Translate.vc / Spanish → Turkish / Cocô
Cocô translate Turkish
2,144 parallel translation
Coco quiere saludar a sus admiradores en el cocktail después de la inauguración.
Coco, misafir ve hayranlarını açılıştan sonraki kokteylde karşılamak istiyor.
¡ Es Coco!
Bu Coco!
Mi sueño era trabajar con Erin y, en menor medida, Coco.
Erin'le çalışmak benim hayalimdi, bir bakıma Coco ile de.
Primero Erin y ahora Coco.
Yani, önce Erin ve şimdi de Coco.
La tienda estaba cerrada mientras Coco terminaba el escaparate lo que significa murió antes de que el público lo viera.
Coco o vitrini süslerken dükkan kapalıydı. Bu da demek oluyor ki, insanlar vitrini görmeden epey önce kız ölmüştü.
Él sabía que Coco estaría dentro, esperando a que vinieran a verla durante el memorial.
Coco'nun içeride davetlileri beklediğini biliyordu.
Hora de hacer otra visita al lugar de trabajo de Erin y Coco.
Erin ve Coco'nun atölyesine bir daha uğrayalım bakalım.
Y todos los dibujos de los escaparates de Erin y Coco en Dicker's. Espera un momento.
Ve işte Erin ve Coco'nun bu dükkanda yaptıkları tüm sanatsal eskizler! Dur bir saniye.
Coco y Erin no diseñaron los escaparates.
Bu vitrinlerin hiçbirini Erin ve Coco tasarlamamış.
El trabajador de Erin y Coco se hartó y las mató a las dos.
Erin ve Coco'nun civcivi ise daha da ileri gidip onları öldürdü.
! - ¿ Qué hacían Erin y Coco?
- Erin ve Coco ne yapıyordu peki?
Los fantásticos escaparates creados por Erin Embry y Coco Juniper llevaban clientes a la tienda así que Dick decidió eliminar a quien creía ser la parte talentosa del equipo.
Erin Embry ve Coco Juniper tarafından tasarlanan vitrinlerr beraberinde birçok müşteriyi getirdi. Böylece Dick, tasarım takımındaki esas yetenek olduğuna inandığı kişiyi ortadan kaldırmaya karar verdi.
Dick escribió una nota de suicidio, reivindicando los asesinatos de Erin Embry y Coco Juniper, lo firmó como Denny Downs y se preparó para golpear.
Bir intihar notu kaleme aldı, Erin Embry ve Coco Juniper'ın cinayetlerini üstlendiğini yazdı, altına Denny Downs'ın imzasını attı ve harekete geçti.
Eso y cáscaras de coco, si puedes creer esta mierda.
İnanması zor ama sadece bu ve hindistan cevizi kabuğu var.
Odio a la cobertura de coco.
Kokonattan nefret ederim.
Wendy, tráenos tres aguas de coco a mi oficina... y a veces si acortas esa falda, que me das calor.
Wendy, bize üç tane Hindistancevizi likörü getir. Şortlar çok kısa. Beni terletiyorlar.
Solo salva a, mi Electrónica. Y te ofreceré un coco
Elektronik'ten geçeyim, sana bir hindistan cevizi sunacağım.
Es el coco!
Hindistan cevizi.
Todos han perdido el coco por los chucho crispies.
Her şey tamamen çıldırmış.
Señorita Lemon, no traeremos más productos de coco por las alergias del personal.
Oh, Bayan Lemon, ekiptekilerin alerjileri yüzünden artık hindistan cevizli ürünleri bulunduramıyoruz.
Y eventualmente, pierdo el coco por los chucho crispies.
Ve nihayetinde de bu benim kafayı tırlatmamı sağlıyor.
¿ Acaso un mentiroso os traería barritas de chocolate y coco?
Bir yalancı yanında çikolata getirir mi?
Coco Saugatuck. ¿ Contento ahora?
Coco Saugatuck. Şimdi mutlu musun?
Si Coco, Taffy y Munchy estuvieran en un edificio en llamas y pudieras salvar sólo a uno...
Eğer Coco, Taffy ve Munchy yanmakta olan bir binada olsalardı ve sen sadece bir tanesini kurtarabilseydin...
No me impidas tener a Coco.
Ama Coco'mu elimden almaya kalkma.
- ¿ Coco?
- Coco mu?
- Así se va a llamar.
- Adını Coco koyacağım.
Si no le gusta el coco, cagaste!
Hindistancevizinden hoşlanmıyorsa mahvoldun demektir!
- Coco y Lisa.
- Go-Go Lisa?
Mi nombre es Coco.
Adım Coco.
- Sra. Richards- - - ¡ Coco!
- Bayan Richards... - Coco!
Coco, eso es una locura.
Coco, bu delilik.
¿ Ponemos el demo de Coco?
Coco'nun demosunu çalalım mı?
- ¿ El coco sigue en el granero?
Mommo, ambarda duruyor mu?
- ¿ Quê coco?
Ne Mommo'su?
- ¿ No te da miedo el coco?
Sen korkmuyor musun Mommo'dan?
¿ Vendrà el coco, Ahmet?
Mommo gelir mi abi?
El coco no vendrà aquí.
Mommo gelmez buraya.
Ayse. ¡ Ya te dije que aquí no estaba el coco!
Ayşe "Mommo" yok dedim ya!
El "coco" fue expulsado fuera de aquí.
Kötü adam yok oldu.
Así que quiero que dejes de comerle el coco, ¿ vale?
yani senden onun aklına saçma fikirler koymanı istemiyorum. onun aklına, tamammı?
- Mmm... nuez de coco.
- Hindistancevizi.
Jerry, mira, ¡ la tiendita donde compramos los monos de coco!
Bak Jerry hindistancevizinden maymun heykelciklerini aldığımız küçük dükkan.
- Ve y rompe un coco allí.
- Gidin ve bir adak adayın.
Duérmete niño... duérmete ya... que viene el Coco y te comerá.
Dal kırılınca beşik düşecek
Puedes sentir el suave aroma del aceite de coco.
Hindistancevizi yağının baygın kokusunu duyuyorsun.
¡ Jojo!
Coco!
Hay unos judios que hacen mudanza aparecieron de la nada, en mi apartamento, como reyes de coco negro.
Sonra nereden bilmiyorum acayip işgüzar İsrailli hamallar geldi yani birden bire "Raid on Entebbe" yaşadık dairemde.
Déjame entender. ¿ Qué es el Rey de coco negro?
Dur da bilgisayarıma bakayım "Raid on Entebbe" nedir yahu?
¿ Rey de coco negro?
"Raid on Entebbe?"
El humilde coco.
Naçizane bir hindistan cevizidir.