Translate.vc / Spanish → Turkish / Cargó
Cargó translate Turkish
525 parallel translation
Conozco a su marido mejor que usted y pienso que no cargó la pistola por la misma razón que no me ha dejado indefenso.
Kocanızı sizden daha iyi tanıyorum. Bence tabancada mermi yok, çünkü beni asla savunmasız bırakmaz.
Cargó el cuerpo sobre sus hombros de esta manera, caminó hacia atrás y limpió la habitación.
Ceseti bu şekilde omuzuna aldı görüyorsunuz, odayı temizleyerek geri geri yürüdü.
Cargó a un Guy hasta arriba y se chamuscó al bajar.
Şenlik ateşinin tepesine bir Guy taşımıştı ve aşağıya inerken de kendisi biraz yanmış olmalı.
Pero la cargó en una caravana y la envió a Bugandi.
Fakat hepsini bir kervana yüklediniz ve Bugandi'ye gönderdiniz.
- Pero se cargó a Johnny.
- Johnny'yi öldürdün.
Se cargó al amante de su mujer. ¿ vale?
Soruma cevap ver. Karısının sevgilisini gebertti, oldu mu?
No se lo cargó.
Onu öldürmedi.
La primera vez se cargó un diente.
İlk kez bir diş kırdı.
Incluso nos ha contado que tu guerrero Zamath cargó como un león, para terminar con el cráneo aplastado como un huevo.
Savaşçın Zamath'ın nasıl bir aslan gibi kovalandığını ama kasklı kafasının yumurta gibi kırıldığını da anlattı.
Supón que conozco a un tipo que se cargó a alguien,
Diyelim ki birini öldüren bir adamı tanıyorum.
Se cargó su negocio en diez minutos.
10 dakikada iş hayatlarını söndürdü.
Ese botones cargó nuestras maletas.
Bu görevli de oradaydı. Bizim bavullarımızı getirmişti.
Esta misma noche cargó nuestras maletas.
Bu akşam bizim bavullarımızı getirmiştiniz.
Fui yo quien se lo cargó.
Ona silah çeken bendim.
¿ Entonces por qué fue al armario, cogió la pistola y la cargó?
Peki niye dolabı açıp silahınızı aldınız ve doldurdunuz?
- Pero una criada se cargó su testimonio.
Ama ifadesini hizmetçi yalanladı.
Un tipo se cargó a mi mejor amiga.
Bir dostum en iyi kız arkadaşımı ezmişti.
Seguramente cargó demasiado la lavadora.
Büyük olasılıkla çamaşır makinesini aşırı yüklemiştir.
No lo ha pagado aún, lo cargó en cuenta.
- Ama ödeme yapmadı. Borçla aldı.
Pero se dice que en Shimodate cargó contra los hombres del comisario... y también contra la familia Shoten.
Fakat Shimodate Köyünde diyorlar ki o Vali'nin adamları ve... Shoten ailesini haklamış.
- ¡ Cuantos sacos cargó!
Kadınlara yüz vermeye gelmez.
Su negligencia me cargó con un muerto.
İhmalin yüzünden bir adam öldü ve ben zorda kaldım.
- ¿ Usted me cargó hasta aquí?
- Beni buraya sen mi taşıdın?
El filo de la espada de Bunnojo se cargó de despecho.
Bunnojo'nun kılıcının ucunda aşk intikamının öfkesi vardı.
- ¿ Y se cargó una botella de tequila?
- Siz de bir şişe tekilayı öldürdünüz.
Cargó el cadáver en su coche para deshacerse de él... pero en la autopista la paró la policía.
Cesedi arabaya taşıdınız gece yola çıktınız ve bir barikatla karşılaştınız.
En Montevideo, el Graf Spee cargó petróleo y desembarco a los tripulantes de los Barcos Mercantes que había Hundido
Graf Spee, batırdığı ticaret gemilerinden yakıt takviyesi yapıyor, ve mürettebatlarını karaya çıkarıyordu.
Y se cargó sola y se fue.
Sandıkları da yüklenip yola düşmüştür.
Se los cargó alguien próximo a nosotros.
Bize yakın biri tarafından öldürüldüler.
Algún loco se cargó a uno de los mejores hombres del país.
Her arkanı döndüğünde, delinin biri ülkenin en iyi adamlarını öldürüyordu.
Además, Lamb está muerto y él se cargó a Dunlop.
Ayrıca Lamb öldü ve herif Dunlop'u harap etti.
Jesús, en su camino a la escuela, cargó la Cruz en su espalda... ( crescendo )
Minik İsa, okula giderken arkasında haç taşırdı...
La pasma se Io cargó en un atraco.
Marsilya Garı'ndaki çevirmede polisler vurmuştu onu.
Émile se lo ha cargado. Se Io cargó sin motivo.
Emile onu beyhude yere öldürdü.
Se cargó 2 puertas, la vitrina y 3 metros de mostrador más la mercancía dañada y el vehículo municipal.
İki kapı, bir pencere, 4 metrelik bir tezgah kırdın. Ayrıca zarar gören mallar var. Hurdaya dönen bir polis aracı.
Se enfadó y se lo cargó.
Çılgına döndü ve gidip yakaladı.
- Un ejercito de hormigas me cargó.
- Bir karınca ordusu beni taşıdı.
El secreto del acero siempre cargó con un misterio.
Çelik, sırrında daima bir gizem taşıdı.
- Se lo cargó tu compañero.
-'Temizlendi'gibi, küçük oda arkadaşınız tarafından.
yo sólo sé que se lo cargó.
Tek bildiğim Salt'un göğsünde bir delik açtığı.
Spiridon cargó con ella a través del umbral de la puerta.
Spiridon Sofija'yı eşikten kucağında geçirdi
Luego lo cargó en su barco y se hizo a la mar con él.
Hepsini gemisine yükledi ve gün batımına doğru yelken açtı.
Kenneth te levantó... y te cargó por 12 cuadras hasta el hospital.
Kenneth seni aldı. 12 sokak boyunca seni hastaneye taşıdık.
Es el mismo conejito blanco hijo de puta que se cargó a Hunsaker.
Hunsaker'ı vuran, albino herif.
- Acabó con todos. Y a pesar de estar herido, cargó al Oficial hasta un lugar seguro.
Yaralı olduğu halde, subayı aldı, ve onu güvenli bir yere taşıdı.
Primero me metió un cabeza rapada su pistola en la oreja, y luego Danko se cargó a un travesti.
Önce bir Kel Kafa silâhını kulağıma soktu. - Danko da bir homoyu hakladı. - Raporlarınızı her zaman beğenmişimdir.
Lo único que se cargó fueron un par de calzoncillos.
Aptallar donlarına etmişler.
Sólo soy un inútil gaijin y todos saben que se cargó a mi compañero.
Ben sadece değersiz bir Gaijinim ve herkes ortağımı öldürdüğünü biliyor.
Creo que al mío se lo cargó una tía.
Sanırım adamımı bir kadın hakladı.
¿ Recuerdas como Caín se cargó a su hermano Abel?
Kabil'in Habil'e yaptığı tek şey onu öldürmekti.
- ¿ Me cargó?
Sizi kanepeye taşıdım. - Beni taşıdınız mı?