Translate.vc / Spanish → Turkish / Central
Central translate Turkish
10,521 parallel translation
Estaba en la estación de Grand Central, Jake.
Grand Central Terminali'ndeydim, Jake.
Estaba en la estación de Grand Central.
Bende Grand Central Terminali'ndeydim.
Nunca fui a la estación de Grand Central.
Grand Central İstasyonuna hiç gelmezdim.
Vuestro punto central.
Bu sizin çıkış noktanız.
Pon el pie en el nodo central y móntate al tórax.
Ayaklarını merkezî yumrunun üzerine koyup göğüs kafesine çık.
Llamé a la central para que hicieran el viaje que tenía al aeropuerto y...
Merkezi aradım, havaalanına yetiştirmem gereken işi halletmelerini söyledim ve sonra da...
La enfermera nos dirá cuando esté listo y lo llevaremos a la central.
Hemşire, hazır olduğunda bize haber verecek ve onu merkeze götürmek için döneceğiz.
Y en noticias más agradables, ¿ recuerdan el Día de Flash, la celebración en el centro para honrar al único e incomparable superhéroe de Central City? Bueno, a solo semanas...
Bir diğer güzel haberimiz ise Central City'nin tek ve biricik süper kahramanı için düzenlenen Flash Günü'nde haftalar önce...
Mira, ella no vino a Central City a verme.
Central City'e beni görmek için gelmemiş.
Parece que Hewitt se está recargando el estadio de la secundaria de Central City.
Hewitt, Central City Lisesi'nin futbol sahasından elektrik çekiyor.
Nació ocho meses después de que abandonaras Central City.
- Central City'i terk ettikten 8 ay sonra doğurmuşsun.
En esta etapa de su evolución, Su sistema nervioso central responde a 50.000 voltios.
Evriminin bu aşamasında merkezi sinir sistemi 50 bin volt akıma cevap verebiliyor.
Ha habido un ataque en la Universidad de Central City.
Central City Üniversitesi'ne bir saldırı olmuş.
Central, tenemos múltiples DBs, solicitando refuerzos detectives en la escena del crimen.
Merkez, bir sorunumuz var, cinayet mahalline dedektif ve takviye kuvvet istiyoruz..
Nuestro informe central : acusaciones ominosas contra Hank Hippopopalous.
Asıl haberimiz, Hank Hippopopalous'a yöneltilen kaygı verici ve uygunsuz iddialar.
El horario central vuelve a destacarse.
Prime time'a klas katacağız.
Pero volvamos al informe central.
Asıl haberimiz ise,
Pero Secretariat nunca enseñó matemáticas en el barrio latino.
Secretariat, South Central'da matematik dersi vermedi ki.
- Sí. Resulta que en Central City desapareció uno.
Central City'den gelmiş bir tane.
Va por la autopista de Star City lo más probable es que regrese a Central City.
Star City otobanına girmiş. Central City'e kaçıyor muhtemelen.
No cada día me visita un oficial de alto rango... de la Agencia Central de Inteligencia.
Her gün CIA'in üst düzey yetkilileri tarafından ziyaret edilmiyorum sonuçta.
SEDE CENTRAL DEL BND - BERLÍN
Alman İstihbarat Merkezi Karargâhı Berlin
Cuidadosamente organizado por la central de Moscú para hacer daños mínimos a los intereses rusos y tener el valor máximo para hacerla avanzar en su carrera.
Çünkü Moskova bu istihbaratı, Rus çıkarlarına en düşük hasarı vermesi için ve onun kariyerini yükseltmesi için sağladı.
¿ Es este el rostro de tu héroe, Central City? En serio, te patearon el trasero.
Kahramanınız bu mu Central City? İyi pataklandın.
Les mostró a todos en Central City que podía hacerlo, y que soy incapaz de detenerlo.
Bütün Central City'e neler yapabileceğini onu durduracak kadar gücümün olmadığını gösterdi.
Puedo llamar a la Policía de Central City.
CCPD'yi arıyorum.
Él les mostró a todos en Central City que su héroe no fue lo suficientemente bueno para detenerlo.
Bütün Central City'e kahramanlarının onu durdurmak için yeterince iyi olmadığını gösterdi.
La diferencia está en que las aberturas en Central City se encuentran dispersas por toda la ciudad mientras que muchas de sus homólogas en mi mundo no lo están.
Central City'deki gedikler bütün şehre yayılmıştı. Ama benim Dünyama açılanlar ise değil.
Soy intermediario en la policía de Central City y hubo una emergencia, y tenía que estar ahí.
CCPD'de danışmanlık yapıyorum. Acil bir durum çıkmıştı.
- ¿ La policía de Central City?
Gitmem gerekiyordu. - CCPD demek?
¿ qué te parece... una fiesta del té en una casa flotante de Central Park?
Tamam Central Park Kayıkhanesi'nde çay partisine ne dersin?
¿ Una fiesta del té en una casa flotante de Central Park?
Kayıkhanede çay partisi mi?
En esta etapa de su evolución, su sistema nervioso central responde a 50.000 voltios.
Evriminin bu aşamasında merkezi sinir sistemi 50 bin volt akıma cevap verebiliyor.
Pero deberemos dejar Central City.
- Şehri terk etmemiz gerekiyor ama.
Me mudé a Central City hace seis meses.
- Central City'e 6 ay önce taşındım.
Así que ahora ayudémosla a conseguir las alas, y así podrá darte un aventón a Central City.
Şimdi kanatlarını elde etmesinde yardım edelim ki seni Central City'e bırakabilsin.
Central City.
Central City.
- Busca el cetro en Central City.
- Asa için Central City'i kontrol etmeni istiyorum.
Por eso no estaba en ningún museo o colección privada porque fue consagrado hace ocho meses en San Marcos, en Central City.
Bu yüzden hiçbir müze veya özel koleksiyonlar arasında yoktu. Çünkü sekiz ay önce kutsanmak için Central City'deki St. Marks'a gönderilmiş.
Quizá sea Central City, o tú, o lo que pensaba de lo que iba a ser mi vida, pero jamás me convertiré en lo que realmente soy a menos que lo deje ir.
Belki bu Central City veya sensindir ya da hayatıma ne olacağını düşündüğümdendir ama tüm bunları bırakmazsam asla kendim olamayacağım.
Nos quiere a todos en Central City cuanto antes.
Hepimizi olabildiğince çabuk şekilde Central City'de görmek istiyor.
Si Savage está en Central City, ¿ por qué volveremos ahí?
Savage, Central City'deyse neden oraya geri dönüyoruz?
Tengo una reunión en la Central.
Saat 1'de merkezde toplantım var.
Mira, visitaré a mamá en Central City, y después, en alguna parte...
Bak, Central City'e annemi ziyarete gideceğim ve sonra, başka bir yere...
Sí, pero actuabas como si todo estuviera bien cuando estábamos en casa, pero ahora que estamos en Central City, no has sido tú mismo.
Evet ama biz evdeyken her şey yolundaymış gibi davranmıştın şimdi de Central şehrindeyken kendin gibi davranmıyorsun.
Te dije que perdí a nuestro bebé, Oliver. Sí. Y conocí al padre de William dos meses después de mudarme a Central City.
Sana bebeğimizi düşürdüğümü söylemiştim Oliver ve William'ın babasıyla Central şehrine taşındıktan 2 sene sonra tanıştım.
Savage va a diezmar Central City para conseguir lo que quiere.
Savage istediği şeyi alabilmek adına şehri altüst edecektir.
- Savage arrasará Central City.
- Savage Central şehrini harap edecek.
Creo que Damien Darhk tiene a alguien operando en Central City.
Sanırım Damian Darkh'ın Central City'de bir adamı var.
¿ Qué te hizo actuar tan raro cuando llegamos a Central City?
Central City'e vardığımızda o kadar garip davranmana yol açan şey neydi?
CENTRO DE JUSTICIA CENTRAL CALLE JUSTICIA 700, 5 DE MARZO DE 2015
MERKEZ ADALET SARAYI, ADALET YOLU NO : 700, 5 MART 2015