
"Maud Watts, zarar vermek suçundan 5 gündür açlık grevinde."
leo la mano... leo mapas, he leído todos " Los juegos del Hambre...
Avuç içi bilgisayar ve harita gibi. - Bütün Açlık Oyunları'nı okudum.
Debes estar muriendo de hambre.
- Evet, açlıktan ölüyordur.
- Me muero de hambre.
- Açlıktan ölüyorum.
Si no puedo escribir basura, moriré de hambre.
- Bir bok yazamazsam, açlıktan ölürüm.
Cuando desperté, me moría de hambre.
Uyandığımda açlıktan ölüyordum.
Qué suerte tienes, me muero de hambre. Ve a cambiarte.
Çok şanslısın açlıktan ölüyorum.
No, me muero de hambre y siempre es un mal momento por aquí.
Açlıktan ölüyorum. Zaten buralarda hiç iyi zaman olmuyor.
De lo contrario nos moriremos de hambre.
Yoksa açlıktan öleceğiz.
Un día, comemos, el siguiente, tenemos que pasar hambre.
Bir gün yemek yiyoruz. Ertesi gün açlıktan kıvranıyoruz
Bueno, algunos por hambre, otros por frío.
Bazıları açlıktan, bazıları soğuktan.
Muchos de ellos, eh, recurrieron al canibalismo, para no morir de hambre.
Bir çoğu yamyamlığa sapmış açlıkla başa çıkmak için.
La gente está hambrienta.
İnsanlar açlıktan kırılıyor.
Prefiero morir de hambre a morir aquí.
Burada açlıktan ölmeyi yeğlerim.
¿ Qué es peor, morir de frío y hambre en el bosque, convertirte en un animal que será matado y comido por un animal más grande, o tener un sangrado en la nariz de tanto en tanto?
Hangisi daha kötü? Ormanda soğuktan ve açlıktan ölmek mi daha büyük bir hayvanın öldürüp yiyebileceği bir hayvan olmak mı yoksa zaman zaman burnunun kanaması mı?
¿ Cuánto tiempo crees que va a tomar...? ¿ antes de que esta cosa se muera de hambre?
- Bu şeyin açlıktan ölmesi sence kaç gün sürer?
Muero de hambre.
Açlıktan ölüyorum.
- Sí, pero muero de hambre. ¡ Oye!
- Evet ama ölüyorum açlıktan.
Hombre, lam hambrientos, hermano.
- Açlıktan ölüyorum, kardeşim.
- No hablaremos de comida.
- Güzel, çünkü açlıktan ölüyorum. Yemekten bahsetmeyeceğiz.
¡ Buenas, buenas!
-... açlıktan ölüyorum. - Yo, yo, yo!
Antes ahorcado que morir de hambre
Asılmayı açlıktan ölmeye yeğlerim.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]