Translate.vc / Spanish → Turkish / Att
Att translate Turkish
33,193 parallel translation
¡ Anoté tres tantos hoy!
Bugün üç gol attım!
Cuando estos astronautas se ponen en peligro no solo se ponen en peligro por las cosas que conocemos.
Bu astronotlar kendilerini tehlikeye attıklarında sadece bildiğimiz şeyler için kendilerini tehlikeye atmıyorlar. Bu insanlar vücutlarını hiç anlayamayacağımız yollarla riske atıyor.
La FICM ya está viendo cada movimiento que hacemos, buscando una excusa para acabar con todo esto.
IMSF halihazırda attığımız her adımı izliyor, tüm olayı bitirmek için bahane arıyor.
Arriesgándola para darte otra oportunidad le devolvería el favor, pero no voy a pedir a mi gente que arriesguen la suya.
Sana geri ödemen adına bir şans daha vermek için bunu riske attı ancak halkımdan bunu istemeyeceğim.
Encerré a Gallo por crimen organizado.
Gallo'yu dolandırıcılıktan içeri attım.
Y no accedí a que alguien sea asesinado. No, accediste a salir de aquí.
- Hayır dışarı çıkabilmek için imza attın.
A la mierda que no tenías que hacerlo. Ella consolidó tu caso, y Mike arriesgó su vida para conseguírtela.
Haklılığını o kanıtladı ve Mike onu sana getirmek için hayatını riske attı.
No tuviste problema al pedirme que arriesgara todo para sacar al chico, y lo hice.
Benden onu çıkarmak için her şeyi riske atmamı istedin ve ben de attım. Şimdi o nankör pislik onu yardım eden kişiye ihanet etmek istiyor.
Arriesgarse no quiere decir que no me importe. Puede ser que no, pero Jessica, te he observado toda mi carrera, y esta es la primera vez que te has retirado de una pelea.
Belki değildir Jessica ama seni kariyerim boyunca izledim ve ilk kez bir kavgadan geri adım attığını gördüm.
Solo tienes que conducirlo adonde quiere ir.
Sadece gitmek için can attığı yere yönlendirsen yeter.
¿ Te golpeó con el puño o con la mano abierta?
- Yumruk mu attı tokat mı?
Los echaron del país, los encarcelaron, los enterraron.
Onları ülkeden sürdünüz, hapse attınız, mezara soktunuz.
La metieron en prisión, y sus aliados dijeron : "No vamos a dejarla en prisión".
Onu hapse attılar ve dostları "Onu hapiste bırakmayacağız" dedi.
ALEC ha recibido apoyo de la industria tabacalera, también de ATT y Verizon, y durante casi dos décadas, de Corrections Corporation of America.
ALEC tütün endüstrisi ile ATT ve Verizon tarafından destekleniyor ve yaklaşık yirmi yıldır Amerika Cezaevleri Şirketi tarafından da.
Quiero saber dónde está. No hay problema.
- Hemen söyleyeyim, hepsini attım.
Tuve que tirar esa mierda. ¿ Tiraste mi jugo de ciruela?
- Benim erik suyumu mu attın sen?
¿ Crees que no sé que compró una parte de ti a media noche y que ahora está presionando a la junta para que te boten?
Gecenin bir vakti, bir parçanı satın aldığını ve şimdi de yönetim kuruluna seni attırmak için baskı yaptığını bilmediğimi mi sanıyorsun?
¿ Cuándo es salado?
- Tuz attığında mı?
Sólo le diste una puta mirada dura.
Ona manyak bir bakış attın sadece.
¿ Te sientes mejor? ¿ Soltaste el veneno?
Tamam, o zehri sisteminden attığına göre daha iyi hissediyor musun?
Deben estar desesperados por contratarte.
Oğlumuza imza attırmak için ellerini ovuşturuyor olmalılar.
Harto de los novatos en el simposio.
Sempozyumdakiler kafamı attırıyor.
Y le orinaste encima.
Sonra pisuvara attın ve üzerine işedin.
Solo lo puse sobre la mesa para hacerla hablar.
Onu konuşturabilmek için bu teklifi ortaya attım.
Sí, habrá una segunda temporada llamada Regreso a Roanoke. Y puedo confirmar que he firmado en la línea de puntos para estar en el show.
Evet, Roanoke'a dönüş isminde yeni bir sezon gelecek ve yeni sezonda da yer almak için imza attığımı doğrulayabilirim.
Puso su vida en peligro para salvar a otros en los atentados con bomba en la ONU de Viena.
Viyana'daki bombalı saldırı sırasında insanların hayatını kurtarmak için kendini tehlikeye attı.
- ¡ Y de arriesgar las vuestras!
- Kendinizinkini tehlikeye attınız ama!
Porque tú solías tomar decisiones como esa todo el tiempo, y luego te bajaste.
Çünkü eskiden bu kararları hep sen verirdin ama geri adım attın.
¡ Abandonaste este puesto, pero, desde que te relevé, has estado corriendo por ahí en este avión, haciendo lo que quieres, cuando quieres!
Bu işten geri adım attın, yine de ben devraldığımdan beri... Bu uçakta, canın ne zaman ne isterse onu yapıyorsun!
La arrojé a la bahía.
Onu körfeze attım.
De acuerdo a sus mensajes está en Woodbury, Long Island.
Attıkları mesajlara bakılırsa, ev Long Island, Woodbury'de bulunuyor.
Mandaron un correo hace un rato.
Bir süre önce onlara e-mail attım.
¡ Le pusiste brillos a mi pezón!
Göğüz ucuma çivi attın!
Al instante en que salí del local, tuve el valor de tirar los diez dólares del Wendy's desde mi coche, me fui a casa y me comí una ensalada.
İkinciyi pencerede bırakıp, diğerini ise hareket halindeyken camdan dışarı attım, sonra da eve gidip salata yedim.
Tienes suerte de que solo te tire piñas, señor de la mierda.
Sadece kozalak attığıma dua et dümbelek.
Me deshice de toda mi ropa de abrigo e interior.
Hem iç, hem dış çamaşırlarımı attım.
Por esto Margaret Thatcher fue a la cárcel.
Margaret Thatcher'ı bunun için hapse attılar.
¿ Cómo es yo que no soy la mujer florero de alguna estrella de cine internacional con una gran polla?
Ben nasıl penisi kocaman, uluslararası bir film yıldızının elaleme hava attığı güzel eşi olamadım? - Güzelmiş.
Tiraste tu bicicleta a la calle, y dijiste que éramos personas nuevas, y yo me puse ese delantal de buena esposa a pesar de estar muriéndome por dentro.
Bisikletini sokağa attın artık yeni insanlarız dedin, ben de gittim içten içe ölüyor olmama rağmen önlüklü iyi eş rolüne büründüm.
Y... lo tiré al fondo de Glenarvon Loch... porque no quería perder al único hermano que me queda.
Ben de Glenarvon Gölü'ne attım. Çünkü kalan tek kardeşimi de kaybetmek istemiyorum.
- Esa pequeña mirada linda.
- O attığın sevimli bakış.
Es una pena que te hicieras echar de Chicago.
Kendini Şikago'dan attırman yazık oldu.
Y luego tiraron el control remoto.
Ve sonra, uzaktan kumandayı attı.
Una imaginación hiperactiva como la mía convertía mi cuarto de niño en un caldo de cultivo para monstruos y horrores inexpresables al instante en que las luces se apagaban.
Işıklar söndüğünde, benim fazlasıyla aktif hayalgücüm çocukluk odamı canavarların ve ağza alınamayacak derecede TV KUMANDASI YARA BANDI korkunç şeylerin cirit attığı bir yere dönüştürürdü.
Parece que tu pequeño truco funcione suficientemente bien para engañar a los paramédicos.
Senin küçük numaran,... ATT'leri bile kandırmış görünüyor.
Tan pronto como los paramédicos locales lo metan en la parte trasera de la camioneta del forense...
Buranın ATT'leri onu adli tıp aracına koyar koymaz...
Lo colgué así, le rompí el cuello.
Göz çukuruna kancayı attım, boynuna kadar çektim.
- Cierto. Entonces... busqué los antecedentes de nuestro comprador de droga y fue atrapado por posesión de droga pero fue dejado en libertad por un tecnicismo.
Evet, bu yüzden ben de uyuşturucu alıcısının geçmişine bir göz attım adam uyuşturucu bulundurmaktan hüküm giymiş ama teknik bir detay yüzünden hapisten salınmış.
Me he arriesgado por ti durante dos años, y ¿ puedes decirme por qué me dispararon?
İki yıl boyunca senin için kendimi ateşe attım ve sen bana neden vurulduğumu söyleyemez misin?
Maduros, gran pene, tetas pequeñas, hentai, Asiáticas, adolescentes, Maduras, extremos grandes, lesbianas, homosexuales,
Anal, grup sex, olgun, büyük penis, küçük göğüsler, hentai, asyalı, yeni yetme, milf, koca popolar, lezbiyen, gay, yüze attırmalı, fetiş, bukake, genç ve yaşlı, yutmalı, sert, röntgenci ve kamuya açık alanda.
Llore mucho, hice un gran drama.
Tantrums attı