Translate.vc / Spanish → Turkish / Canvas
Canvas translate Turkish
58 parallel translation
Como del tipo que usaban en el club canvas.
Club Canvas'ta kullanılan boyaya benziyor.
No hay sorpresa aquí. La pintura en el cabello de Michelle coincide con las gotas que tomamos del Club Canvas.
Michelle'in saçında bulduğumuz boya, Club Canvas'tan aldığımız boya örnekleriyle uyuşuyor.
O la letra "C".
- Yani Club Canvas'ın "C" si gibi.
Como en el Club Canvas. Como en los anillos que Jarod Parker y Michael Guerra llevaban puestos.
Yani Jarod Parker ve Michel Guerra'nın taktığı yüzükler gibi.
Se hicieron tres anillos para el Club Canvas.
Club Canvas için üç yüzük yapılmış. - Yani sessiz bir ortak var.
No tengo un anillo con una "C" del Club Canvas.
Canvas Club yüzüğüm yok benim.
Eso prueba que usted tiene un vasto interés en hacer del Club Canvas el mejor de la playa, cosa que logró, eliminando la competencia.
Rakiplerini yok ederek Club Canvas'ı plâjın en popüler kulübü yapma saplantın olduğunu kanıtlar. - Michelle gibi rakipler.
Competencia como Michelle. Michelle usó al Club Canvas para crearse un nombre y usó su nombre para llevarse a sus clientes VIP a otros clubes a sus eventos.
Michelle, Club Canvas'ı ismini duyurmak için kullandı sonra da sizin VIP listenizdeki isimleri kendi organizasyonlarına çekti.
Necesitamos una dirección para Jack Swanson, S-W-A-N-S-O-N, y unidades detective para escrutinio en zonas amigas.
Jack Swanson'ın adresine ihtiyacım var. S-w-a-n-s-o-n. Canvas bölgesinin dedektifleriyle bağlantı kurmalıyız.
Sujeto grande, chaqueta de lona, justo detrás de mí en la barra.
Şu iri adam, canvas ceketli, tam arkamda barda.
Lienzo. - ¿ Qué quieres decir?
Canvas. - Ne demek şimdi bu?
Esta pieza de Canvas, es seguramente una de las más caras del desfile.
Bu parça muhtemelen şovun en pahalı parçalarından biri.
Y el lienzo del corazón que pintamos juntos, muestra que nuestros sueños aún no han perdido su calor.
kawaru koto nai ano egao Hayallerimiz bir tabloya... futari de yume wo egaita... çizilmişti. kokoro no CANVAS
El siguiente episodio de Saint Seiya, Lost Canvas :
Saint Seiya'da Sonraki Bölüm :
¿ Sábes lo que es una luz de canvas?
Stroboskopik flaşın ne olduğunu biliyor musun?
Y un buen gancho manda a Harper a la lona!
Harper, Canvas'a harika bir kroşe gönderiyor.
Charlie, él es Canvas.
Charlie bu Canvas.
- Canvas.
- Canvas.
Sé lo que es Canvas.
Canvas'ın ne olduğunu biliyorum.
Pero Canvas se hizo un tatuaje.
Ama Canvas dövme yaptırdı.
¿ Así que tienes esto para evitar que matara a Canvas?
Yani bunu Canvas'ı öldürmeyeyim diye mi yaptırdın?
Sabes, Canvas, cada vez que te veo, no tienes que... sí, supongo que sí.
Canvas beni her görüşünde bunu... Yapacaksın herhalde...
En fin, vinimos porque le pediste a Canvas que te ayudara con el Feng Shui de tu casa.
Neyse, buraya Canvas'tan evinin Feng Shui'sini oluşturmasını istediğin için geldik.
Jen, si traigo a la familia para una parrillada, significa que tendré que invitar a personas que no me agradan... como mi papá. ¡ Y Canvas!
Jen mangal için ailemi çağırmam demek sevmediğim insanları çağırmam demek. Babam gibi. Ve Canvas!
Y recuerda, Canvas y yo somos vegetarianos.
Bu arada unutma, Canvas ve ben vejetaryeniz.
Canvas, él es Ed.
Canvas bu Ed.
Canvas, él es mi papá, Martin.
Canvas, bu babam Martin.
Entonces, Canvas... ese es un nombre muy interesante.
Canvas, çok ilginç bir isim.
No, no, él es Canvas, el nuevo novio de Jen.
Hayır, bu Canvas, Jen'in sevgilisi.
¿ Qué hay de ti, Canvas?
Peki sen Canvas?
Solo yo y Canvas.
Sadece ben ve Canvas.
¿ Canvas...?
Canvas?
¿ Canvas?
Canvas...?
¡ ¿ Canvas?
Canvas? !
Canvas era muy cercano a su cabra.
Canvas keçisini çok severdi.
¿ Sobre conocer a los amigos de surf de Canvas?
Canvas'ın sörf arkadaşlarıyla tanışmaktan mı?
Como todos sabemos, Canvas era una persona increíblemente especial.
Bildiğiniz gibi Canvas çok özel bir insandı.
" Mi querido y precioso Canvas, nunca olvidaré la primera vez que te vi.
Sevgili, güzel Canvas'ım seni ilk gördüğüm anı asla unutmayacağım.
Y puedo decir que Canvas le trajo más pasión y alegría a su vida en los tres meses que lo conocía de lo que la mayoría de la gente experimenta en su vida.
Ve Canvas'ın bu geçen üç aylık sürede onun hayatına hiç olmadığı kadar tutku ve neşe getirdiğini söyleyebilirim.
Acabo de colgar el teléfono con la hermana de Canvas.
Biraz önce Canvas'ın kız kardeşiyle konuştum.
Es Canvas Town.
- Canvas Kasabası.
A Canvas Town es a donde debes de ir.
Gitmen gereken yer Canvas Kasabası.
Canvas Town.
- Canvas Kasabası. - Aynen.
Quiero que tenga los ojos abiertos en Canvas Town.
Canvas Kasabası'nda gözlerini dört açmanı istiyorum.
Cuando me establecí en Canvas Town, apenas había pasado un minuto antes de que fuera solicitada por hombres cuyas mujeres estaban preparadas para parir, o por mujeres que me llamaban por sí solas.
Canvas Kasabası'na yerleştiğimde kadınları doğum yapmaya hazır erkeklerin ya da kendileri için beni arayan kadınların bana uğraması bir dakikayı bulmamıştı.
Hay un hombre... está husmeando por Canvas y creo que la busca.
- Bir adam var. Canvas'ta etrafa bakınıyor. Sanırım seni arıyor.
No me quedé el dinero, lo usé para ayudar a la gente de Canvas.
Hiç parayı saklamadım onu yalnızca Canvas Kasabası'ndaki insanlara yardım etmek için kullandım.
Ningún negro en Canvas puede gastarse una libra. 10 chelines.
Canvas Kasabası'ndaki hiçbir zenciye bir paunt çıkmam, 10 şilin.
¿ Habías escuchado de un club en la Playa Sur llamado Canvas? Si.
South Beach'te Canvas adında bir kulüp duydunuz mu hiç?
¿ Volvemos al Club Canvas?
Club Canvas'a geri dönüyoruz.
Canvas.
Kordon hakkında.