English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Bag

Bag translate Turkish

72,537 parallel translation
La verdad es que no creo que nada pueda reemplazar esa conexión.
Biliyor musun, aslında bence bu bağın yerini hiçbir şey alamaz.
Y para conectarnos más sinceramente, tenemos un ritual.
Daha dürüstçe bağ kurmak için ufak bir ritüelimiz var.
Sé que no es Belice, pero al menos podremos intentar reencontrarnos.
Belize olmadığının farkındayım tabii. En azından tekrar bağ kurmamıza yardımcı olur.
Allison es una adicta.
Bak, Allison bir bağımlı.
Son manipuladores, carismáticos y buenos para mentir.
Bağımlılar insanı kullanır, karizmatiktir, genelde iyi yalan söyler.
Ustedes tenían una relación codependiente.
Ciddi, birbirinize bağımlı olduğunuz bir ilişkiniz varmış.
Pero si realmente sientes esa conexión, esa emoción con Emily, ¿ quién soy yo para decirte cuánto tiempo necesitas?
Ama Emily'yle o bağı, o heyecanı hissediyorsan ben kimim ki ne kadar bekleyeceğini söyleyeyim?
Estabas gritando. Me pareció oírte gritar.
Çığlıklar atıyordun Seni duyduğumu sanıyordum bağıran.
Si podemos hacerlo, podríamos construir una versión descentralizada de la internet actual sin firewalls ni peajes ni normas gubernamentales ni espionaje.
Eğer bunu yaparsak, şimdi kullandığımız internetin tamamen bağımsız bir sürümünü oluşturabiliriz. Güvenliğe gerek olmayan, ücretsiz, devlet baskısı dışında, gözetleme olmadan.
Demasiadas similitudes de fuentes no relacionadas.
Bağımsız kaynaklar arasında çok fazla benzerlik var.
De nuevo, lo siento, pero, por favor, intentad no gritar.
Tekrar ediyorum, çok özür dilerim ama lütfen bağırmamaya çalış.
Todo ese tejido conectivo que te mantiene unida.
Seni bir arada tutan tüm o bağ dokuları.
Como un papa del Renacimiento, yo te absuelvo.
Bir Rönesans Papa'sı gibi günahlarını bağışlıyorum.
Jim le perdonó la vida.
Jim onun hayatını bağışladı.
¡ Te destriparé!
Bağırsaklarını çıkarırım senin!
¡ Te voy a estropear!
Bağırsaklarını deşeceğim!
Mencioné que mataste a mi Marido en nuestra noche de bodas, Y él pensó que era hilarante, Así que eso es algo que ustedes dos Puede unirte cuando lo encuentres.
Düğün gecesi eşimi öldürdüğünden bahsettim, ve bunu komik buldu, yani onu bulduğunda bununla bağ kurabilirsiniz.
Cuando usted asumió el beneficio.
Bağış gecesini ele geçirdiğin zamanı.
No tienes que gritar.
Bağırman gerekmiyor.
Los seres queridos que serán perdonados del juicio que se avecina.
Sevilenler yaklaşan cezadan bağışlanmış olacak.
Esas cosas no son mutuamente exclusivas.
Bu şeyler birbirinden bağımsız değiller.
Encuentro toda esta gritería y alboroto profundamente molesto.
Bu bağırma ve çığlıkları son derece sinir bozucu buluyorum.
O cuando tenía siete años, y se subió a su tonto bote de remos y se perdió en una tormenta, y su padre y yo salimos a buscarlo, gritándole y gritándole, desesperados.
Ya da sen yedi yaşındayken aptal sandalını alıp fırtınada kaybolduğunda, babanla benim bağırıp çağırarak aklımızı kaybetmemizdir.
No estoy completamente despierto después de oír tus gritos en su sueño.
Sen uykunda bağırınca uykum hiç kaçmadı.
Yo también iré. Tengo una conexión especial con Grodd.
Grodd'la aramızda özel bir bağ var.
¡ Es por eso que perdonaré a su líder!
Bu yüzden liderinizin canını bağışlıyorum!
¿ No vas a gritar?
Bağırmayacak mısın?
Te perdoné la vida, dijiste que regresarías a Tierra-19 y le dirías a todo el mundo que mataste a H. R.
Hayatını bağışladım ve sen de Dünya 19'a dönüp herkese H.R.'ı öldürdüğünü söyleyecektin.
Así que ¿ crees que la conexión que Grodd crea en los cerebros de aquellos que controla mentalmente funciona en ambas direcciones? Podría ser.
Yani sence Grodd'un zihin kontrolü altına aldığı kişilerle kurduğu bağ çift taraflı mı işliyor?
Así que metimos la imagen en la base de datos del Departamento de la Defensa. y, como diría Cisco : "Yahtzee".
Biz de resmi Savunma Bakanlığı veritabanında arattık ve Cisco "Bingo!" diye bağırdı.
Perdónale la vida, como yo te perdoné la tuya.
Canını bağışla, benim de seninkini bağışladığım gibi.
Por favor, para de gritar.
- Lütfen bağırmayı kes.
No estoy gritando.
Bağırmıyorum ki.
Se puso rojo, y empezó a gritarle a esa cosa
Pancar gibi kızardı ve bağırmaya başladı.
Se puso rojo remolacha y empieza a gritarle a la cosa :
Pancar gibi kızardı ve bağırmaya başladı.
Le perdoné la vida en otra Tierra para que pudiera invadir Central City.
Başka bir dünyada canını bağışladım, o da gelip Central City'yi işgal etti.
Te absuelvo de todas las muertes y destrucciones que he causado como resultado.
Neden olduğum bütün ölümler ve yıkımlar için seni bağışlıyorum.
Tenemos que descifrar una forma de romper su conexión con el infierno.
Onun cehennemle bağını kırmanın bir yolunu bulmalıyız.
Además, poco después que abriera la escuela, le llegó un donante impresionante.
Ayrıca okul açıldıktan hemen sonra en iyi bağışçıya sahip oldu.
No hubo conexión emocional.
- Duygusal bir bağ yoktu.
La detective es completamente inmune a mis encantos.
Dedektif cazibeme karşı tam bağışıklığa sahip.
y después los intestinos lentamente empiezan a hervir, como, hirviendo literalmente.
... sonrasın da bağırsakların yavaşça yanmaya başlaması, gerçekten yanması.
Cass, dijiste que cuando oíste a Benjamin, estaba gritando.
Cass, Benjamin'i ilk duyduğunda bağırdığını söylemiştin.
No, sólo sería un estorbo para ti.
Ben sadece ayak bağı olurum.
Pero, repito, podría estar también ligada a algo más en ese barco.
Yine de gemiden başka bir şeye bağı olabilir.
Tío, es peso muerto y lo sabes.
Dostum o ayak bağı ve sen bunu biliyorsun.
La línea temporal encaja, conecta a ambas víctimas.
Zaman uyuyor, iki kurbanla da bağı var.
¿ Que todos tus pecados serían perdonados?
Tüm günahlarının bağışlanacağını söylesem.
¿ Perdonados?
Bağışlanmak mı?
- Solo salió para chillarme.
- Dışarıya bana bağırmaya çıktı.
Por favor, no me grite.
Lütfen bağırmayın.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]