English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Bod

Bod translate Turkish

135 parallel translation
Para que Bod diga que la dama estaba borracha.
Bod arıyorsa, söyle hizmetçi içti.
Es Bod.
Bod'muş.
- Eso es Bod.
- O Bod.
¿ Por qué no lees el rótulo, Bod?
Bod neden etiketi okumuyorsun?
Tienes razón, Bod. si estás aburrida, alístate en el National Front.
Haklısın Bod. Eğer sıkıIdıysan National Front'a katıI.
LLamaré a Bod.
Bod'u arayacağım.
- Hola, Bod.
- Selam, Bod.
Estás zumbada, Bod.
Bod sen delisin.
DBO YGUARD :
BOD YGUARD :
¿ Jeta Bonita?
Juicy Bod?
- ¿ La hora de qué? - De la bod...
- Ne için doğru zaman?
¡ Eh, Bod!
Hey Pod!
"Bod : el hombre sin un sueño"
"Pod : Hayalleri Olmayan Adam"
Éste es Bod,... nuestro héroe.
Karşınızda Pod esas oğlan.
Cuando Bod vino a Bangkok a trabajar,... empezaron a suceder cosas extraordinarias.
Pod, Bangkok'a çalışmaya geldiğinde tuhaflıklar da baş göstermeye başladı.
Bod trabaja para una compañía sardinera.
Pod, bir sardalya fabrikasında çalışmaya başlamıştı.
Cada día Bod tiene que trabajar aprisa.
Her geçen gün Pod'un daha hızlı çalışması gerekiyordu.
Bod tiene algunas manías personales.
Pod'un bazı takıntıları vardı.
Antes de que Bod se diera cuenta,... su dedo estaba metido en una lata,... sellado en una caja,... cargado en un camión,... conducido por una autopista,... descargado en un supermercado, ... y colocado en un estante.
Pod'a dank ettiğinde parmağı çoktan paketlenmiş kutulanmış yüklenmiş yola koyulmuş süpermarkete varmış ve raflarda yerini almıştı.
Después de eso eso,... Bod se recorrió los supermercados en busca de su dedo.
Akabinde Pod marketlere girip çıkıp parmağını arar olmuştu.
Tras una larga búsqueda Bod encontró su dedo.
Uzun bir arayışın sonunda parmağını bulmuştu Pod.
Bod comenzó a preguntarse si el dedo era realmente el suyo.
Acaba bu parmak, gerçekten benimki mi diye soruyordu kendine.
Yod trabaja en el mismo lugar que Bod.
Yod, Pod ile aynı yerde çalışıyordu.
Como Bod se encontró con Yod,... incluso un buen amigo es difícil de encontrar.
İyi bir arkadaş bulmak zorken Pod'un onu bulduğu gibi.
¡ Eh, Bod!
Baksana, Pod?
Bod decidió dejar su trabajo, y también lo hizo Yod.
Pod işten ayrılmaya karar vermişti, tabii Yod da.
Yod decidió que si había otro intercambio de dedos,... prefería hacerlo con el de Bod.
Yod, parmağı bir daha başkasınınkiyle karışırsa yine Pod'unkiyle karışmasını diledi.
Al día siguiente,... Bod obtuvo un trabajo como guarda de seguridad.
Sonraki gün Pod bir güvenlik işi buldu.
Todos los días,... Bod tiene que subir el ascensor a la planta de arriba.
Her gün asansörü en üst kata çıkarması gerekiyordu.
Bod se siente incómodo en un ascensor con otras personas.
Pod, başka insanlarla aynı asansörde bulunmaktan pek bir rahatsızdı.
Jin es una limpiadora del mismo edificio donde trabaja Bod,... pero no es como las demás limpiadoras.
Jin, Pod'un çalıştığı binada temizlikçiydi ama diğer temizlikçilere benzemezdi.
En sus descansos, Bod siempre ve a Jin leyendo y hablando a gritos sobre historias de amor.
Molalarında, Jin'i yüksek sesle pembe öyküler okurken görürdü Pod.
Las otras limpiadoras se burlan de ella,... pero Bod observa que ellas gritan sobre dramas radiofónicos.
Diğer temizlikçiler onunla alay ederdi. Sanki radyo piyeslerini dinlerken ağlaşan kendileri değilmiş gibi.
Cada cosa que hace Jin es maravillosa para Bod.
Jin'in yaptığı her şey Pod'a muhteşem gelir.
Esa noche Bod no podía dormir,... pero no era por el café.
O gece Pod gerçekten uyuyamadı. Fakat kahveden değildi.
Bod empezó a ver el rostro de Jin en todas partes.
Baktığı her yerde Jin'in yüzünü görür olmuştu.
Bod le podía ver hasta en su comida.
Yemeğine varıncaya kadar.
Así que Bod ni comió ni durmió esa noche.
Anlayacağınız ne yedi, ne de uyudu o gece.
Era la primera vez que Bod hablaba a Jin.
Bu Jin ile ilk konuşmasıydı.
Pero ella habla con Bod,... porque no hay nadie más con quien hablar.
Pod ile konuştu ama. Çünkü konuşacak başka kimse yoktu.
Bod decidió contar una historia a Jin que no había contado a nadie antes.
Pod daha önce kimseye anlatmadığı bir hikâye anlatmaya karar verdi.
Bod no sabía de qué hablaba Jin,... pero Bod conocía la diferencia entre los que sueñan y los que no.
Pod, Jin'in dediklerinden bir halt anlamamıştı. Ama hayalleri olanlarla olmayanlar arasındaki farkı anlıyordu.
Bod empezó a creer que los fantasmas son reales,
Pod artık hayaletlerin varlığına inanmaya başlamıştı.
Bod piensa en la gente, rabos y todas las demás cosas fantásticas que le han ocurrido aquí.
Pod insanlar, kuyruklar ve şehirde başına gelen tuhaf şeyleri düşündü.
La imagen de Jin con su uniforme azul es hermosa a los ojos de Bod.
Jin'in mavi üniformasıyla görünüşü öyle hoş geliyordu ki Pod'a.
Aunque Jin nunca llevara otro color,... aunque siempre vistiera el mismo uniforme, ... Bod nunca se cansaría de mirarla.
Jin başka renk giymemiş olsa da hep aynı üniformayı giyiyor olsa da Pod ona bakmaktan asla bıkmazdı.
Bod aún no estaba seguro por dónde comenzar con Jin,... hasta que Yod le presentó a Mui.
Yod çat kapı gelip Mui'yi tanıştırıncaya kadar Pod hala emin değildi Jin'le nereden başlayacağına.
Eh, Bod.
Bak hele, Pod.
"DÍA DE LA BOD A"
Düğün Günü
Me hice cargo de todo, porque tú abandonaste el barco, pequeña sabandija.
- Avukatlık yapan bir hödüğüm çünkü sen gemiyi terk ettin, seni tuhaf küçük böd.
¿ Sabandija?
Böd ne demek?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]