Translate.vc / Spanish → Turkish / Compulsión
Compulsión translate Turkish
233 parallel translation
¡ Y qué si la compulsión por matar regresa? Otra cacería humana por meses.
Ve... yine "mecburi cinayetler"!
El asilo, luego otra fuga o le dan de alta. Entonces la compulsión otra vez, y así sucesivamente.
Suçlarından sorumlu tutulamayacak bir adamı öldürmeye kimsenin hakkı yok!
La mente racional no puede funcionar bajo ninguna forma de compulsión.
Mantık yürütebilen zihin, herhangi bir zorlama altında çalışamaz.
- esta compulsión implacable que...
- bu acımasızca baskı...
No la quiero dejar, y el juego es una compulsión.
Ondan ayrılamam ve kumar da bastırılması güç bir şey.
La clase baja tiene la compulsión de ganar dinero para comer.
Alt sınıflarda arada bir yemek için para kazanma dürtüsü vardır.
Sólo es una compulsión sin importancia.
Önemli bir şey değil. Sadece bir tutku.
Tienen una compulsión por purgarse.
Kendilerini arınmaya zorlayan dayanılmaz bir istekleri vardır.
En mi creatividad, sólo la compulsión está implícita, Sin yo pretenderlo,
Yaratıcı çalışmamda içten gelen itici his dışında kat'i olan hiçbir şey yok.
Pero la compulsión permanece.
Bununla birlikte, o itici his yine de aynı yerde duruyor.
¿ Sentiste la compulsión de irte con ese hombre aunque recién habías estado con un muchacho?
Kısa süre önce bir gençle birlikte olmana rağmen içinden o adamla da birlikte olmak geçti, öyle mi?
Te enfermarías si supieras el tipo de hombres por los que he sentido la compulsión de acostarme o chupárselas.
Birlikte olduğum veya sakso çektiğim herifleri bir bilsen miden bulanır.
Entonces, esta compulsión de la que hemos hablado por el sexo ¿ es siempre la razón para que lleves a cabo actos sexuales?
Şu konuştuğumuz dürtülerin var ya... Seks hakkındaki... Bu davranışlarının tek sebebi o dürtüler mi?
¿ Ésa es la única vez que lo hiciste sin sentir compulsión?
Dürtülerinin haricindeki tek ilişkin bu muydu?
¿ Cómo es esta compulsión?
Şu dürtün nasıl bir şey?
Cuando siento la compulsión no puedo resistirla.
O dürtüyü hissettiğimde karşı koyamıyorum.
De acuerdo, no crees en la compulsión religiosa.
Anladık, dini yükümlülüğe inanmıyorsun.
¿ Y ahora que sabes que existe, tienes una compulsión por usarla continuamente?
Şimdi olduğunu bildiğine göre, kendini onu her cümlede kullanmaya mecbur mu hissediyorsun?
Profesor Blake, ¿ por qué tiene esa incesante compulsión por escapar?
Profesör Blake. Sürekli kaçma inadınızın sebebi nedir acaba?
¿ Por qué tienes esa terrible compulsión de ser honesta?
Dürüst olmak konusundaki bu korkunç ısrarın neyin nesi acaba?
Es una compulsión.
İçten gelen bir dürtü.
Tengo una compulsión morbosa de decirles lo que siento.
Kadınlara ne hissettiğimi söylemek için hastalıklı bir istek duyuyorum.
No acepto tu... interpretación católica de mi compulsión, mi necesidad... de revisar cada palabra como mínimo cien veces.
Benim, her kelimeyi en az yüz defa, tekrar tekrar yazmaya olan dayanılmaz isteğime karşı yaptığın bu Katolik yorumunu kabul etmiyorum.
Era una compulsión.
Ama yürekten isterdim.
La compulsión es el resultado de sus valores distorsionados y de una desviación de las reglas culturales y sociales.
Tutku ; yanlış şeylere değer verilmesi ve kültürel normlardan sapmakla oluşan, karmaşık bir şeydir.
La obsesión por la religión y la compulsión.
Dinsel saplantı ve zorlama.
Siento compulsión por patear traseros.
Kıçlarınıza tekmeyi basmak istiyorum.
Cuándo y de dónde vino esa compulsión... nadie puede decirlo con seguridad.
Bu dürtünün nereden ve ne zaman geldiğini kimse söyleyemez.
- ¿ De dónde viene esa compulsión?
- Bu dürtü nereden geliyor?
- ¿ Qué compulsión?
- Ne dürtüsü?
Nunca debería haber dicho eso. Tengo cierta compulsión enferma A decir todo lo que se me ocurre.
Olan biten her şeyi söylemek gibi garip bir huy edindim.
Lloro porque acabo de venir del médico, y me diagnosticaron un mal agudo de la corteza, que causa una compulsión por ser descortés.
Ağlıyorum çünkü az önce doktor bende akut nezaket bozukluğu olduğunu söyledi. Ve bu beni kaba olmaya zorluyor.
¿ Por qué esta compulsión por ser sincero? Creo que el abogado confunde honestidad con un truco sucio. - Objeción.
- Sayın Yargıç, sanırım avukat dürüstlükle, kirli bir oyunu birbirine karıştırdı.
Sí. La obsesión por destruir rivales políticos no es distinta a la compulsión de hacer daño a los semejantes.
Evet, siyasi rakipleri yok etme arzusu bir adama zarar verme dürtüsünden farksızdır.
Es que a veces, últimamente, todo el tiempo tienes la tendencia, el hábito, la compulsión de dirigirme la vida.
- Son zamanlarda her an kendinde hayatıma karışma mecburiyeti hissediyorsun.
No, yo creo que estamos buscando a alguien que tiene una compulsión por matar.
Hayır. Hayır, bence öldürme dürtüsüne sahip birisini arıyoruz.
.. Ia compulsión era abrumadora...
"Bu dürtü onu ele geçirmişti."
Lo lamento. Mi terapeuta dice que es una compulsión.
Üzgünüm, terapistim bunun istem dışı olduğunu söylüyor.
¿ Creías que era una compulsión o algo?
Bu konuda garip davrandığımı sanmadın ya?
Hoy me gustaría hablar de cómo el Sr. Noble puede superar su anormal compulsión hacia su hermana.
Bugün, Bay Noble kız kardeşine duyduğu anormal ilgiden nasıl kurtulur, onu konuşacağız.
Fue una compulsión.
Baskı altında oldu.
¿ Compulsión?
- Baskı mı? - Evet.
¿ Su defensa es compulsión?
- Savunmanız, baskı mı?
Siento una compulsión y es más fuerte que yo.
Tatmin olma arzusu, beni ele geçirmişti.
Cientoseis. Y un reverendo que dice que se acostó con ella, por compulsión.
Baskı altında nemfoyla yattığını iddia eden bir din adamı.
Para satisfacer ese nivel de compulsión primaria, muchos, a decir verdad la mayoría de los hombres, se masturban, aun estando en una relación sexual estable.
- Fakat düzenIi seks hayatı 0Ian erkekIerin bir çoğu.. .. mastürbasyona devam eder.
Es compulsión.
Kumar zorlayıcı bir histir.
Compulsión de basura.
Çöp attım.
Compulsión.
Zamanımız azalıyor.
La compulsión por atraer hombres. No sabe qué o quién es.
John, bu ne, ya da kim olduğunu bilmeyen bir çocuk.
Admitámoslo, esa defensa de la compulsión.
Su OKB davasındaki savunması.