Translate.vc / Spanish → Turkish / Bos
Bos translate Turkish
42,677 parallel translation
Y no puedo moverme todo lo que quiero, así que solo nos sentamos y miramos y miramos y miramos.
İstediğim gibi hareket edemiyorum. Öylece oturup boş boş bakmak zorunda kalıyorum.
Y miro.
Yine boş boş bakıyorum.
Yo no lo sabía, pero... sí.
Ama boş olduğunu bilmiyordum.
No importa.
- Boş ver.
Olvídalo.
Neyse, boş verin.
Digo, estás en casa ahora. No tienes más que tiempo libre.
Demek istediğim evdesin ve boş zaman dışında hiç birşeyin yok.
Es igual, no hay buena noticia.
Boş ver.
Todd, es igual, tienes razón.
Todd, boş ver gitsin.
Esta mierda es lo menos ilegal que he hecho en todo el día.
Boş ver gitsin. Bugün yaptığım an az yasadışı şey bu.
¿ Sabes qué? No importa.
Boş ver gitsin!
- No, no importa.
- Boş ver.
No importa.
Boş ver.
¡ Encuentra un enchufe abierto, ahora!
- Hemen boş bir soket bul.
¿ Merodeando en la residencia de un sospechoso?
Şüphelinin evinde boş boş dolanmak?
¿ Cuándo me has visto perseguir a un fantasma?
- Ne zaman boş işler peşinde koştuğumu gördün?
Hasta entonces, tenía seis meses libres.
Bu arada, benim altı ay boş zamanım vardı.
Pero yo tonterías no hago, y lo joderé antes yo a él.
Boş laf da yapmıyorum. İlk onu sikeceğim.
- Está vacío hasta las 5 : 00.
- Saat 5'e kadar boş.
Olvídalo.
Boş ver.
Yo- - Olvídalo.
Boş versene.
Arriba no hay nadie.
Yukarısı boş.
¿ Qué sucede con todos los demás, se preguntarán? No se preocupen al respecto.
Kalanlara ne oluyor diye sorarsanız, orasını boş verin.
Olvidémonos de lo bueno.
İyi kısmını boş ver.
Trabajas duro, o apenas trabajas, ¿ estoy en lo cierto?
Çok çalışmak ya da boş çalışmak? Haksız mıyım?
Total, hoy o mañana nos tendremos que ir.
Boş ver, nasılsa bugün yarın gideceğiz buradan.
Sabes qué, olvídalo.
Ya da boş ver.
La Urna está vacía.
Dolap boş.
¿ La Urna de las Almas está vacía?
Ruhlar Dolabı boş mu?
Desearía que no lo estuviera tanto como tú.
Boş olmamasını ben de senin kadar dilerdim.
¡ Pero se mueve mucho!
Boş boş etrafte gezinme!
Ahora te daremos algo de tiempo fuera para que pienses en lo que has hecho.
Şimdi sana biraz boş zaman vereceğiz ve siz de yaptıklarını düşüneceksin.
Pero la otra cosa es que escucha a una amiga hablando de ella cuando no debe, y la amiga no dice cosas agradables, y es un momento de debilidad para la amiga, pero la amistad está arruinada para siempre.
Ama başka bir yerde, duymaması gereken bir anda bir arkadaşının söylediklerini duyuyor ve arkadaşı iyi şeyler söylemiyor ve bu an arkadaşının sadece boş bulunduğu bir an ama arkadaşlıkları sonsuza kadar bitiyor.
Ahora es una tierra desecha.
Boş bir çöle dönüştü.
Malditos ricos. Tienen demasiado tiempo libre.
Lanet olası zenginler, çok fazla boş zamanları var.
Pero resultó ser una bala perdida del vecino de la puerta de al lado.
Görünüşe göre bu sadece, yan taraftaki komşudan gelen başıboş mermiymiş.
Un buque extraviado se dirige hacia la ensenada.
Başıboş bir gemi körfeze ilerliyor.
Olvídalo.
Boş ver gitsin.
Solían sentarse a ver la televisión viendo sólo la estática.
Oturur, TV izlerdiniz ; boş kanalda parazitlere bakardınız.
Solían sentarse, viendo sólo la estática.
Oturur, boş kanalda parazitlere bakardınız. - Kızını geri getirdim dostum.
Olvídelo.
Boş verin.
Pasó en uno de los canales de estática al final de la señal.
Skalanın sonundaki boş kanallardan birinde yayınlanıyordu.
Enterré un ataúd vacío.
Boş bir tabut gömdüm.
Vale, de todos modos, ¿ dónde has estado, Willy?
Neyse boş ver. Sen nerelerdeydin Willy?
Bueno, no importa.
Neyse boş ver.
Una mujer solitaria, susceptible a sus macilentos encantos.
Adamın içi boş albenisine kapılan yalnız bir kadına!
Hay muchas cabañas vacías, así que he estado...
- Çoğu kulübe boş, ben de...
Está vacío.
İçerisi boş.
La gente dice que Seattle ha desaparecido.
İnsanlar Seattle'ın boş olduğunu biliyor
Sí, sí.
Evet gerçekten boş.
Está vacía.
Ama boş.
No importa. Está bien.
Boş ver.