Translate.vc / Spanish → Turkish / Carbón
Carbón translate Turkish
2,158 parallel translation
Y entonces, se escondió bajo el depósito de carbón por dos días.
Ve sonrasında kömür ocağında iki gün boyunca saklanmıştı.
Le traeré un poco de carbón.
Ben yakacak getiririm.
¿ Qué, somos mineros de carbón?
Neyiz biz, kömür madenci miyiz?
Antes de su llamada telefónica al profesor Bennett, puso un mecanismo de disparo, similar a éste, debajo de la carreta de carbón.
Profesör Bennett'e telefon açmadan önce buna benzer bir ateşleme mekanizmasını kömür arabasının altına yerleştirdiniz.
- Ya veo. ¿ Y esos objetos incluyen Querosén, Trementina y algunas piezas de carbón?
- Gazyağı, terebentin ve ve kumaş parçası mı yoksa?
Eso es en realidad un filtro de carbón activado la cual ha sido bañada en etil mercaptano.
O, etilmerkaptana batırılmış kömür filtresidir.
Mi oscuro pasajero es como un minero de carbón atrapado. Siempre golpeteando. Siempre intentando decirme que aún está dentro.
Karanlık yolcum, göçük altında kalmış madenciler gibi sürekli ufak ufak tıklatıyor hayatta olduğunu, canlı olduğunu anlayabilmemi sağlıyor.
Dos palabras. Emisiones de carbón.
İki kelime karbon emülsiyonu.
Sí, claro, emisiones de carbón.
Evet haklısın Wavy Gravy.
En respuesta a las protestas por las subas de precio del combustible y la comida el Congreso aprobó un plan para financiar la construcción de 40 nuevas plantas de energía alimentadas con carbón, en los próximos 5 años.
Yükselen benzin ve yiyecek fiyatlarından dolayı artışa geçen olaylar yüzünden bugün Meclis, beş yıl içince kurulacak olan 40 tane fosil yakıt kullanan güç santrali kurulmasını onayladı.
Se estaba vendiendo otra vez el carbón como nuestra, así llamada, salvación.
Kömür bir kere daha sözde kurtarıcımız olmuştu.
Pero cuanto más carbón se quemaba, más rápido se calentaba nuestro planeta.
Ama biz kömür yaktıkça, gezegenimiz daha çok ısındı.
Estamos lanzando más carbón, más metano más óxido nitroso a la atmósfera.
Atmosfere daha fazla karbon, metan ve azot protoksit salıyoruz.
Los países occidentales atravesaron un proceso de desarrollo muy intensivo, se hicieron ricos quemando carbón y quemando petróleo.
Batı ülkeleri kalkınma sürecinde enerjiye çok fazla ihtiyaç duydular kömür ve petrol yakarak zengin oldular.
Todos los elfos de Carbón, favor depreséntense.
Tüm Kömür Elfleri, giriş yapın.
Estas personas son como canarios en una mina de carbón cuando se trata de contaminantes.
Kimyasal maddeler söz konusu olduğunda.. .. bu insanlar kömür madenindeki kanaryalar gibiydiler.
Pudimos administrar el lavado de carbón a tiempo.
Boğazındaki yabancı maddeyi çıkarmayı başardık.
Perdimos nuestra granja, terminamos en una ciudad de carbón.
Çiftliğimizi kaybettik, kömür kasabasına taşındık.
Lo que indica que probablemente quedó enganchado bajo un carro de carbón.
Bu da gösteriyor ki, büyük ihtimalle bir kömür vagonunun altında sürüklenmiş.
Lo que significa que me puedo focalizar en la líneas que usan carros de carbón.
Yani şimdi, hangi hatların kömür vagonları tarafından kullanıldığına yoğunlaşabilirim.
- Haces trampa con carbón.
Mangal kömürüyle sahtekarlık yapıyorsun ama.
El arma usada para apuñalar a la Dra. Kaswell dejó rastros de hierro y carbón.
Dr. Kaswell'e saplanan alet geride demir ve karbon izleri bırakmış.
Accidentalmente carburizaron el hierro mientras lo calentaban sobre el carbón, transformándolo en acero de baja calidad.
Demiri kömür üzerinde ısıtırken yanlışlıkla karbonla birleştirdiler. Böylece düşük kaliteli çelik elde ettiler.
Lavado intestinal completo, carbón activado.
Bağırsakların temizlenmesi, aktif kömür.
Patria de la minería de carbón.
Kömür madeninin beşiği.
"Carbón limpio"
TEMİZ KÖMÜR
El carbón limpio no existe y nunca jamás existirá.
Temiz kömür diye birşey yoktur. Ve asla olmayacaktır.
Esencialmente, al capturar el CO2 y cualquier otro gas invernadero emitido, al quemar el carbón, aplicas enormes cantidades de energía para comprimirlo, luego lo llevas por enormes distancias y lo introduces en una cámara de aire comprimido en el suelo
Özündeki mantık şudur, yanan kömürdeki karbondioksiti ve diğer sera gazlarını tutup çok büyük enerji sarf ederek sıkıştırırsınız. sonra bunu büyük mesafeleri aşırtarak yerin altında hava geçirmez bir odaya pompalarsınız.
En Estados Unidos, del carbón o del gas natural.
A.B.D'de ya kömürden ya da doğalgazdan.
Con la introducción del carbón, la población empieza a aumentar así, pero alrededor de 1900, al inicio del siglo XX, lo que ven cuando el petróleo se hace omnipresente es que la población ascendió así y llega a los 6,500 millones de personas.
Kömürün kullanımıyla, nüfus bu şekilde gidiyor. Ama 1900'Iü yıllarda, 20. yüzyıla girerken petrolün hazır ve nazır olması ile birlikte nüfus bu şekilde gidiyor, ve 6,5 milyar insana ulaşıyor.
- Estas rocas saben a carbón.
- Bu taşın tadı kömür gibi.
- Con razón les lanza carbón.
- Sana kömür atmasına şaşmamalı!
Me reí de el porque su madre recogía carbón.
Annesinin kömür avlamasıyla dalga geçtim.
- Una "caza-carbón".
-... düşünüyor.
Entonces murió, y se convirtió en carbón...
Öldü, kömüre dönüştü ve...
Bueno, sólo estaba diciendo, que para mí, es sólo carbón comprimido.
Yani diyorum ki, o bana göre sıkışmış karbon sadece.
Es carbón comprimido.
Sıkışmış karbon o.
¿ Y este es el momento en el que rompo a llorar porque piensas que mi corazón es más negro que el carbón tejano?
Bu bölüm kalbimin Teksas kömüründen daha kara olduğunu düşündüğünden Kleenex'i * çıkardığım bölüm mü?
Bailando sobre el carbón. Bailando sobre las llamas.
Kömürlerin üzerinde, alevlerin arasında dans ediyordu.
Hay demonios que metieron carbón ardiendo por la garganta de tu hermano.
Onlar, erkek kardeşinize kızgın kömür yutturan iblisler.
- Oh, entonces nada más que un trozo de carbón tendrás.
O zaman şöminede kömürden başka şey bulamayacaksın.
Pedazo de carbón.
Bir parça kömür.
- Entonces he sido traviesa y tendrás que colocarme una gran pieza de carbón en la media.
- Bu çok yanlış! - O halde yaramaz bir kız oldum ve çorabıma koca bir parça kömür koyman gerek.
El carbón neutralizará al ácido.
Yanmış kömür, asidi nötralize eder.
Mas. ¡ Más carbón!
Biraz daha. Biraz daha kömür!
O un olor perpetuo a carbón.
Ya da sürekli bir kömür kokusu.
Toda la electricidad producida por plantas de energía de carbón serán gravados.
Kömürle çalıştırılan santrallerden üretilen elektrik vergilendirilecek.
Bueno, no puedes esperar que fuese una copia al carbón.
Karbon kâğıdından çıkmış gibi bir kopya bekleyemezsin, ona biraz zaman ver, Tenma.
¿ Sabes qué comieron? Carbón.
Ne yemişler biliyor musun?
¿ Carbón? Sí.
Kömür mü?
Hallaron carbón en unas tierras yermas de E T.
Çin'de ET'nin elinde olan bir bölgede kömür bulunmuş.