Translate.vc / Spanish → Turkish / Comprar
Comprar translate Turkish
24,774 parallel translation
¡ Queremos comprar comida!
- Yiyecek bir şeyler satın alacağız.
¡ Quieren comprar comida, mami!
Yiyecek satın alacaklarmış anne!
Para comprar comida.
Alışveriş yapacağız.
Yo digo que nosotros comprar cuatro, cinco jarras de queroseno, ir hasta alli, - Y quemar sus culos.
- Dört, beş şişe gaz yağı alalım, yukarı çıkalım ve yakıp kül edelim diyorum.
- Bueno, como eras tu la que no estabas segura de tus horarios y me hiciste comprar boletos reembolsables, que eran muy caros, asi que los reembolsé.
Pekala, uçak biletlerimizi ayarlayan kişi sendin, değil mi? Bana iade edilebilir bilet aldırdın. Ki paramız yetmediği için...
¡ Ah, no, papá, hoy quería comprar una blusa!
Olmaz, baba, bugün kazak almam gerekiyor.
Homero, no olvides comprar leche.
Homer, süt almayı unutma.
Pero después de esto, tengo que ir a comprar cigarrillos.
Ama bundan sonra yine gidip sigara almam gerekiyor.
Tengo que comprar una van.
En iyisi bir karavan almak.
Mamá, te pedí dos cosas : Que lo dejaras comprar el pan solo y que no durmieras con él.
Anne senden iki şey istedim kendi başına ekmek almasını ve onunla uyumamanı.
No podemos comprar equipamiento.
Yeni ekipmanları karşılayamayız.
¿ Puedo comprar dos osos de peluche de ahí?
Şuradaki hayvanlardan... İki tane alacağım.
Un tipo que quiere comprar este lugar...
Bu yeri almaya niyetli bir adam.
Comprar a su equipo de protección no fue barato.
Küçük koruyucu ekibini kurmak ucuz bir iş değildi.
Mis fans no sólo va a comprar zapatos.
Hayranlarım sadece ayakkabı almıyorlar.
Oigan, chicos. ¿ Buscan comprar?
Hey, beyler. Almak ister misiniz?
- Ella solía comprar mucho de otro tipo antes de dejarlo.
- Bir diğer adam için, temizlenmeden önce, çok iş yapıyordu.
Estoy más que encantado de comprar mis alas, como todos los demás, con efectivo.
Kanatları satın almaktan memnun olurum. Diğer herkes gibi, parasıyla tabii.
¡ Simplemente puedes comprar una!
- Parayla alabilirsin!
- Sí, mamá. ¿ Dónde comprar este agradable comida casera?
Bu evde pişirilmiş yemeği nereden aldın?
Hemos planteado el dinero para comprar un terreno para construir una escuela.
Arazi satın alıp okul inşa etmek için para topladık.
Parece que a Malcolm le gusta comprar.
Malcolm alışverişi seviyor anlaşılan.
Viejo, he estado atascado en la zona de amigos tanto tiempo que estoy pensando en comprar alguna propiedad de inversión aquí.
O kadar zamandır arkadaşlıktan öteye gidemiyorum ki yatırım amaçlı gayrimenkul almayı düşünüyorum.
Sí, no puedo comprar nada en la despensa.
Evet, kantinde hiçbir şey ile alışveriş yapamam.
No pude comprar nada.
Hiçbir şey alamadık.
Oficial Reese estaba fuera de servicio en el momento comprar rosas para su tercer aniversario.
Memur Reese o esnada mesaide değildi, üçüncü evlilik yıl dönümü için gül alıyordu.
Me dijo que estaba a punto de comprar camellos.
Bana yalnızca Camel alacağını söylemişti.
Gary me acaba de decir que necesitaba para comprar cigarrillos.
Gary bana sadece sigara alması gerektiğini söylemişti.
Mamá, ella nunca pudo planear una cena o ir a comprar víveres.
Bak, anne, o, akşam yemeği ya da bakkala gitme planı bile yapamaz.
Puedes comprar tampones en la despensa.
Kantinden tampon alabilirsiniz.
No imagines que vienes a comprar, sino a sacar ideas.
Bunu alışveriş gezisinden çok, beyinfırtınası oturumu olarak düşün.
Aficiones : Ir de compras, comprar y comprar.
Hobilerin alışveriş yapmak, alışveriş yapmak ve daha çok alışveriş yapmak.
Iba a comprar dos boletos, pero iba a ir a un quiosco.
İki bilet alacaktım. Ama bir köşk kullanacaktım.
¿ Los trajes que mi padre nos dio luego de comprar esa tintorería?
Bu kuru temizleyiciyi aldıktan sonra babamın verdiği şu smokimler?
Claire ya casi tiene su mitad para comprar un auto.
Claire, neredeyse araba için ihtiyacı olan paranın yarısını biriktirdi.
Necesito comprar eso.
İşte bunu almalıyım.
Jai, ¿ qué proveedor de comida rápida sana contactaste originalmente para comprar estas alitas que con tanto amor recalentaste en un sutil gesto suicida?
Jai, minik bir intihar hareketiyle, sevgiyle yeniden ısıttığın bu tavuk kanatlarını satın almayı hangi sağlık bilincine sahip gıda tedarikçisinden talep ettin?
Utilizaba cada dólar que tenía en comprar munición para practicar.
Kazandığı her doları pratik amacıyla mermi almak için harcadı.
Vamos a comprar comida o algo.
Gidip yemek filan alalım.
Y Lolly, sé que usar una máquina de escribir vieja tiene cierta mística, pero haznos el favor de comprar una computadora.
Lolly, bir de eminim eski daktilonun seslerinin belli bir güzelliği vardır ama hepimize bir iyilik yap ve kendine bir bilgisayar al.
Puedo comprar uno.
Bir tane alabilirim sanırım.
Bombay es conocida por el turismo de trasplantes, donde los extranjeros ricos van a comprar órganos a los pobres de la India.
Mumbai organ nakli turizmiyle tanınıyor, zengin turistler fakir Hintlilerden organ almaya geliyor.
La mayoría de los conductores no se pueden permitir comprar un vehículo.
Çoğu şoförün araç alacak parası yok.
Vine a comprar una auto, pero si este es tu apretón de manos, entonces no estoy seguro de que podamos hacer negocios.
Buraya araba almak için gelmiştim. Ama el sıkışın böyleyse iş yapabileceğimiz konusunda emin değilim.
¿ Ahora vas a comprar putas al mercado o qué?
Artık orospu almak için pazara mı gidiyorsun?
- No. Yo sé qué comprar.
- Hayır, ne alınması gerektiğini ben biliyorum.
Pero, ya sabes, estoy ahorrando dinero... para comprar un apartamento, donde pueda tener su propio cuarto.
Ama bir daire satın almak için kendine ait bir odası olması için para biriktiriyorum.
No te iba a comprar nada, obviamente, pero mi malvada madrastra dijo que, dado que somos compañeros, debería...
Şey ben sana bir şey almayacaktım tabii ki ama habis üvey annem dedi ki, hani oda arkadaşı falan olduğumuzdan muhtemelen...
Yo sé qué comprar.
- Hayır, ne alınması gerektiğini ben biliyorum.
No es exactamente un Boy Scout, pero se las arregló para comprar este taller hace dos años.
İşinde gücünde biri değilmiş ama iki yıl önce bu garajı satın almayı başarmış.
Sabes, cuando era niño, no teníamos mucho dinero para ir al cine o comprar juguetes.
Çocukken fazla paramız yoktu. Sinemaya falan gidip oyuncak alamazdık.