Translate.vc / Spanish → Turkish / Creó
Creó translate Turkish
3,502 parallel translation
Esto es increíble. Y según la plantilla que creó el Dr. Galliston,
Artık neye inanacağımı bilmiyorum ama bu muazzam bir şey.
Dios creó una serie de pruebas.
Tanrı bazı testlere tabi tutuyor.
¿ Entonces dice que alguien separó una muestra de sangre de su material genético y luego creó una coincidencia para las localizaciones genéticas que sabían que la policía comprobaría?
Yani, polisin örnekleri inceleyeceğini bildiği için genetik materyallerini değiştirip lokusa uyumlu yeni bir tane mi yaptılar?
Dios creó una serie de pruebas.
Tanrı bir seri teste tabi tutuyor.
¿ Qué tal si creó su propio grupo de redacción?
Ya kendi yazı grubunu oluşturduysa?
Vale. Ella creó la M.E.N.D. en 1993.
DOTA'ya 1993 yılında başlamış.
Hope creó la M.E.N.D.
Hope DATA projesine başladı.
El Partido Laborista creó el...
Sosyal devlet anlayışını İşçi Partisi başlattı ve...
Mi partido creó el estado de bienestar...
Sosyal devlet anlayışını İşçi Partisi başlattı ve... Pizza?
¿ Por qué Dios lo creó y luego se lo llevó?
- Niye? Neden Tanrı'n, onu yaratıp sonra onu geri aldı?
No sois mejores que Bernie Madoff o que el tío que creó el Día de la Tierra.
Sen Bernie Madoff'dan bile betersindir. ... ya da Dünya Saati'ni başlatan adamdan bile.
Una víctima de las circunstancias, Amanda tuvo temprano una vida conflictiva pero a pesar de las grandes posibilidades en su contra prosperó y creó una encantadora familia.
Kaderin bir kurbanı Amanda sorunlu bir çocukluk yaşadı ama devasa güçlüklerden alnı ak çıktı ve kendi sevgi dolu ailesini yarattı.
Usted creó esto y es el único que lo conoce de memoria.
Bunu sen yarattın, ve en iyi bilen de sensin.
En su mente, Ud creó la fantasía de un futuro juntos.
Kafanızda ikinizin birlikte olduğu bir gelecek kurdunuz.
Es una buena idea hijo, pero no creó sea lo que Fin este buscando.
İyi fikir evlat ama Fin'in istediği şey bu değil bence.
Quiero sacar provecho a lo que mi padre creó.
Babamın başlattığı şeye devam etmek istiyorum.
"En el principio, Dios creó el cielo y la tierra, la tierra era algo informe y vacío, las tinieblas cubrían el abismo."
"Genesis 1 : 1 Başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı." "Genesis 1 : 2 Yer boştu, yeryüzü şekilleri yoktu ve engin karanlıklarla kaplıydı."
"En el principio, Dios creó el cielo y la tierra".
Başlangıçta, Tanrı göğü ve yeri yarattı.
Quiero decir, en "La Sensación", simplemente imitaba a un icono, y aquí ella en realidad, ya sabes, creó un personaje de verdad.
Bomba'da sadece bir ikonu taklit ediyordu ama burada gerçek bir karakter yarattı.
Los primeros seres vivos pudieron haber comenzado como parte de la roca que los creó.
İlk canlılar belki de onlara hayat veren kayaların bir parçası olarak var oldular.
Creó una compresión del nervio mediano.
Bu orta sinirlerinde içten basinç olusturmus.
Creó una compresión dentro del nervio medio.
Bu orta sinirlerinde içten basınç oluşturmuş.
Así que se me ocurrió la delirante idea de que alguien hackeó a la más poderosa y secreta de las agencias del mundo y creó un empleado que hasta ayer no existía.
Birinin en güçlü teşkilatlardan birine sızıp daha düne kadar hiç var olmayan bir ajanı oraya eklediğine dair çok çılgınca bir teorim var.
Así que ella creó su propio partido.
O da Yeni Demokratlar'ı kurdu. Bunu da son derece güzel ve tutarlı bir şekilde yaptın, Birgitte.
La familia que Walter creó para... nosotros.
Walter'ın bizim için kurduğu aile.
Para la correcta generación de los alterados genéticamente, Muirfield creó esa pastilla como un bloque de una sola parada de todo el ADN animal.
Genetiği değiştirilmiş doğru nesil için, Muirfield bu hapı, tüm hayvan DNA'larını durdurmak için yaratmış.
Unicron creó un ejército de muertos vivos.
Unicron yaşayan ölülerden oluşan bir ordu yaratıyor.
El golpe creó una burbuja de aire en su pecho, y es lo que le causa problemas para respirar.
Yaşadığı travma göğsünde bir hava baloncuğuna sebep oldu ve bu ona nefes problemleri yaşatıyor.
En cuanto determinemos la versión específica de la toxina, podremos probar que la Dra. Burke la creó en su laboratorio.
Toksinin özel bir modelini hemen saptayabilirsek, bunun Dr. Burke'ün laboratuvarında yapıldığını ispatlayabiliriz.
Creó una especie de delirio.
Kafanda bir tür hayal oluşturdu.
Ella creó el hechizo que hizo a Silas verdaderamente inmortal, invulnerable a cualquier arma.
Silas'ı tam anlamıyla ölümsüz, her silaha karşı dayanıklı yapan büyüyü o yarattı.
Él creó la clínica.
Kliniği o kurdu.
Amanda creó una alucinación que te recordaba las cosas que has perdido.
Amanda, kaybettiklerini sana hatırlatan bir halüsinasyon oluşturdu.
Tu relación con Daniel creó una brecha en la seguridad.
Daniel ile olan ilişkin bir güvenlik ihlaline sebep oldu.
Quien lo creó, tiene acceso a un laboratorio sofisticado, y lo ha sobrecargado.
Bunu kim yarattıysa epey gelişmiş bir laboratuara erişimi var ve buna aşırı yükleme yapmış.
Y me creó la tormenta.
Fırtınadan meydana geldim.
Nuestra misión era proteger lo que Dios creó.
Görevimiz tanrının yarattığını korumak.
La invasión a Cuba creó una situación sumamente delicada y difícil para Estados Unidos.
Küba saldırısı, Birleşik Devletlere hayli hassas ve zorlu bir durum yarattı.
Tal vez es el generador el que creó la cúpula.
Belki de kubbeyi yaratan jeneratördür.
¿ Por qué la máquina creó a Ernest Thornhill?
Peki neden makine Ernest Thornhill'i yarattı?
Hayas tomado precauciones o no, la máquina creó a Thornhill.
Önlem aldın ya da almadın, makine Thornhill'i yarattı.
Ella creó el "Just Do It" de Nike.
Nike'ın "yap gitsin" ini bulan oydu.
El Halcón creó una cuenta bancaria imposible de hackear.
Bu imkansız. Falcon hacklenemez bir banka hesabı yaratmış.
Pero más que eso, él es el chico que creó unas vacaciones falsas para hacer sentirse mejor a una niña consigo misma.
Ama her şeyden önemlisi, Danny küçük bir kızı mutlu etmek için yalandan tatil uyduran bir adam.
Asesino a millones, creó un ejercito, lanzó ataques contra ciudades y pueblos, destruyo a quien no estuviera de acuerdo con su visión radical.
On binlerce kişiyi öldürdü. Kendi ordusunu kurdu. İl ve ilçelere saldırılar düzenledi.
Es el genetista que intenté encontrar cuando empecé a buscar una cura, hasta que me di cuenta de que él es quien creó Muirfield.
Ben tedaviyi ararken bulmaya çalıştığım adam. Ta ki Muirfield'i onun yarattığını öğrenene kadar.
Por eso creó una identidad falsa.
Tamamen farklı bir karakter yarattı.
Sí, Fleckner creó mi avatar.
Fleckner oluşturdu da avatarımı.
- No. MPresario creó el Prism Lounge, entonces, es decir, siempre había charlas sobre él.
Prism Lounge'yi MPresario kurdu, o yüzden ortalıkta hep onun hakkında bazı söylentiler dolanırdı.
Braxton creó esta escafandra para remover recuerdos.
Braxton hafızayı silmek için bu kaskı icat etti.
Ella la creó.
Şovu buz kız yarattı zaten be.