Translate.vc / Spanish → Turkish / Care
Care translate Turkish
2,461 parallel translation
- I Don't care. Vamos.
Evden çıkıyoruz.
* I can't look away * *'cause she's everywhere * * and I want her * * but does she care?
Gözümü alamıyorum çünkü her yerde. Arzuluyorum da. Ama umrunda mı acaba?
Entonces no nos queda otra opción
Bize başka çare bırakmadın.
El último recurso.
Son çare.
Vale, entiendo eso es un último recurso, pero un muy mal último recurso.
- Bunun son çare olduğunu anlıyorum. - Ama kötü bir son çare.
Es la única manera.
Bu tek çare.
No nos dejas otra opción, nos obligas a hacer cosas, cosas que no te van a gustar.
Bize masadaki diğer seçenekleri, çok nahoş olanları denemekten başka çare bırakmıyorsun.
Para un espía, hacer una aproximación se trata de resolucion de problemas.
Bir ajan için hedefe yaklaşmak demek bir soruna çare olmak demektir.
Porque si esta humedad no está arreglada para mañana me van a dar una patada en culo.
Yarına kadar bu ter deryasına bir çare bulamasaydım kapının önüne koyacaklardı vallahi.
Y con respecto a lo que vamos a hacer...
Şimdi, buna neden olan soruna çare bulacağız.
y tengo anhelos de un remedio inútil creado por un profesor de colegio.
Bende okul hocası tarafından arzulanarak üretilen işe yaramaz bir çare var.
que estás haciendo actualmente en la comunidad caribeña.
Senin şu an Karayip halkına vermekte olduğun zarara çare bulmalıyız.
No me dejáis opción.
Bana başka çare bırakmadınız.
Resuélvelo.
Bir çare bul.
¡ Buenas noticias! Encontramos la cura para la infección de zombis.
Zombi enfeksiyonuna çare bulduk.
Los hermanos López usan la violencia... Disfrutan torturar y descuartizar.
Lopez kardeşler, ilk çare olarak şiddet kullanırlar.
Sí, como último recurso.
Evet son çare olarak.
Sabes, todo esto va en contra de lo que creo, interferir a un guardia que trabaja duro protegiendo a los ciudadanos norteamericanos, pero hay que hacerlo Feliz Cumpleaños, Steve.
Amerikan vatandaşlarını koruma görevi yapan bir gardiyanı alıkoymak görev anlayışıma çok ters ama başka çare yok.
Jesse, Gus no me dio otra opción.
Jesse, Gus bana başka çare bırakmadı.
Este es un recurso pero si realmente te quieres proteger, desaparece.
Son çare olarak başvurulan bir şey bu gerçi ama gerçekten kendini koruman gerekiyorsa ortadan kaybolabilirsin.
Debe contribuir.
Devreye girmesi gerek. Başka çare yok.
Necesito encontrar algo para inmovilizar tu brazo.
Ben kolun için bir çare düşünecem ama
Usad los EMDs solo como último recurso.
Şok tabancanızı son çare olarak kullanın.
- Pero solo si lo demás falla.
- Tabi son çare olarak.
No hay que pensar mucho.
Bundan sonra ne yapmam gerektiğini söyle. Bu seçenek veya çare yok.
Sí, hay que reservar el hotel. Bueno.
Evet, son çare bir tatil kitabı.
Que todo aquel que busque un albergue seguro lo encuentre conmigo.
Güvenli bir liman arayanlara çare olacağım.
No ha estado expuesto al virus y no quiero volver a beber la vida otra vez y él es el único... no es diferente de coger bolsas de sangre.
Virüse maruz kalmamış ben de yine diri diri beslenmek istemedim yani tek çare oydu. Kan torbalarından içmemle arasında bir fark yok.
Causamos dolor cuando es la única opción.
Acıya sadece son çare olduğunda başvuruyoruz.
Mira, yo sé que el costo de esto ha sido alto, pero si hubiera incluso la más mínima posibilidad de que en algún lugar bajo la montaña esté la cura definitiva... entonces por lo que a mí respecta, vale la pena.
Bak, ben bilirim şu masrafın ne kadar yüksek olduğunu, Fakat eğer varsa bile En ufak şans Bu dağın altındaki yerde Son çare ise...
- Pensemos en algo más.
- Başka bir çare buluruz.
Mira, Tom, nuestro equipo de ciencia está luchando con esta cosa del arnés.
Dinle Tom, bilim ekibimiz şu koşumlara bir çare bulmak için didiniyor.
¿ Crees que matándome detendrás esto, Bansabira? ¡ Los dioses nos quieren a todos muertos!
Beni öldürmek buna çare olacak mı, Bansabira?
De acuerdo, espera, espera, ¿ qué estas haciendo?
Son çare.
No hay salida.
bundan başka çare yok.
La nulidad es el único remedio para este asunto.
Fesih böyle bir konuda geriye kalan tek çare.
La normativa del derecho de auto-ayuda permite que ciudadanos privados tomen medidas correctivas para poder enderezar graves injusticias.
Kişisel yardım hakkı ilkesi, her vatandaşın yaşadığı adaletsizliğe çare olarak önlem almasını saklı tutar.
Un asalto como ese, tiene que ser nuestro último recurso, no el primero.
Bu tarz bir saldırı son çare olmalı, ilk değil.
Los miembros del partido de nuestro astillero presentah un conjunto de reivindicaciones que, cuando se cumplan, puede aliviar la situación en nuestro astillero.
Tersanemizin Parti Üyeleri bazı şikayetlerini dile getiriyorlar. Toplantıda, tersanemizin sıkıntılı durumuna umarım çare bulunur.
Bueno, nuestros plazos cambiaron, y de todas formas, venir a ti es definitivamente un último recurso.
Güzel, zaman çizelgemiz değişti, ve herneyse, son çare olarak sana geldim.
Pero yo quiero curar su enfermedad.
Benim istediğim şey ise onun hastalığına çare bulabilmek.
Yo, personalmente... creo que eso es ir demasiado lejos.
Bana sorarsan bu en son çare.
Eso es totalmente la última opción.
Bu kesinlikle son çare.
Pero yo... sigo soñando con que... algún día, algún médico de algún lado encuentre un remedio y le devuelva la vista a esa pobre mujer, para que él pueda mandarla a la mierda.
Ama ben bir gün, bir yerlerde, bir doktorun körlüğe bir çare bulacağını ve o zavallı kadını iyileştirmesini umut ediyorum böylece onu terk edebilecek!
Ahora está atrapado en una enredadera, y no hay más remedio que ir a cogerlo.
Bir sarmaşiğa takılı kaldı, onu gidip almaktan başka çare yok.
Eso curará su interés por los cirujanos.
Bu onun ameliyat merakına çare olabilir.
Sólo que yo no voy a salvar niños pequeños o personas con la enfermedad de Alzheimer.
Ama ben küçük çocukların hayatlarını kurtarmıyorum ya da Alzheimer'a çare bulmuyorum.
Es tu enfermedad la que intentamos curar.
Burada çare bulmaya çalıştığımız senin hastalığın.
Abrumado por la pena Izanagi decidió viajar a Yomi, el inframundo, en las profundidades de la Tierra para traer a su difunta esposa, Izanami, del mundo de los muertos.
Kedere bir çare olur diye, Izanagi, Yomi'ye varmak üzere koyuldu yola, yeryüzünün çok altına bulup getirecekti eşi Izanami'yi, ahret yolculuğundan.
Es la maldición que debemos soportar los humanos.
Biz insanların dayanması gereken çare bu.
No es forma de irse.
Başka bir çare yoktu.