English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Spanish → Turkish / Cará

Cará translate Turkish

59,516 parallel translation
¿ Por qué se bri-bebé un pito cara como en este momento?
Bri-baby neden şimdi öküzleşiyor?
Bueno, tal vez no es una buena idea para la cara ser un pito en este momento.
Belki şimdi öküzlük yapmak senin için iyi bir fikir değildir.
Aparentemente, los ojos de mi cara le da náuseas es lo que me dijo textualmente. Ni idea.
- Hiç fark etmedim.
Tienes grandes cojones para mostrar tu cara por aquí de nuevo, hermano.
Tekrar buraya geldiğine göre bayağı taşaklı bir adamsın dostum.
¿ Qué... Qué... Qué le escribiste en la cara?
Ne yani, adamın suratına yazı mı yazdın?
Allí habrá un hombre con marcas en la cara que te estará esperando, él te llevará con mi amigo Atticus.
Orada yüzü dövmeli bir adam seninle buluşup seni dostum Atticus'un yanına götürecek.
Y tú te sientas ahí con la misma arma preparada. Y cuando pongas la misma cara desafiante, te preguntaré lo mismo que a él : ¿ por qué pones en peligro tu vida?
Sen de kucağında doğrultulmuş vaziyetteki o aynı eski silahla burada oturabilirsin ve sen yüzünde aynı meydan okuyan bakışla burada otururken ben de "Hayatını ne için riske atıyorsun?" diye o aynı eski soruyu sorarım.
Mi sirviente quiere pegarte un tiro en la cara.
Uşağım yüzünüzün tam ortasından sizi vurmak istiyor.
Él lo vio en mi cara.
O ise amacımı hemen anladı.
Tú eres la cara de la franquicia.
Markanın yüzü sensin.
Quizá quiera preguntarle al general... cuánto ha hablado cara a cara con el presidente desde que asumió.
Generale, bu göreve atandığından bu yana başkanla ne kadar yüz yüze görüştüğünü sormak isteyebilirsiniz.
El Presidente quiere hablar cara a cara.
Başkan yüz yüze görüşmek istiyormuş.
Esperaba poder hablar cara a cara con usted, pero debemos despegar.
Yüz yüze görüşmeyi umuyordum ama havalanmam gerekiyor.
Y así, Glen finalmente tuvo su cara a cara con el presidente.
Böylece Glen başkanla sonunda yüz yüze görüştü.
¿ Viste su cara?
Yüzünü gördün mü?
¿ Partirle la cara?
- Suratına yumruk atmak mı?
Tu pelo... no, quítatelo de tu preciosa cara.
Saçını çek o güzel yüzünün önünden.
Pero no sé, porque no te veo la cara.
Ama yüzünü görmediğim için emin değilim.
Descríbeme tu cara. - ¿ Mi cara?
- Yüz ifadeni tanımla.
Ahora, ¿ podrías quitármelo de la cara, para que me pueda volver a dormir?
- Nutkum tutuldu resmen. Şimdi şunu suratımdan çek ki ben de uyumaya devam edebileyim.
Máximo, asegúrate de que tu cerebro esté conectado antes de abrir la boca que tienes en esa estúpida cara.
- Maximo, Maximo... Sözcüklerin aptal ağzından çıkmadan önce beyin süzgecinden bir geçir.
No tienen cara para juzgarme.
Beni yargılamaya hakkınız yok.
- ¡ Nos viste la cara!
Burada olmamızın sebebi o!
¿ Qué? ¿ Tengo algo en la cara?
- Yüzümde bir şey mi var?
Chicos muy guapos de la cara... que estén marcados. Con cuerpos musculosos...
Mükemmel bir yüzü olan, her yeri kaslı, harika vücutlu yakışıklı ve genç, hatta senden daha genç erkeklerden hoşlanıyorum.
¡ Esa es tu cara de idea! Sí.
- İşte bu senin aklına fikir gelmiş ifaden.
En la cara, no.
Yüze olmaz.
Voy a partirte la cara como me vuelvas a hablar así, pedazo de mierda.
Eğer benimle bir daha böyle ileri geri konuşursan senin amına koyarım sik kırığı.
Cortaron la cara del rey Bhallaldev.
'Kralı Bhallaldev'in yüzünü kestiler.'
¿ Tu cara se hundió en mis genitales?
Takımlarımı yüzüne mi yerleştirdim?
¡ Caíste de cara en mis genitales!
Takımlarım yüzüne yapıştı!
Están dando la cara por el cristianismo contra los turcos musulmanes.
Türk Müslümanlarına karşı Hristiyanlık için direniş gösteriyorlar.
- Probablemente se haga golpeado la cara al caer.
- Muhtemelen düşerken yüzünü vurmuş.
Rumores, la señal de la "V" en la cara del pelotón de fusilamiento.
Söylentiler, ateş mangası karşısında zafer işareti yapılması...
Incluso dejaré que Blancanieves se siente en la cara de tu marido.
Pamuk Prenses'in kocanın suratına oturtacağım.
¿ Viste la cara de esos padres?
Diğer ebeveynlerin suratlarını gördün mü?
¿ Viste su cara?
Suratını gördün mü?
Hace cuatro años que te conozco y tu cara era diferente, tu cuerpo cambió.
Dört yıldır seni tanıyorum. Ama suratın farklı göründü. Vücudunun şekli değişti.
Nada, mirando el atardecer, pensando la suerte que tenemos de tenerlo en la cara todos los días.
Hiç. Gün batımını izliyorum. Evimizin böyle bir manzarası olduğu için ne kadar şanslı olduğumuzu düşünüyorum.
Me dijo que tuviera presente que si hablaba con su madre sobre su padre, iba a poner una cara rara.
Şunu bilin ki eğer annemle, babam hakkında konuşuyorsak yüzüne acayip bir ifade takınacaktır, dedi.
- Pero en su cara...
-... ama suratı...
Vi la cara de Skye.
Skye'ın yüzünü.
Esta es la cara que sus pacientes ven... ligeramente distante y preocupada.
Bu hastalarının normalde gördüğü yüz ifadesi : hafif mesafeli, endişeli.
¡ Tu cara!
Yüzün.
Cara.
Tura.
Será cara.
Tura gelecek.
Hicieron un trabajo cojonudo reconstruyéndole la cara y el cuello.
Yüzünü ve boynunu düzeltirken iyi iş çıkarmışlar.
Solo para que pudieras tener el féretro abierto y mirar su cara bonita una última vez.
Hepsi güzel açık bir tabut ve güzel yüzüne son bir kez bakabilmen için.
Por cada creencia, cada rama, cada denominación ellos ven una cara diferente cuando cierran sus ojos para rezar.
Her inanç, her mezhep ve her tarikat gözlerini kapatıp, dua ettiğinde farklı bir surat görüyor.
Cierra la boca antes de que te abofetee tu maldita cara.
Çeneni kapat yoksa ağzının ortasına tokadı indiririm.
¿ Agitas un reloj de bolsillo? ¿ Delante de la cara de alguien? ¿ Es así?
İnsanın gözünün önünde cep saati sallıyorsunuz, öyle değil miydi?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]