Translate.vc / Spanish → Turkish / As
As translate Turkish
100,518 parallel translation
No puedo vivir con esta espada sobre mi cabeza.
Kafamın üzerinde asılı duran bir kılıçla yaşayamam.
¿ Estuviste faltando a clases?
Okulu asıyor musun?
¿ Qué es lo que te pasa a ti?
Asıl senin neyin var?
No, tú te estás yendo de tema.
Hayır, asıl sen kaçırıyorsun.
Pensé esto es lo que pasa cuando te enamoras de alguien.
Düşündüm ki birine aşık olduğun zaman bunlar olur.
¿ Dirías que tus peores cualidades son tu aferramiento, tu ingenuidad y ser demasiado sentimental?
En kötü özelliklerinin takıntı, can sıkıcı saflık, ve aşırı duygusallık olduğu konusunda hemfikir misin? Hayır değilim.
Porque es gracias a compañeros biogenéticos como tú que nuestro trabajo es posible.
Çünkü sizin gibi aşıklar sayesinde biz bunu mümkün kılabildik.
No los escuches, siguen obsesionados con ella.
Bunlara kulak asma, tamam mı? Hala ona aşıklar.
Ese ceño fruncido.
- Neden asık?
Pero no están los hechizos.
Ama asıl büyüler burada yazmıyor.
Sí, pero de hecho el hechizo no está ahí.
Doğru ama asıl büyü burada yazmıyor.
El verdadero plan es agregar a los "malayos" a la llamada sin querer.
Asıl plan, Malezyalıları yanlışlıkla konferans görüşmesine almak.
Yo nunca pedí esto, que mi cara se muestre por toda el área como si fuera un revolucionario.
Bunu ben istemedim. Yüzümün bir devrimci gibi bütün bloğa asılmış olmasını.
En una época de excesos vergonzosos, mis fiestas eran legendarias por sus magníficos excesos.
Kepazeliğin aşırıya kaçtığı bir dönemde muhteşem bir şekilde aşırıya kaçan partilerim dillere destandı.
Mis ojos estaban nublados por las cataratas del exceso.
Aşırılık gözümü bürüyünce, önüme bir perde çekildi.
Bien, volvamos a lo que importa de verdad.
Tamam, asıl meseleye gelelim.
El día que te enamoras, el día que ese amor acaba.
Aşık olduğunuz gün, aşkın bittiği gün.
Fui a formación básica, seleccionado para la escuela de francotiradores porque tengo visión 20 / 10, y era un as en puntería.
Temel eğitimler esnasında esintim Keskin nişancı okulu için seçilip, çünkü benim 20 / 10 görme, Ve ben esneme yaptım.
Y yo quiero mi propio cuarto de baño para no tener que mirar la mierda de mi esposa flotando en la poceta.
Ve kendi banyomu istiyorum, bu yüzden bakmak zorunda değilim Duşta eşimin bokuna asılı duruyordu.
El hospital llevó a cabo una investigación exhaustiva y encontró que estaba equivocada en sus reclamaciones.
Hastane kapsamlı bir soruşturma yürüttü. Ve onun iddalarının asılsız olduğu anlaşıldı.
Mi punto es, ¿ cómo podría haber recibido flores si no tuvo visitantes?
Asıl konu, onun hiç ziyaretçisi yoksa.. .. onun nasıl çiçekleri olabilir?
Fue ahorcada. Agnes.
Asılmış.
Juzgada y ahorcada.
Agnes. Sınanmış ve asılmış.
Está claro que para ella nunca es demasiada información.
Belli ki kadının "aşırı bilgi" diye bir şeyden haberi yok.
Sus descubrimientos detallan a seres elusivos y solitarios y aunque otras cuentas registradas son exiguas... ".
Bulguları, zor canavar varlıklar olduğu, Ve kaydedilmiş diğer hesaplar aşırı olsa da... "
En absoluto, a no ser que la pregunta real sea :
Asıl soru yoksa, hiç de değil,
- Sí, eso explicaría mucho, porque históricamente hay toneladas de ejemplos de cosas con poder extremo siendo destruidas.
- Evet, bu çok açıklayacaktı. Çünkü tarihsel olarak tonlarca örnek var Aşırı güç ayrı olan şeylerin.
Esa es la pregunta, ¿ no?
Asıl soru da bu işte değil mi?
La pregunta es, de que tienda tenes pensado robar?
Hangi manavı patlatacağın asıl önemli soru.
Pense que quizas la razon por la que viniste en este momento era porque la enseñanza es tu vocacion.
Bana gelme sebebin, belki de asıl mesleğinin öğretmenlik olmasıdır diye düşündüm.
Me estas diciendo que que eso no es lo que querias?
Asıl istediğinin bu olmadığını mı söylüyorsun?
Que tendía a exagerar.
Sadece aşırı tepki verme eğiliminde.
Rochester está enamorado de Jane, pero en todo momento tiene a su esposa, la loca oculta en el ático.
e aşık ama, başından beri karısı vardı, şu çılgın kadın çatı katında saklanan.
¿ Sigues enamorada de él?
Hâlâ ona aşık mısın?
¡ Nacieron para amar y obedecer, ese es su propósito!
Aşık olmak ve itaat etmek için yaratıldınız! Amacınız bu!
EN LA BATALLA DE BOSWORTH LA PRINCESA ELIZABETH ESTABA ENAMORADA DE ÉL PERO PROMETIDA AL NUEVO REY TUDOR ENRIQUE VII
Prenses Elizabeth, Richard'a aşıktı fakat yeni Kral 7.
Yo tuve la sensatez de enamorarme del Rey de Inglaterra.
İngiltere Kralına aşık olacak kadar kuvvetli bir duyum vardı...
Creo que exageré ante la situación.
Olaylara aşırı tepki verdim.
Súper alegría.
Aşırı keyifli.
¡ Comeremos en exceso!
Aşırı yemek yedik!
El problema en cuestión es disminuir la intensidad.
- Asıl mesele gerginliği azaltmak.
Le dio inyecciones frecuentes. La mantuvo viva.
Ona düzenli olarak aşı yaparak onu hayatta tuttu.
Mi plan es obtener la causa principal de su violencia excesiva.
- Benim planım kök sebebine ulaşmaktır. Aşırı şiddetinizden.
El infierno puede ser un poco extremo.
- Cehennem biraz aşırı olabilir.
Sin este sistema en acción, seguramente se estaría viviendo en un estado constante de hipersensibilidad.
Bu sistem olmadan, kesinlikle Aşırı duyarlılığın sabit bir halde yaşamak.
Sí, si estuviera todavía enamorado de ella.
Evet... öyle... Eğer hala ona aşıksan.
Lo amaba.
Ona aşıktım.
Oh, los Amantes Invertidos.
Aşıklar ters dönmüş.
En cuanto la vi.
Selina Berger'e aşıktınız.
El equivalente a ordenar de más.
Aşırı yemek siparişinin yaşayan ölü hâli.
Estoy enamorado de Eve.
Eve'e aşığım.